Alper Hasanoğlu

Alper Hasanoğlu

alperh@therapiagroup.com

Tüm Yazıları

Siz bu yazıyı okurken dokuz günlük bayram tatilinin son günü gelmiş olacak. Oysa ben perşembe günü sabah saatlerindeyim henüz. Yani bayramın son günü. Pazartesi sendromu olarak adlandırılan ama birçok insanın pazar günleri yaşadığı huzursuzluk var belki içinizde. Freud bir yazısında ruhsal krizlerin en çok pazar günleri ortaya çıktığını yazar. İnsanın ne yapacağını bilemediği, ertesi gün iş başladığı için biraz dinlenmek ihtiyacı hissettiği, can sıkıntısının başrolde olduğu upuzun bir gün.

Bayram yazısı


Değişen bir şey yok

Dediğim gibi, ben perşembeyi yaşıyorum oysa. Yazıma ve güne Ahmad Jamal’ı seçtim. “Little old lady”. Kedim Mabel ayaklarıma sürünüyor, sanırım ıslak mama istiyor ama yazım bitmeden olmaz. Çayım birazdan demlenmiş olacak. Poyraz hafifledi bugün, yine de hâlâ masanın üstündeki gazeteleri ve kağıtları dağıtacak gücü var. Boğaz kendine turkuvazı seçmiş sabah rengi olarak. Pahalı salaş balıkçı Suna Abla’da güne hazırlık başladı. Beyaz masa örtüleri seriliyor, siyah kumaş pantolonlu garsonlar henüz beyaz gömleklerini giymemiş, hepsi atletli, balık temizliyorlar. Mahallenin kedileri etraflarında mutat yerlerini almış sabırla bekliyor. Bayram seyran dinlemeden olta balıkçıları kıyıyı doldurmuş. Palamut mevsimi.

İnsan ellisine gelince, “Nerede o eski bayramlar?” demeye başlamalı değil mi? İnsanların eski günleri daha iyi, bugünü ise bozulmuş hissetmesinin nedenini hiç düşündünüz mü? Dikkat edin, eski zamanların daha güzel olması evrensel bir gerçeklik gibidir. Yaşımız ilerledikçe dünyanın kötüye gittiğine inanırız. Bu dedem için de böyleydi, anne-babam için de. Benim yaşlarımdaki insanlar için de. Aslında değişen pek bir şey yok, yalnızca bizim umudu henüz taze tuttuğumuz gençlik günlerimiz geçip gidiyor. Umudunuz varsa dünya daha parlak, daha güzel, daha yaşanılası bir yer olarak görünür gözünüze. Gençleri kandırır yaşlılar. Hayat sanki onlara neler neler sunacakmış gibi yapılır. Yoksa nasıl ikna edebilirsiniz gençleri o sıkıcı okullarda okumak için, değil mi?

Benim 13 yaşındaki kızım bütün senesini TEOG için yedi gün okula giderek geçirecek. Ne kadar acı. Ne için? Daha iyi olduğunu düşündüğümüz okullardan birine girsin diye. Onu da kandırıyoruz işte, sanki 30 yaşına geldiğinde acayip şeyler olacak sanıyor. Hiçbir şey olmayacak boş ver desem de olmaz ki. Herkesle birlikte uyumlu uyumlu kandırılması gerekiyor maalesef.

Üniversitenin 18 yaşında zır cahil ve hayattan ne beklediğimizi hiç bilmediğimiz bir yaşta değil de, aklımızı başımıza aldığımız olgunluk yıllarında okunmasının daha iyi olduğunu düşünmüşümdür hep. İstanbul Üniversitesi kendi mezunlarına harika bir olanak sunuyor. Sınavsız ikinci üniversite eğitimi. Bu sene felsefe okumaya başlıyorum ben de. Yeniden öğrenci oluyorum anlayacağınız. Bunun psikoterapi pratiğime çok faydalı olacağından eminim. Felsefe bilmeyen bir psikoterapistin insanı anlama ve ona yardım etme becerisinin eksik kalacağını düşünüyorum. Otur evde oku diyebilirsiniz ama felsefe öyle bir şey değil bence.

Şimdi çalışma vakti

Ne yazık ki uzaktan, online eğitim olduğu için Vezneciler’deki öğrenci kahvelerine gidip king ve briç oynama şansım olmayacak. Oysa ders kırıp kantinde oturmak ve çaycının beklemiş çaylarını yudumlamak gibisi yoktur öğrencilikte. Uzun zamanları vardır insanın ve uzun bir geleceği. Yaşayacağı yıllar büyük olasılıkla arkada bıraktığı yıllardan çok daha fazladır ve umut etmek için delikanlı gücü vardır. Âşık olacaktır daha ya da zaten âşıktır. Aşk acısı çekilip dersler aksatılacak ve anne-babalar üzülecektir. Oysa benim yaşımda ne üzecek anne-babam ne de öğrenci kantinlerinde geçirilecek zamanım var.
Bu yazıyı bitirip editörüme gönderdikten sonra, kütüphanemin bibliyoterapi bölümünü düzenlemem, “İçimdeki Kalabalık” adlı kitabım için topladığım literatürü gözden geçirip tekrar masa başına geçmem lazım. Üstelik Cem Erciyes de ona gönderdiğim “Hayat ve Diğer Hastalıklar” kitabımın son düzeltmelerini yapıp bir an önce yollamamı istiyor. Yani aşkı gençlere bırakıp çalışmak gerek. Freud’un sublimasyon dediği şey bu muydu? Allah kahretsin!