Alper Hasanoğlu

Alper Hasanoğlu

alperh@therapiagroup.com

Tüm Yazıları

Kendi rüyalarını analiz etmeye başladığı 1895 yılı Freud için çok önemliydi. “Otoanaliz” olarak adlandırdığı bu süreç 1897 yılında başladı. İlk gerçek psikanalitik eser olarak görülen “Rüyaların Yorumu” da 1900 yılında yayımlandı. Bu yıllarda sayısız fikir vardı Freud’un aklında, belli ruhsal hastalıklar için uygun bir psikolojik teori geliştirmeye çalışıyordu. “Klasik” tıp ona pek zevk vermiyordu. Bu teorileştirme çabaları da hayatını zorlaştırmaktan öteye gitmiyordu. “Psikoloji bulmaca gibi” diye yazıyordu bir mektubunda “Bovling oynamak ya da sünger çıkarmak çok daha sağlıklı” Kim karşı çıkabilirdi ki bu görüşe.

Haberin Devamı

Tasavvur ettiği psikoloji doğa bilimleri içinde kalmalı, fizyolojik olarak açıklanabilir olmalıydı. Gelecekte bütün psikolojinin fizyolojiye indirgenebileceğini ummak istiyordu. Nöroz olarak adlandırdığı ruhsal bozuklukların kökeninin cinsel sorunlar olduğuna inanıyordu. Nöroz terimi ilk olarak 1776 yılında İskoç hekim W. Cullen tarafından kullanılmıştı. Kastedilen, fiziksel nedeni bulunamayan ve bu nedenle ruhsal olduğu düşünülen sinirsel bozukluklardı.

Histeri üzerine yoğunlaşıyordu

Histeri nöroz olarak adlandırılan hastalıkların en fazla araştırılmış olanıydı o güne dek. Freud da histeri üzerine yoğunlaşıyordu. Histerik tablolar olarak en çok, fiziksel bir nedeni olmayan görme bozuklukları, ağrılar ve kısmi felçler göze çarpıyordu. Freud histerinin kökeninde tiksinti ve korku dolu cinsel yaşantıları, özellikle de cinsel travmaları görüyordu. Bu açıklama modeli çerçevesinde özellikle bilimsel çevreleri oldukça rahatsız edecek olan “istismar teorisi”ni öne çıkarıyordu. Bu teoriye göre histerik hastalar ağır cinsel istismar kurbanlarıydı. Bu travmatik yaşantı çocuklukta “unutuluyordu”. Ergenlikte tekrar anımsanıyor ama derhal bastırılıyordu. Bastırılan yaşantı o kadar da güçsüz değildi ama; kişiyi bilinçdışından etkiliyor ve bir semptomun ortaya çıkmasına neden olabiliyordu, örneğin görme bozukluğu. Bir dönüştürme (konversiyon) söz konusuydu, ruhsal acı fiziksel bir belirtiye dönüşüyordu. Freud’a göre en sık olarak babalar, bunun yanında anneler, bakıcılar, büyük kardeşler ve öğretmenler suçlu adayı olarak baş şüphelilerdi.

Haberin Devamı

Nörozları ikiye ayırıyordu

Freud psikanaliz terimini ilk olarak 1896 yılında bu konudaki yayınlarda kullandı ve psikanalistin çabalarını arkeoloğun yaptıklarıyla karşılaştırdı. Arkeolog nasıl taş parçalarından geçmişi anlamaya çalışıyorsa, psikanalist de bölük pörçük rüya kırıntılarından bilinçdışını aydınlatmaya çalışıyordu.

Freud böylece bir nöroz teorisi ortaya koymuş oluyordu. Bütün nörozlar çözülmemiş cinsel çatışmalara dayanıyordu; bastırılmış olan kendini nörotik belirti olarak dışa vuruyordu. Freud öncelikle ikiye ayırıyordu nörozları: Aktüel nörozlar, psikonörozlar. Aktüel nörozlar güncel olaylardan, normal olmayan cinsel davranışlardan kaynaklanıyordu. Normal cinsel davranış Freud’a göre herhangi bir korunma söz konusu olmadan yaşanan heteroseksüel ilişkiydi. Freud mastürbasyonu da “coitus interruptus”u da (erkeğin doğum kontrolü için dışarı boşalma yöntemini uygulaması) sağlıksız buluyordu. Mastürbasyon “temel bağımlılık”, “temel günah”tı.

Haberin Devamı

Psikonörozun kökeni  ve cinsel istismar

Bu Ortodoks Yahudi inancıydı aslında. Kendisini ateist bir Yahudi olarak tanımlayan Freud cinsellikte tutucu bir Yahudi gibi davranıyordu. Bu nedenle de, evlendikten sekiz yıl sonra altı çocuğu olmuştu. “Coitus interruptus”u erkeğin nörotik olmasına neden olduğunu düşündüğünden uygulamıyor, başka herhangi bir doğum kontrol yöntemine de karşı çıkıyordu. Altıncı çocuktan sonra çözümü, 40 yaşında cinsellikten tamamen vazgeçmekte buldu. O sıralardaki tek dostu, sırdaşı Fliess’e yazdığı mektupta bu konu hakkında şöyle diyordu: “Ben artık ölü bir erkeğim. Cinsellik bitti, ben de yaşamıyorum.”

Freud’a göre aktüel nörozlar psikanalitik olarak tedavi edilemezlerdi. Aktüel nörozun tedavisi kişinin tekrar sağlıklı ve düzenli bir cinsel hayata kavuşmasıydı. Ama onun bu dar normal cinsellik tanımı içinde nörotik olmamak da zordu. Hele püriten ahlakın baskın olduğu 19. yüzyıl sonu, 20. yüzyıl başı Viyanasında.

Psikonörozların tedavisine ve istismar teorisinin Viyana bilim çevrelerinde nasıl karşılandığı konusuna gelecek hafta geleceğiz.