Alper Hasanoğlu

Alper Hasanoğlu

alperh@therapiagroup.com

Tüm Yazıları

İsviçre’de psikiyatr olarak çalışmaya başladığım 90’lı yılların sonlarında göçmenlere en fazla konulan tanılardan biri uyum bozukluğuydu. “Uyum bozukluğuna bağlı uzamış depresif episod” tam adıyla. Bu tanı aynı, çalışamayacakları ve bundan dolayı malulen emekli olabilecekleri anlamına geliyordu. Normal değillerdi yani.

Ama uyum bozukluğu olarak adlandırılan tanı aslında bir hastalık mı? Artık normal olmama durumu mu? Evet köyünden, memleketinden uzakta, çok zor koşullarda çalışmak ve yaşamak zorunda kalan Anadolu insanı gerçekten de uyum sağlamakta güçlük çekiyor; mutsuz, endişeli, gelecek kaygısı yüksek bir hayat sürüyor, vatan hasreti çekiyor, inşaat ve yol işçiliği gibi bedensel olarak yıpratıcı işlerde çalışmak zorunda kaldığı için de dayanması zor bedensel ağrılardan yakınıyordu. Ama bu bir psikiyatrik hastalık değil, göçmenlerin yaşadığı ciddi bir toplumsal sorundu.

Haberin Devamı

Milyonlarca kutu ilaç

Acımasız bir kapitalist düzenin hüküm sürdüğü İsviçre’de yetkililer bu durumu bir çırpıda malulen emekliliğe neden olacak psikiyatrik bir hastalık olmaktan çıkardı. Bunun sonunda daha da güç duruma düşen göçmenler daha da mutsuz ve bir süre sonra kronik ve tedaviye dirençli bir depresyona teslim olmak zorunda kaldılar. Bu da ilaç firmalarının milyonlarca dolar kazanmasını sağlayan milyonlarca kutu ilacın kullanılması demekti. Yaşadıkları bir hastalık olmadığı için de bu ilaçlar onları iyileştirmediği gibi, sayısız yan etkileri nedeniyle birçok ek rahatsızlıklar ortaya çıktı.

19. yüzyılda topu topu altı tane psikiyatrik hastalık varken şu an 200’ün üstünde psikiyatrik tanı var psikiyatrinin kutsal kitabı olarak tanımlayabileceğimiz DSM-5’e göre. Amerikan Psikiyatri Derneği’nin yetkilendirdiği dünyanın en tanınmış psikiyatrları bu tanı kitapçığını her yenilediklerinde hastalık sayısı artıyor ve buna bağlı olarak da hasta sayısında bir günden ötekine milyonlara varan sayıda artış gerçekleşiyor. Bu da ek olarak milyonlarca kutu ilaç satmak demek.

Örneğin karısı, evladı ölen bir insanın bir ay gibi bir süre sonra hâlâ mutsuzluk belirtileri göstermesi, hayata kaldığı yerden devam edememesi, geceleri uykusunun kaçması az kalsın yas olarak değil de, depresyon olarak tanımlanacaktı son revizyonda. Bu da tahmin edebileceğiniz gibi milyonlarca yeni hasta ve milyarlarca kutu ilaç demekti. Neyse ki aklı başında birkaç önemli isim bunun önüne geçti de insanlık kısa bir süre için de olsa kurtulmuş oldu. Ama emin olun hepimizin hasta ilan edilmesine çok az bir süre kaldı.

Haberin Devamı

“Normal” olmak günümüzde gittikçe daha zor olmaya başladı. Zaten Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, müthiş eseri “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”nde ironik bir dille yazdığı gibi, “Psikanaliz çıkalı beri herkes biraz hasta”ydı. İlaç firmalarının para hırsı nedeniyle bırakın birazı, hepimiz ağır hasta olarak damgalanmak üzereyiz.

“Tanı enflasyonu”

Normal olmak hiçbir sıkıntıya maruz kalmamak olarak algılandığı için, 23 yaşındaki genç “hastam” korunmadan girdiği tek gecelik ilişki sonrası cinsel yolla bulaşan bir hastalık kapabilir miyim korkusunu bir hastalık olarak düşünüp bana tedaviye geliyor. Ben onu böyle bir endişenin “normal” olduğu, zaten korunmadan girilen rastgele bir ilişki sonrası endişelenmesi gerektiği konusunda ikna etmeye çalışıyorum. Kuşkulu gözlerle bakıyor bana.

Haberin Devamı

DSM-IV’le birlikte moda olan tanılar hiperaktivite bozukluğu ve bipolar bozukluk hastalardan çok ilaç firmalarının işine yaradı. Ancak psikoterapi ile yardımcı olunabilecek borderline hastaların büyük kısmını bipolar hastalık sınıfına soktuğunuzda ya da borderline hastaların aslında geçmişte hiperaktif çocuklar olduğunu iddia ettiğinizde milyonlarca kutu ilaç satacaksınız demektir.

Burada vurgulamaya çalıştığım şey psikiyatrik hastalıkların olmadığı, hastalarımızı ilaçla tedavi etmememiz gerektiği gibi bir saçma iddia değil elbette. Aksine psikiyatrik hastalıkların çok ciddiye alınması ve gerçek psikiyatrik hastaların mutlaka uygun tedaviye ulaşabilmeleri için daha çok çaba sarf etmemiz gerekiyor. Ama bu “tanı enflasyonu” nedeniyle normaller hasta muamelesi görüp gereksiz yere bir sürü ilaç yutmak zorunda kalırken, gerçekten tedaviye muhtaç olanlar gerekli sağlık hizmetine ulaşamıyor ne yazık ki.

Normalin psikiyatriyle savaşı...