Baskı, tehdit ve şantaja ‘hayır’!

23 Ağustos 2010

12 EYLÜL’DE yapılacak ‘Anayasa değişikliği paketi halk oylaması’na 20 gün kaldı.
‘Evetçiler’ ve ‘hayırcılar’ daha fazla oy için her türlü propaganda yöntemini kullanıyor.
Teknolojinin bütün olanaklarından yararlanıyorlar.
Demokratik ve yasal kurallar içinde yapılan propagandaya bir diyeceğimiz yok.
Ancak...
Özellikle iktidar partisinin bazı temsilcilerinin daha fazla ‘evet’ oyu çıkması için kullandığı üslûp hiç de doğru değil.
Çünkü....

Yazının Devamı

Memurların toplu sözleşme hakkı ve Anayasa oylaması

9 Ağustos 2010

12 EYLÜL’DEKİ anayasa değişikliği oylaması kamu görevlilerine yeni bir toplu sözleşme hakkı veriyor mu?
Yoksa, zaten var olan toplu sözleşme hakkı anayasaya yeniden bir daha yazılmak suretiyle yeni bir hak veriliyormuş gibi mi sunuluyor?
Aslında bu soruların yanıtı anayasa oylamasının anahtar bilgilerini de temel anlayışında ortaya koyuyor.
Önce şu gerçeği saptamak gerekiyor.
Anayasanın 90. maddesi ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmeleri çok açık olarak memurlara toplu sözleşme hakkı vermektedir.
Anayasa değişikliği paketine konan ve oylanacak olan toplu sözleşme hakkı yeni bir hak değil, mevcut bir hakkın yeniden yazılmasıdır.
Yani...

Yazının Devamı

Evet mi, hayır mı?

2 Ağustos 2010

MALÛM kamuoyu yoklaması nedeniyle Kâmuran Akkor’un o ünlü “Evet mi, hayır mı, söyle bana nedir senin cevabın” sözleriyle başlayan şarkı dillerden düşmez oldu.
Oysa...
Vatandaş, henüz daha neden ‘evet’ veya neden ‘hayır’ diyeceğini anlamış değil. Ama... Toplumun kaygı verici boyutta kutuplaşmaya sürüklendiği süreçte, bir toplum sözleşmesi olan Anayasa’da yapılmak istenen değişiklik için asgari uzlaşma ortamı sağlandığını söylemek olanaksız.
Bu durumun tamamen AKP’nin kendi öznel nedenlerine dayandığını söyleyebiliriz. Bence Anayasa değişikliği, katılımcılık ve çoğulculuktan uzak bir dayatmadır.
Bu girişimin en temel hak ve güvencelerin ihlal edildiği ortamda başlatılmış olması kaygıları daha da artırmaktadır.
Yargı bağımsızlığını daha da güçlendirmek yönünde öncelikli ve zorunlu olarak yapılması gereken köklü reformlara gereksinim olduğu halde, salt Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) ve Anayasa Mahkemesi gibi yargının üst kurumlarında yapısal değişikliğe gitmeyi yargı reformu olarak tanımlamak mümkün değil.
Siyasi iktidarın yargıyı kuşattığı ve HSYK’nın çalışmalarını bilinçli olarak engellediğine sıklıkla tanık olduk.

Yazının Devamı

Geçmişe değil bugününe ağla

26 Temmuz 2010

TAMAM, ölenle ölünmüyor, hayat devam ediyor...
Ancak...
“Bu kadar da olmaz” dedirten olaylar yaşıyoruz.
Toplum olarak ne zaman silkineceğiz?
Ne zaman kendimize geleceğiz?
Ne zaman kıvançta ve tasada birlik olacağız?
Ne oldu bizim güzel hasletlerimize?

