HER ŞEYiN ÇOĞU ZARAR

26 Ocak 2012

Bazı sebze ve meyvelerin tedavi edici özellikleri var. Ama tükettiğiniz miktar, bu olumlu etkileri yok edecek kadar olmamalı. Gıdaların yaradan çok zarar getirmemesi için bir uzmandan yardım alın


Sağlığımızı kimyasal ürünler olan ilaçların yardımıyla düzeltmeye çalışırken, doğal yolla gelen sağlığı çoğu zaman unutuyoruz. Sizlere bazı sebze ve meyvelerin sağlığımız üzerindeki olumlu etkilerinden bahsedeceğim.
Havuç: Potasyum, fosfor, demir, magnezyum ve A vitamini bakımından zengin havucun 100 gr.’ında 30-42 kalori var. İçerdiği anti-oksidanlar nedeniyle akciğer, meme, gırtlak, mesane, kalınbağırsak, prostat ve yemek borusu kanserlerine yakalanma riskini düşürüyor. Havucun kandaki kolesterol düzeyini düşürdüğü de saptandı. Yüksek oranda lif içerdiği için kabızlık şikayetlerini azaltıyor. Havucu çiğ olarak kabuklarıyla tüketmek en doğrusu çünkü içerdiği vitaminlerin çoğu kabuğun hemen altında.
Brokoli: İçerdiği kalsiyum nedeniyle kemik erimesi riski olanlara faydalı. Birçok kanser türüne karşı koruyucu özelliği bulunuyor. ‘Indole’ maddesi sayesinde meme kanserine neden olan östrojen hormonundaki dengesizlikleri azalttığı tespit edildi.

Yazının Devamı

SAĞLIĞIMIZ TEHDiT ALTINDA

19 Ocak 2012

Gıdaların raf ömrünü uzatmak için kullanılan katkı maddeleri, astımdan erken doğuma pek çok sağlık sorununu beraberinde getiriyor. Peki tüketici olarak ne yapmanız gerektiğini biliyor musunuz?


Hızlanan hayatımızda çabucak tüketmek zorunda kaldığımız gıdalar, ciddi oranda katkı maddeleri içeriyor. Aslında gıdalara katkı maddesi eklenmesi, M.Ö. 3500’lü yıllara dayanıyor. Bilinen en eski katkıların tuz ve odun tütsüsü olduğunu ve Mısır’da kullanıldığını biliyoruz. Ortaçağ’da da bunlara nitrat ekleyerek hem etin çabuk bozulması engellendi hem de renginin sağlıklı kalması sağlandı.
1900’lü yıllarda bile gıda katkı maddelerinin dünyadaki pazarı 10 milyar dolara ulaşmış, 1965 yılında sadece ABD’de 300 bin ton gıda katkı maddesi kullanılmış. AB ülkelerinde bu maddeler, ‘E’ numaralarıyla kodlanıyor. Bu kodların anlamları şöyle:

1- Renklendiriciler: E100-180 2- Koruyucular: E200-297 3- Antioksidanlar: E300-321 4- Emülsifiyer ve stabilizatörler: E322-500 5- Asit-baz sağlayıcılar: E500-578 6- Tatlandırıcılar, koku verenler: E620-637 7- Geniş amaçlı gıda katkı maddeleri: E900-927

Yazının Devamı

ELEKTROMANYETiK ALANLARIN SAĞLIĞA ETKiLERi

5 Ocak 2012

Gelişen teknolojiyle elektronik aletleri hayatımızdan çıkarmak mümkün değil. Ancak alacağımız önlemlerle etkilerini azaltabiliriz

Elektromanyetik alanlar, insan zihnini tarihin ilk zamanlarından beri meşgul ediyor. Özellikle yer küremizin büyük bir mıknatıs özelliği gösterdiğinin anlaşılması sonucunda bu konudaki çalışmalar arttı. İlk teoriyi ispatlamak, 1867 yılında James Clerk Maxwell’e kısmet oldu ve bu bilim insanı, ışığın elektromanyetik alanlardan oluştuğunu ispatladı. Sonrasında bu alandaki gelişmeler hızlandı.
Teknoloji hayatımızı inanılmaz biçimde kolaylaştırırken elektromanyetik alanların yan etkileri de zaman içinde ortaya çıkmaya başladı. Bunun üzerine Dünya Sağlık Örgütü, 1996 yılında dünya çapında birçok ülkenin ve saygın bilim insanının katıldığı elektromanyetik alanlar üzerindeki araştırmayı başlattı. Özellikle 16 yaşından küçük çocuklarda elektromanyetik alanların sinir gelişimi üzerinde kötü yönde etkileri olduğu izlendi. Ayrıca bazı kişilerin elektromanyetik alanlara diğerlerinden daha duyarlı oldukları saptandı. Bu kişilerde uzun süre televizyon ya da bilgisayar ekranı karşısında durma sonrasında baş ağrısı, gözde kızarıklık,

