Cem Mumcu

Cem Mumcu

cemmumcu@okuyanus.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bir Sergi, Bir Şiir, Bir insan



Gökhan Deniz’i henüz hiç tanımadım. İşlerine dokundum, onlar da bana. Adını arafta buluşacaklarım listesine yazdım. Bu hafta şiir kontenjanından Jacques Prévert’in ‘Kedi ve Kuş’unu aldım. ‘Bir İnsan’ başlığındaki Einstein’ın sözleri ise ‘söz’ü nasıl taş yapsam da birilerinin kafasına atsam derken aklıma geldi


Kötü Adamlar ve Tanıklıklar
Sanatçılar sanat-çıdır. Sanatla uğraşmaktır yaptıkları ve onu ‘değer’e tahvil etmek. Ben onlara ‘sanat uğraşıcısı’ gibi uyduruk bir isim taktım. Takdir de ederim bazen. Teknik- meknik, bilgi-milgi, boya-moya bilirler, bilebilirler. Eli yüzü düzgün bir şeyler de çıkarırlar. Satarlar da işlerini. Alanlar da alırlar. Tanıdıktır zaten yaptıkları. Bilindiktir. Ne rahatsız eder, ne düşündürür, ne hissettirir. Eee meselesi de yoktur. Yeni, başka, bilinmedik olmaması iyi çengeller atar koltuğuna alışmış ruhlara.
Oysa yaratıcı sanatçı ‘başka’dır. Yenidir, bilinmeyene teyel atmıştır. Onun için ana damardan, merkezden, çan eğrisinin ortalarından uzaktır. Daha bilinmeyene, daha görünmeyene atılmıştır boyundaki ilmek. Ben bunlardan kendi alanım olan yazı da dahil çok az gördüm. Görünce tutunurum bu berzahtaki - ruhlara.
Gökhan Deniz’i henüz hiç tanımadım. İşlerine dokundum, onlar da bana. Bu kaçak çağda sırlı bir aynayı kendinden başlayarak herkese tutmaya doğru yürüyor besbelli. Kimsenin karşılaşmak istemediği, ama karşılaşsa kendini göreceği o arkası bile görünen aynayı elleri kesile kesile elinde tuttuğu besbelli. Yakınlarda belli ki iyice kızaracak tuvali.
Arafta buluşacaklarım listesine adını yazdım Gökhan Deniz’in. Adını bilesiniz diye yazdım; ama siz de ‘ora’nızla bakarsanız işlerine, adına bile ihtiyacınız kalmayacaktır.
Teşvikiye’de Çağla Cabaoğlu Art Gallery’de sergisi var Gökhan Deniz’in. Gidip siz de dokunun el değmemiş yerlerinize...



Kedi ve Kuş

Geçen haftaki yazımı bitirdiğimde birden yıllardır okumadığım bir şiiri gelmişti aklıma Jacques Prévert’in. Hatta dayanamayıp yazının sonuna eklemiştim. Sonra başka bir gece bir şiirini daha okuyasım geldi. Dayanamadım yine. Onu da yazacağım size. (Eray Canberk’in nefis çevirisiyle)

Kedi ve kuş
Bütün köy dinliyor yas içinde
Yaralı bir kuşun inleyişini
Bu biricik kuşu köyün
Şu da köyün biricik kedisi
Paraladı kuşun yarısını
Ve kuş ötmez oldu
Kedi de mırıldanmaz oldu
Burnunu yalamaz oldu
Büyük bir cenaze töreni
Düzenler köy kuşa
Törene çağırılan kedi
Yürüyor ardında bu samandan küçük tabutun
Kuşun cesedi yatıyor içinde
Tabutu küçük bir kız taşıyor
Hıçkıra hıçkıra ağlayarak
Bilseydim sana bunca acı vereceğini
Diyor afacan kedi
Yer bitirirdim hepsini kuşun
Sonra da sana masal anlatırdım
Derdim ki kuş uçtu gözümle gördüm
Dünyanın bir ucuna
Gitti şu uçsuz bucaksız göklere
Gidenin dönmediği yerlere
O zaman daha az olurdu yasın
Yalnızca biraz üzülürdün
Belki daha az tasalanırdın
Gerekmiş meğer yapmamak
Bir işi yarım yamalak


Bir insan: Albert Einstein
Bu aralar üzerine habire yazdığım, yazmak zorunda kaldığım o kanlı düşünce... ‘Söz’ü nasıl taş yapsam da birilerinin kafasına atsam? Kanatmadan, kırmadan nasıl kırsam kafatasçının kafasını? Bir vesileyle hatırladım. Sağlıklı bir zihin aklıma getirdi Einstein’ın sözlerini:
“Milliyetçilik bir çocukluk hastalığıdır. İnsan ırkının kızamığıdır. Eğer bir adam bir marşa ayak uydurup, emir altında neşe içinde yürüyebiliyorsa, benim gözümde beş para etmez. Kendisine yalnızca bir omurilik yetebilecekken yanlışlıkla kocaman bir beyin sahibi olmuştur. Uygarlığın bu kara lekesi en kısa sürede yok edilmelidir. Emirle gelen kahramanlıktan, bilinçsiz şiddetten, aptalca yurtsever- likten, tüm bunlardan nasıl da nefret ediyorum. Ben savaşı öylesine tiksinti verici ve aşağılayıcı buluyorum ki böyle iğrenç bir eyleme katılmaktansa kendimi parçalayıp yok ederim daha iyi. Benim anlayışıma göre, savaşta adam öldürmek cinayetten başka bir şey değildir. Aynı zamanda hem savaşa hazırlanıp hem de savaşı önleyemezsiniz. Yalnız bir pasifist değil, militan bir pasifistim. Barış için savaşmaya gönüllüyüm. insanların kendileri savaşa gitmeyi reddetmediği sürece hiçbir şey savaşı durduramaz.”


Haftanın önerileri
Kitap: Seçme Şiirler, Jacques Prévert, Yön Yayıncılık
Film: Enduring Love, Yönetmen: Roger Michell
Müzik: A Book Like This, Angus and Julia Stone
Web Sitesi: www.alkislarlayasiyorum.com
Mekan: Mania Gurme, Teşvikiye Mahallesi Ihlamur Yolu Sk. No: 20 Nişantaşı