Yazının Devamı

İki meslek kuruluşu ve iki İzmir kitabı

19 Temmuz 2010

BİR süre önce gösterilmeye başlanan Tom Hanks ve Steven Spielberg ortak yapımı ‘The Pacific’ adlı dizi, ‘İzmir’i kim yaktı?’ tartışmasını yeniden alevlendirdi.
CNBC-e kanalında gösterilen ‘The Pacific’ adlı dizinin üçüncü bölümünde 1922’de Türkler’in İzmir’i yağmaladığı, yakıp-yıktığı belirtiliyordu.
CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman, konuyu TBMM gündemine taşıdı ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. Davutoğlu’nun girişimleri sonucunda CNBC-e kanalında gösterime giren ‘The Pacific’ adlı dizide ‘Türkler, İzmir’i işgal edip, yakmışlardı’ şeklinde ifadenin yer aldığı bölüm yayından çıkarıldı.
Gerçekten de ‘İzmir Yangını’ Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın son büyük acısıdır.
Bu yangın düşman ordusunun Anadolu’dan kaçarken, hıncını İzmir’den almasıdır.
‘İzmir Yangını’ kadar iğrenç ve kara iftira ise bu yangının Türkler tarafından çıkarıldığı yalanının ortaya atılmasıdır.
Kuşkusuz, İzmiri yakan işgalci güçlerin hıncını anlamak mümkün.

Yazının Devamı

Partililere tatili yasakladı, kendisi zorunlu tatile çıktı

12 Temmuz 2010

HER ŞEY 27 Şubat’ta yapılan CHP İzmir il Kongresi ile başladı.
Mevcut İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu, dönemin Genel Başkanı Deniz Baykal’ın vetosunu yedi. Baykal’ın işaretiyle aday gösterilerek 7 kez gidip 8 kez gelerek (Maalesef Demirel’in rekorunu kıramayacak) il başkanlığı koltuğuna oturan Ekrem Bulgun, namı diğer ‘dede’ , ‘birleştirici’ misyonu üstlenerek göreve başlamıştı.
Dede, koltuğuna oturur oturmaz, ilçe örgütleri, belediye başkanları ve milletvekilleri ziyaret etmiş, bağlılık yarışına girmişti.
Sonra malum ‘kaset’ çıktı ortaya...
‘Kral öldü, yaşasın yeni kral’ diyen kimi partililer, “En keskin Önder Savcı”, “En büyük Kemalci” oldu.
Kurultayın ardından Bulgun, ilk il yönetim kurulu toplantısında “Hep birlikte istifa edelim mi?” diye sordu. İki kişi (Rıfat Özer ve Ali Rıza Kaya) hariç hepsi “Hayır” dedi.
Sonra birlik ve beraberlik şarkıları söylense de zaman zaman “İstifa veya görevden alma söylentileri” çıktı.

Yazının Devamı

CHP’deki eski hastalıklar!

5 Temmuz 2010

GANDİ Kemal’in genel başkan olmasından sonra CHP’ye üye olmak isteyenlerin sayısında adeta patlama yaşanıyor.
CHP, CHP olalı böyle üye olmak isteyenlerin akınına uğramamış.
İlk etapta bastırılan 500 adet üye formu tükenmiş, 500 bin adet daha basılması için talimat verilmiş.
Kuşkusuz, partilerin gücü üye sayısına endekli değil.
Önemli olan üyelerin aktif ve nitelikli olması...
Aidatını ödemesi ve ekonomik anlamda partinin çeşitli kişi ve kuruluşlara bağımlı kalıp, diyet ödemek zorunda kalmaması...
Geçmişte, delege ağalarının yaptığı gibi toplu kayıtlarla, partinin yolunu dahi bilmeyenlerle değil.

Yazının Devamı

Borç yiğidin kamçısı mıdır?!...

28 Haziran 2010

İŞÇİ borçlu...
Memur borçlu...
Emekli borçlu...
Üretici borçlu...
Esnaf borçlu...
İşadamı borçlu...
Sanayici borçlu...

Yazının Devamı