Alper Hasanoğlu

Alper Hasanoğlu

alperh@therapiagroup.com

Tüm Yazıları

Sigmund Freud’a duyduğum saygıyı bilenler bilir. Ama ben onun hayatı ve eseri psikanaliz hakkında eleştirel bir okuma yapmak istiyorum. Bu da birkaç hafta sürecek bir yazı dizisiyle mümkün. Böylece ülkenin güzel gündeminden de uzaklaşmış olurum diye düşünüyorum.

Sigismund 6 Mayıs 1856’da bugün Çek Cumhuriyeti sınırları içinde kalan Freiberg kentinde dünyaya geldi. Gençlik yıllarında Sigismund ismini, Yahudi fıkralarında geçen Temel benzeri bir ad olduğundan Sigmund olarak değiştirdi. Her halükarda aile içinde o “Sigi”ydi.

Haberin Devamı

Freud’un anne-babası bugün Ukrayna sınırları içinde kalan doğu bölgelerinden gelmişlerdi. Babası Jakob gezici tüccardı, küçük ev eşyaları satıyordu, dindar biri değildi. Daha önceki iki evliliğinden iki erişkin oğlu vardı ve 1855’te Amalie Nathanson’la üçüncü evliliğini yaptı. Amalie kendisinden 20 yaş küçüktü, aşırı dindar ve ekonomik olarak daha iyi durumda olan bir aileden geliyordu. Sigmund’dan sonra yedi çocuk daha doğurdu ama Sigi onun ilk göz ağrısı ve ailenin de altın çocuğuydu.

Sigmund Freud: Hayatı  ve eseri

İlk ruhsal yara

Oldukça zor koşullarda yaşıyorlardı. Fakirdiler, tek odalı bir evleri vardı. Ve Sigi büyük ihtimalle ileride “ilk sahne” olarak adlandıracağı, çocuğun anne-babasının sevişmelerini ilk gördüğü ve dehşete kapıldığı ana defalarca tanık olmuştu. Freud’a göre babanın anneye yaptığı “şey”i çocuk, bir agresyon belirtisi olarak yorumlar ve bunun da kişide travmatik sonuçları olabilir. Bu ilk sahne, gelişim bozukluklarına yol açan ilk ruhsal yarasıdır çocuğun.

Küçük Sigi’nin bir başka ruhsal yarasına neden olan kişi de evdeki dadıydı, Bayan M. Z. Sigi onu “cinsel şeylerdeki öğretmeni” olarak adlandırır ama bugünkü terminolojiyle yaşadığı şey aslında cinsel tacizdir. Birlikte küvet içinde çıplak banyo yaptıklarını ve bir keresinde dadının menstrüasyon kanı nedeniyle suyun renginin pembeye döndüğünü anımsar Sigi. Dadı yaptığı küçük hırsızlıklar nedeniyle işten atılır ama Sigi’nin onun işten atılmasına yaptığı yorum biraz farklıdır: “Cinsellik tehlikeli bir şeydir ve cezalandırılır.”

Haberin Devamı

Freiberg’de Sigi’yi oldukça etkileyen başka bir olay daha olur. Bir gün babası kaldırımda yürürken biri “Pis Yahudi!” diye bağırarak başındaki şapkasına vurup düşürür. Sigi babasına onun ne yaptığını sorar. Şapkasını çamur içindeki yoldan alıp hiçbir şey demeden yoluna devam ettiğini öğrenince onun adına utanç duyar. Babası gözünden düşmüştür artık. O daha güçlü ve sert bir baba istiyordur. Burada da Ödipus kompleksinin temellerini bulabiliriz. Anneye duyulan aşk ve babaya duyulan nefretle başlayan ödipal dönemin Sigi’nin hayatındaki kökenidir bu anı sanki.

Sigi üç yaşına geldiğinde aile Viyana’ya göç eder. Viyana antisemitizmin en güçlü olduğu dünya şehirlerinden biridir. Bu göçün neden gerçekleştiği bilinmiyor. Ama üzerinde en çok durulan rivayet, büyük üvey abisinin annesiyle bir aşk ilişkisi yaşadığı ve bunun da büyük bir krize yol açtığı yönünde. Büyük çocukların daha sonra İngiltere’ye gönderilmesi de bu olasılığı güçlendiriyor.

Evin küçük despotu

Ailenin geçimini nasıl sağladığı da meçhul. Jakob Freud hâlâ ticaret mi yapmaktadır? Sahte para işine girdiğiyle ilgili spekülasyonlar vardır. İngiltere’ye göç eden abilerinin bu sahte para işine bulaştığı biliniyor. 1865’te abisi Josef bu nedenle tutuklanır ve Freud ailesi Viyana gazetelerine haber olur.

Haberin Devamı

Biz kahramanımıza dönelim. Sigi çok başarılı bir öğrencidir. Çalışkan ve zekidir. Okul birincisi olur. Tarihteki büyük kahramanlar çok ilgisini çeker. Büyük İskender, Hannibal, Napolyon kahramanlarıdır Sigi’nin. Müzikten hiç hoşlanmaz, hatta kız kardeşinin çaldığı piyanoyu evden attırır rahatsız olduğunu söyleyerek. Evdeki fazladan tek oda ona aittir. Ailenin diğer fertleri öteki tek odada kalırlar. Evin küçük despotudur, onun sözü geçer.

16 yaşına geldiğinde kendine fazlasıyla güvenen, yakışıklı bir gençtir artık. İleride bu döneme ait bütün mektupları, belgeleri yok eder. Biyografisini yazacak olanlara malzeme bırakmak istemez.

Gençlik aşkları üzerine de çok az şey biliyoruz. 16 yaşındayken Gisela Fluss Sigi’yle oldukça ilgilenmiştir ama o Amalie’ye, annesine hayrandır.

1871 yılında liseyi bitirir ve tıp fakültesine girer.

Haftaya kaldığımız yerden devam edeceğiz.