Cem Mumcu

Cem Mumcu

cemmumcu@okuyanus.com.tr

Tüm Yazıları

Ben, istemediğiniz halde yaptığınız bayram ziyaretlerine, mutsuz olduğunuz halde sürdürdüğünüz ilişkilere, sırf kendinizi suçlu hissedeceksiniz diye evet dediğiniz şeylere “zorumluluk” diyorum

Konuşurken sık sık verdiğim ama henüz hiç yazmadığım bir örnek vardır. Belki biraz sizinle birlikte gitmeliyiz konunun üstüne. Bazı sorular soralım. Siz de kendi içinizde biraz durup yanıtlayın. Diyelim ki genç bir doktorsunuz. Bir hocanız var. Onun yanında, onun muayenehanesinde çalışıyorsunuz. Kapıda da zaten hocanın adı yazıyor. Bazı hastaları siz görüyorsunuz. Muayene sonrası hocanızın odasına gidiyorsunuz. Hastanın durumunu, düşündüğünüz teşhis veya teşhisleri, yapmayı düşündüğünüz incelemeleri ve nihayet uygulamayı düşündüğünüz tedavi olasılıklarını hocaya anlatıyorsunuz. O da size “Bu doğru, bu yanlış, şunu yap, bunu yapma” gibi şeyler söylüyor ve siz de

‘Zorumluluk’: Uydurdum bu kelimeyi
buna göre harekete geçiyorsunuz.
Şimdi ilk soru şu: “Siz bu tarz bir çalışmada özgür müsünüz?” (Şöyle sessizce bir düşünün)
Hayır, değilsiniz. Çünkü istediğiniz kararları verip, istediğiniz biçimde uygulayamazsınız.
İkinci sorumuza geçelim: “Sorumlu musunuz? Hastanız zarar görse sorumluluğu size mi ait?”
Hayır, sorumlu da değilsiniz. Sorumluluk kapıda adı yazan ve tüm kararları alan hocanıza ait.

Haberin Devamı

Hem özgür hem sorumlu
Peki siz artık deneyim kazandınız, artık hoca sizsiniz, muayenehane de sizin ve kapıda da sizin adınız yazıyor. Bu kez hastanızın teşhisini, yapılacak incelemeleri ve en nihayet seçilecek tedavi protokolünü siz belirliyorsunuz. Hatta uyguluyorsunuz.
Soru yine aynı: Özgür müsünüz?
Evet, tam anlamıyla.
İkinci soru da aynı: Sorumlu musunuz?
Evet, dibine kadar hem de.
Özgürlük ile sorumluluk meselesi ne yazık ki hep yanlış biçimde okunur. Özgür olmak sorumlu olmak demektir aslında. Ve ancak sorumluluğu alan birey özgür olabilir. Sorumluluk, karar almak ve kararın sonuçlarına katlanmak ya da kararın sonuçlarının hazzını yaşamaktır. Yukarıda verdiğim örnekte ancak sorumlu olduğunuzda hastanın iyileşmesinin getireceği mutluluğu, onuru veya hazzı yaşayabilirsiniz.
Geçen hafta sadece hazza dönük anlamsız bir özgürlüğün nasıl bir şey olduğunu anlatmaya başlamıştım. Bir örnek daha verelim. Diyelim ki ben 15 yaşındayım. Babamın arabasını çaldım, sonra da bir kaç şişe bira içip gidip başka bi arabaya çarptım. Karakola alındım. Babam geldi, beni oradan çıkardı, eve gelince de bir güzel patakladı. Ben bunu yine yapabilirim. Şimdiki Cem’e bakalım. Kendi arabamla kafayı çekip aynı şeyi yaptığımda artık karakolla, mahkemeyle uğraşacak olan da benim, rezil olacak olan da benim. Oysa ben şimdi çok daha özgürüm. Hatta bir babam bile yok.

Haberin Devamı

Bir yetişkin olmak özgür
Bilenleriniz çoktur. Suçlular bir taraflarıyla yakalanmak isterler. Ya da henüz bir ergenken annenizin yanlış bulduğu bir şeyi yaptığınızda bir biçimde ona anlatırsınız. Aslında azar yiyecek olsanız da onay almaktır yaptığınız. Onun bilgisi dahilinde olması, bir biçimde sorumluluğunuzu azaltmaktadır. Bir yetişkin olmak, özgür olmaktır. Bir yetişkin olmak, aynı zamanda özgürlüğünün sorumluluğunu almaktır. Bir yetişkin olmak, onay gereksinimi içinde olmamaktır.

Haberin Devamı

Gerçekten seçiyor musunuz?
Şimdi yapmamayı veya yapmayı seçtiğiniz şeylere bakın.Hissettiğiniz veya hissetmekten ölesiye koktuğunuz suçluluk duygularınıza iyice bir bakın. Onay alamayacağınızı düşündüğünüz şeylerle de iyice bir göz göze gelin. Özgür müsünüz? Sorumlu musunuz? Yetişkin misiniz?
Lars von Trier’in ‘Dogville’ filminde aniden özgürleşen kölelerin, özgürlüğün getirdiği sorumluluk karşısında yaşadıkları garip dinamiğin işlendiği bir bölüm vardır. Film sadece bunu anlatmaz ama bunu da anlatır.Köylerde ihtiyar heyeti ya da meclisi vardır bilirsiniz. Pek çok insan sanır ki bu heyet yaşlılardan oluşur. İhtiyar, seçmek, tercih etmek yani karar vermek demektir. Sarhoş olup suç işleyen birinin cezası azalmaz hatta artırılır. Buna ihtiyâr sarhoşluk denir çünkü.
Kendinize düşünmeniz için suyunuza bir taş atmak isterim. Asıl sorumluluğun ne olduğuna bir bakalım diye. Çünkü ben, istemediğiniz halde yaptığınız bayram ziyaretlerine, mutsuz olduğunuz halde sürdürdüğünüz ilişkilere, sırf kendinizi suçlu hissedeceksiniz diye evet dediğiniz şeylere “zorumluluk” diyorum. Uydurdum bu kelimeyi. “Bir tane” olan, “tekrarı olmayan” tek bir hayatım olduğunu fark ettiğimden beri böyle diyorum.

Soruyu iyi yanıtlamak önemli
Ana sorumluluğuma bakmak istediğimde, gözümü kapayacağım son anı düşünüyorum. “Vay be bir taneydi ve işte bitiyor. Ben ne için, kim için ve nasıl yaşadım?” sorusuna iyi bir yanıt verebilirsem hayat sorumluluğumu almışım demektir. İşte o zaman öldüğüm için değil, ölmek üzere gözümü kapatabilirim, koca bir gönül ferahlığıyla.
Not: Yazacağımı vaat ettiğim şu aşklar, ilişkilerle ilgili meseleyi unutmadım.

Haftanın önerileri
Kitap: A’mak-ı Hayal (Hayalin Derinliklerinde Yolculuk), Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi
Film: Modigliani, Yönetmen: Mick Davis
Müzik: A Temporary Dive, Ane Brun
Web Sitesi: www.hoanes.blogspot.com
Mekan: Alaçat Kırevi, Alaçatı, İzmir