Alper Hasanoğlu

Alper Hasanoğlu

alperh@therapiagroup.com

Tüm Yazıları

Anna O. ilk psikanaliz hastası olarak kabul edilir psikanaliz otoriteleri tarafından. Başarıyla tedavi edilen ve iyileşen ilk psikanaliz hastası. Ama yıllar içinde ortaya çıkan belgeler bu iddianın gerçeği yansıtmadığını ortaya çıkardı. Psikanalitik bilginin çok önemli olduğunu, insanı bilinci ve bilinçdışıyla birlikte daha iyi anlamamıza yönelik çok önemli katkılar sağladığını düşünüyorum. Günümüzde her terapi ekolünde, ne kadar reddedilirse edilsin, psikanalizin ve neofreudian psikanalitik düşüncenin izlerini görürüz. Freud psikiyatride öylesine odak noktadadır ki, herkes onu referans alarak yer edinir kendine. Ya yanındadır ya da karşısında. Ama mutlaka kendi yerini bulma çabası içinde Freud’un divanından mecazi anlamda da olsa geçer bütün psikiyatrlar. Bu önemi teslim etmemizin zorunluluğuna rağmen, psikanaliz tarihiyle ilgili gerçekler de ortaya çıkmalı. Anna O.’nun sözde tedavisi de bunlardan biri...

Haberin Devamı

Psikanalize doğru giden yolun ilk taşları Sigmund Freud’un yaşlı arkadaşı Josef Breuer tarafından döşenmiştir. Freud da uzun yıllar, psikanalizin ortaya çıkmasının Breuer’in eseri olduğunu söylemiş ve yazmıştır. Anna O. psikanalizin bu anlamda ilk hastasıydı ve Freud’la Breuer’in ortak kitabı “Histeri Üzerine Çalışmalar”a (1895) da Freud’un ısrarları üzerine alınmıştı. Freud bu hastanın tedavisine aktif olarak katılmamış olmasına rağmen, kitaba alınmasında ısrarcı olmuştu. Anna O. tabii ki müstear bir isimdi ama bu, hastanın kimliğinin anonim kalmasını sağlayamadı.

Gerçek biraz farklı

Kitapta Anna O. vakası şu sözlerle bitiyordu: “Anna O. sayısız şikayetinden kurtulmuş olarak tedavisine son verildi. Daha sonra bir seyahat için Viyana’dan ayrıldı ama ruh sağlığına tam olarak kavuşabilmesi için daha uzun bir süreye ihtiyaç duydu. Artık tam anlamıyla sağlığına kavuşmuş durumda.” Bu sözlerden Breuer’in uyguladığı tedavinin başarılı olduğu sonucunu çıkarabiliriz.

Ama gerçek biraz farklı…

Anna O. Viyanalı zengin bir Yahudi ailenin kızıydı. Breuer’in vakasını okuyan her dikkatli Viyanalı bunu hemen fark etti ama kimse bunu açığa çıkarma gereği duymadı. Bunu yapan 1953 yılında, Freud’un en sadık biyografi yazarı Ernest Jones oldu.

Haberin Devamı

Bertha Pappenheim da artık ünlü bir kadındı, 1954 yılında adına bir posta pulu bile çıkarıldı. Ama kesinlikle psikanalizin “manevi annesi” olduğu için değil, 1900’lerde Yahudi Kadın Birliği’ni kurduğu ve hayatını Yahudi kadın ve çocuklara adadığı için.

Breuer’in notlarına göre, Anna O. çok zeki, hayal gücü çok zengin, oldukça sosyal ama biraz kaprisliydi. Cinsel olarak henüz olgunlaşmamıştı. Ruhsal olarak güçlü değildi ve Breuer’e söylediğine göre, “özel tiyatrom” olarak adlandırdığı gündüz düşleri “üretiyordu”.

1880 yılında babası ağır bir hastalığa yakalandı. Büyük ihtimalle verem olmuştu. Babasının hastalığı Bertha’nın sorunsuz ve tekdüze hayatına da son verdi. Annesiyle birlikte kendilerini babasının bakımına adadılar. Annesi gündüzleri, kendisi geceleri babasının başından ayrılmıyordu. O sırada 21 yaşındaydı.

Anna O. Psikanalizin yalancı gebeliği


Ruhsal hastalık şüphesi

Haberin Devamı

Bu hastalık süreci Bertha’ya fazla geldi. Birkaç hafta içinde zayıf düştü ve kendisi tıbbi yardıma ihtiyaç duyar hale geldiği için hasta babasının bakımına devam edemedi. Ama hiçbir doktor kendisinde organik bir hastalık teşhis edemedi. Aile Aralık 1880 tarihinde Josef Breuer’e başvurdu. Başvuru şikayeti şiddetli öksürüktü. Aynı zamanda görme bozuklukları, bedeninin birçok yerinde ağrılar, felç benzeri bulgular ve sağ kolunda duyu kaybı vardı. Breuer ruhsal bir hastalıktan şüpheleniyordu. Bertha, Breuer’e birinden ötekine çok hızlı gidip geldiği iki ayrı bilinç düzeyi tarif ediyordu. Görece olarak normal olup olumsuz duygulara daha meyilli olduğu bir ruh halinden, sanrılar içinde agresif bir tutum gösterdiği bir bilinç durumu arasında gidip geliyordu. Öğleden önceleri birinci bilinç düzeyindeyken, öğleden sonraları “uykuya benzer” olarak tanımladığı ikinci bilinç düzeyine geçiyor, akşama doğru “uyanıyordu”.

Peki bu karmaşık tabloya nasıl gelindi? Babasının ameliyatlarından bir tanesinden önce babasının yatağı başında yarı uykulu halde otururken, babasına onu öldürmek için yaklaşmakta olan siyah yılanlar görmüştü. O yılanları ellerini kollarını kullanarak kovmak istemiş ama sağ kolu tutmamıştı. Dua etmek istiyordu ama ya edemiyor ya da yalnızca İngilizce yapabiliyordu bunu. Almanca tek kelime söyleyemiyordu; iki hafta boyunca sustu. Sonunda yalnızca yabancı dilde bir şeyler söyleyebilir hale geldi. Öncelikle İngilizce ama bazen Fransızca ve İtalyanca da. Sonuç olarak Bertha histerik bir izlenim bırakıyordu.

Devamı haftaya... n