Alper Hasanoğlu

Alper Hasanoğlu

alperh@therapiagroup.com

Tüm Yazıları

Brigitte Schwaiger benim çok sevdiğim Avusturyalı bir yazar. 2010 yılında Viyana’nın ortasından geçen Tuna Nehri’nin kollarından birinde boğularak öldü. Büyük ihtimalle intihar etti. Hayatı psikiyatri kliniklerinde geçmiş bir insandı Schwaiger. Depresif krizler, intihar düşünceleri, borderline kişilik bozukluğundan şizofreniye kadar sayısız farklı tanı, birçok ilaç denemesi, kapalı psikiyatri servislerinde maruz kalınan travmalar...

Schwaiger 1949 yılında Avusturya’da Freistadt’ta doğdu. Babası doktordu ve savaş sırasında Nazi sempatizanıydı; aslında hayatı boyunca da bir Nazi olarak kaldı. Oysa karısı bir Yahudiydi ve kayınvalidesi bir toplama kampında ölmüştü. Küçük Brigitte evde Yahudiler aleyhine bir sürü hikaye dinleyerek büyüdü. Katolik taşranın ve sevgisini hiçbir şekilde göstermeyen, sert, eleştirel bir babanın baskısı altında, iç daraltıcı burjuva hayatı içinde bir türlü kendini var etmeyi beceremeyen Schwaiger, Viyana’ya kaçtı ve orada iki dönem psikoloji, Alman filolojisi okudu. Ardından İspanyol bir subaya âşık olup onunla Madrid’e gitti. İspanyol kentsoylu yaşamı da aynı sıkışmışlığı ortaya çıkardı ve Schwaiger başka biriyle yaşadığı tehlikeli bir aşk ilişkisinden sonra evliliğini sonlandırarak Viyana’ya geri döndü.

Haberin Devamı

Kız çocuğu ve babası

Yasak aşk ilişkisi

1977 yılında, Türkçeye “Denizin Tuzu Nereden Geliyor?” olarak çevrilen ilk kitabı yayımlandı. 1984 yılında Türkçede yayımlandığında okudum ben kitabı. 17 yaşındaydım, kapağındaki kadını Schwaiger’le özdeşleştirerek ona âşık olmaya karar verdim ve platonik aşkın kıyılarına yelken açtım. Kitapta 1970’li yıllarda erkek egemen bir toplumda, burjuva evliliği içinde sıkışıp kalmış bir kadının yaşadıkları anlatılır. Evliliği içinde yok olduğunu hisseden genç bir kadının yaşadığı yasak aşk ilişkisi...

28 yaşında genç bir yazarın yazdığı bu kitap Almanca konuşan ülkelerde kısa sürede 500 bin adet satar ve birçok dile çevrilir. Otobiyografik özellikleri olan kitabın başarısı ne kadar derin bir yaraya dokunduğunu da gösterir. Daha sonra yazdığı hiçbir roman bu ilk romanın başarısına ulaşmaz. Ta ki yıllar sonra, psikiyatri kliniğinde geçirdiği zamanları anlattığı otobiyografik romanı “Fallen Lassen” adlı eseri yayımlanana kadar. Bu kitap Türkçede maalesef “Koyver Gitsin” gibi kitabın içeriğiyle neredeyse dalga geçen bir adla yayımlanmıştır. Yayıncı ve çevirmen adına utanç verici.

Haberin Devamı

Brigitte babasına hayrandır. Çok iyi bir doktor olan baba herkes tarafından çok sevilir. Babasının hastalarıyla yaptığı telefon konuşmalarındaki sıcacık ses tonuna, anlayışlı tavrına her defasında şaşıran Brigitte, onun evin dışındaki bu şefkatinden bir tutamcık alabilmek için her şeyi yapabilir ama elinden bir şey gelmez. Baba eve geldiğinde anne çocukları odalarına gönderir. Bütün gün çok yorulmuştur baba ve biraz dinlenmeye ihtiyacı vardır.

Evde sürekli reddedilmeyi yaşar Brigitte. Soğuk, mesafeli baba tarafından ve yalnızca kocasının rahatı için çırpınan anne tarafından reddedilmeyi... Çirkin olduğu için dışlanır. Ön dişlerinde bir bozukluk vardır ve güzel kız kardeşiyle aynı fotoğraf karesinde olmayı hak etmiyordur. O da biraz ilgi çekebilmek için uzun yıllar çişini kaçırıp pantolonunu ıslatır.

Haberin Devamı

Hesaplaşma kitabı

Herkese şefkatle yaklaşan ve muayene sırasında “altın elleri” ile şifa dağıtan babanın yakınlığına ve kendisine dokunmasına o kadar ihtiyaç duyar ki, hastalanmanın hayallerini kurar.

2012’de yayımlanan anılarında yazdığına göre, 24 yaşında kendisinden 41 yaş büyük bir Yahudi yazarla yıllar sürecek bir ilişkiye girer.

Arada yazdığı ama ilk romanı kadar ses getirmeyen eseri “Lange Abwesenheit”ta, babası ölürken onunla hesaplaşan genç bir kadını anlatır. Kitapta, birlikte olduğu Yahudi yazar Friedrich Toberg’le olan ilişkisini de anlatır. Babası yaşlarında, ona çok daha şefkat ve anlayışla yaklaşan bir erkek ve ama Yahudi.

“Lange Abwesenheit” kitabını okudum bu hafta. Romanı Türkçeye çevirmeye başladım yavaş yavaş. “Uzun Sürmüş Yokluk”. Bir kız çocuğunun despot ve ilgisiz bir baba yüzünden nelere maruz kalabileceğini anlatmak istiyorum bu çeviriyle birlikte.

Aile içi şiddet ve cinsel tacizin inanılmaz boyutlarda olduğu ülkemizdeki kızların, babaları ile olan ilişkileri, inanın her türlü siyasi meselenin çok çok önündedir.