Alper Hasanoğlu

Alper Hasanoğlu

alperh@therapiagroup.com

Tüm Yazıları

Bazı yazarlar Josef Breuer’le hastası arasında daha yakın bir ilişkinin yaşanmış olabileceğinden söz ediyorlar. Buna kanıt olarak da Breuer’in karısının yaşadığı kıskançlık krizlerini gösteriyorlar. Breuer Bertha’yı cinsel olarak olgunlaşmamış, hiçbir aşk yaşamamış olarak tanımlıyor ve dolayısıyla cinselliğin şimdiki hastalığının gelişiminde herhangi bir rol oynamadığını söylüyordu. Bununla kendini koruma altına almaya çalışıyordu belki ama, varılan nokta pek de öyle olmadı. Bilemiyoruz…

Breuer Bertha’nın bütün hastalık belirtilerini ciddiye almış gibi gözüküyordu. Oysa büyük olasılıkla bütün bu belirtiler Bertha tarafından uyduruluyordu. Ve Breuer de bunun farkındaydı. Her seansın sonunda bütün bunların ona ne kadar tuhaf gözüktüğünü söylüyordu. Oynadığı bu ‘özel tiyatro’ya inanmıyordu. Freud ve Jones da Bertha’nın itiraflarına pek inanmıyorlardı. Kısacası herkes bir hastalık taklidinin varlığından (simülasyon) emindi. Zaten Bertha’nın hipnotik ya da hipnoz benzeri bütün bilinç durumları Breuer tarafından daima belli belirsiz şekilde tarif ediliyordu. Hipnoz da öyle bir fenomendi ki, yaydığı aura nedeniyle net çıkarımlar yapmak hiçbir zaman mümkün olmuyordu. Bertha da her hipnoz seansından sonra çelişik durumların hepsini geriye dönük olarak düzeltiyordu. Her şeyi bu kadar iyi anımsayabilmesi “oyun” oynadığını daha da çok düşündürüyordu.

Haberin Devamı

Kimse kuşkulanmıyordu

Bertha’nın hipnozla ilgili ayrıntılı bilgisi nereden geliyordu peki? 1880’lerde hipnoz ve histeri Viyana’da moda fenomenlerdi. Bertha tiyatro sahnesinde hipnoz yapan C. Hansen adlı bir oyuncunun hayranıydı ve devamlı onu izlemeye giderdi. Kendisinin hipnozda olup olmadığının test edilmesine kesinlikle izin vermezdi; kimse de kuşkulanmıyordu zaten. Annesinin günlüğünü bulduğu ve okuduğu da sonradan farkedilmişti. Her öğleden sonraki regresyon sahneleri günlüğe göre düzenleniyordu. Bertha’ınn uzun süre hiç sıvı almadığı da yalnızca onun söylemiydi. Kimse bunu kontrol etme ihtiyacı duymamıştı. İşte böyle...

7 Temmuz 1882’de Breuer tedaviyi sonlandırma kararını zaten almış gibiydi. O akşam acilen Bertha’ya çağrıldı. Bertha yukarıda bahsettiğim histerik doğum sancıları içindeydi. Bertha çocuğumun babası Breuer diyordu. Breuer kaçarcasına evi terketti ve tedaviyi sürdürmemeye kesinlikle karar verdi. 1895’de yayımlanan metinde bu tür kritik durumlardan hiç bahsetmiyor, hastanın katarsis yöntemiyle nasıl tam anlamıyla iyileşmiş olduğunu resmediyordu.

Haberin Devamı

Yanıtsız kalmış aşk

Bertha Papenheim ve doktoru Breuer arasında yaşananları şimdilik, Bertha’nın büyük ve yanıtsız kalmış aşkı olarak açıklamak dışında bir seçeneğimiz yok. Henüz yayımlanmamış belgelerin gün ışığına çıkmasıyla başka bilgilere de ulaşma şansımız bir gün mümkün olabilir...

Gerçek şu ki, Breuer 1881 ve 1882’de İsviçre Kreuzlingen’deki bir sanatoryuma Bertha’yı alıp alamayacaklarını sormuştu. Kendini aşırı yük altında kalmış hissediyordu ve tedaviye nasıl devam edeceğini de bilmiyordu. Her hâlûkarda hastasını da ortada bırakmak istemiyordu. 1882 yılında Bertha sakinleştirici ilaç bağımlılığı, trigeminal nevralji ve histerik fenomenlerin tedavi edilmesi için yatırıldı. Kreuzlingen’deki Psikiyatri Kliniği, daha sonra varoluşsal psikiyatrinin en önemli isimlerinden biri olacak olan Ludwig Binswanger ve ailesine aitti. Binswanger psikanaliz tanınmaya başladıktan sonra Freud’la kişisel ilişkiye de girecek ve ömür boyu ona sadık kalan insanlardan biri olacaktı. Kendi kuracağı terapi ekolü Daseinsanaliz birçok noktada psikanalizle çelişse bile Freud’a hakettiği saygıyı ömür boyu gösteren ender insanlardan biri olacaktı. Freud da yatarak tedavi görmesi gereken hastalarını psikiyatri bilgisine çok güvendiği Binswanger’in kliniğine gönderecekti.

Haberin Devamı

Tedavinin ilk aşaması

Breuer’in Anna O.’yla ilgili yazdığı metinde yalnızca kloral bağımlılığından bahsediliyordu. Ama Kreuzlingen’deki kliniğe yazdığı epikrizde hastasına belli bir süre her gün morfin iğnesi yaptığını ve bunun sonucunda morfin bağımlılığı geliştiğini yazıyordu. Morfini azaltamadığını, çünkü kendini “oldukça çaresiz hissettiğini” belirtiyordu. Anlatılan hipnoz benzeri durumların çoğunun drog etkisi altında yaşantılanan durumlar olduğu anlaşılıyor. Kreuzlingen’deki tedavinin ilk aşaması madde bağımlılığına yönelik olmalıydı kısacası. Breuer kendini başarısız ve suçlu hissediyordu. Freud da bunu biliyordu; 1883 yılında (vakanın katarsis yönteminin büyük başarısı olarak yazılmasından tam 12 yıl önce) nişanlısına şunları yazmıştı: Breuer’in ona söylediğine göre hastanın sağlığı bütünüyle bozulmuştu. Breuer’in artık tek isteği, Bertha’nın acılarından kurtulması için ölmesiydi.

Devamı haftaya...

Breuer ve Anna O.

İllüstrasyon: Özge Ekmekçioğlu