Yazının Devamı

GDO’LARIN iNSAN SAĞLIĞINA ETKiLERi

29 Aralık 2011

Doğal ürünlerle beslenmek, hem bize ömür katar hem de gezegenimizdeki doğal yaşamın devamını sağlar

Doğal yollarla meydana gelmeyen ve gen dizilimi üzerinde oynama yapılarak oluşturulan ürünlere, genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) deniyor. GDO’lar dünya çapında 1980’li yıllardan itibaren üretilmeye başlandı. Aslında insanoğlu binlerce yıldır aşılama metoduyla bitkilerin genetiğiyle oynuyor. Ancak aşılama, hem akraba bitkiler arasında yapıldığı hem de uzun süreleri kapsadığı için nispeten zararsız bir yol. Genetik değişikliklerdeyse birbirleriyle alakasız türler arasında çok hızlı alışverişler yapılabiliyor.
Tarımda yeni teknolojik gelişimlerle daha yüksek kalitede, daha sağlıklı ve besleyici gıdalar üretilmesi planlanıyor. Ancak genetiği değiştirilmiş tohumlar normal tohumlardan daha pahalı ve her yıl tohumun yenilenmesi gerekiyor. Bu durum da çiftçileri tohumları üreten firmalara bağımlı hale getiriyor.

İlk domates toplatıldı
ABD’de FDA’in ilk onay verdiği ürün, 1994 yılında genleri değiştirilmiş domates oldu. Ancak 1997’de ABD’de bu domatesle ilgili birçok dava açılınca ilk GDO’lu ürün piyasadan çekildi. Amerika Ziraat Bakanlığı’nın verilerine

Yazının Devamı

ENDÜSTRiYEL GIDALAR VE iNSAN SAĞLIĞI

22 Aralık 2011

Gıda endüstrisindeki teknolojik gelişmeler binlerce katkı maddesi içeren hazır besinlerin toplum tarafından daha hızlı tüketilmesine neden oluyor

Balık tutmayı çok seven biri olarak kültür ortamında yetiştirilen balıkların hem sağlıksız, hem de lezzetsiz olduğunu düşünüyorum. Bu konudaki araştırmaları da okuyunca bilim insanlarının aynı sonuca vardıklarını gördüm. Dünyada başta Çin (yüzde 75) olmak üzere Hindistan, Vietnam, Tayland, Japonya, Şili, Norveç ve ABD’de kültür balıkçılığı 1980’li yıllarda balıkçılığın yüzde 9’unu kapsarken, bu oran 2006’da yüzde 44’e yükselmiş.

Balıktaki tehlike
Somon, dünyada en çok kültür balıkçılığı yapılan türlerden biri. Kültür somonlarında parazitlere ve bakteriyel enfeksiyonlara sık rastlanıyor. Kanadalı bilimadamlarının yaptıkları araştırmaya göre, 2015 yılında bu enfeksiyonlar nedeniyle doğal ortamdaki somonların yaşamı son bulacak. Dünyadaki su kaynaklarının ağır metallerle hızla kirletildiğini biliyoruz. Bu ağır metaller başta civa olmak üzere özellikle derin deniz ve kültür balıklarında birikiyor. Örneğin 1970’li yıllarda kullanımı yasaklanan zehirli bir maddeyi kültür balıklarında saptayabiliyoruz.
Kültür

Yazının Devamı

BiLiMSEL TARTIŞMA KÜLTÜRÜ

15 Aralık 2011

Son günlerde kolesterol düşürücü ilaçlarla ilgili tartışma, medya meydan muharebesine dönüşmüş durumda. Ne yazık ki bilimin aşırı magazinleşmesi, depremler sonrası jeoloji alanında yaşanırken, aynı durum, kardiyolojiye de sıçramış

Bilimsel kariyerlerine ve kişiliklerine değer verdiğimiz hocalarımız, ekranların önünde kılıçlarını çekiyor. Bu tartışmaların sonucunda biz hekimler güvenilirliğimizi kaybederken gerçekten ilaç kullanması gereken hastalar doktorlarına danışmadan ilaçlarını bırakıyor ya da hastalar çevreden duydukları ilaçlara sarılıyor. Ancak bu sorun sadece ülkemizde geçerli değil.
ABD’de son yıllarda kolesterol düşürücü ilaçlarla ilgili ciddi tartışmalar yaşanıyor. Ülkenin en saygın kliniklerden Mayo Klinik’in hasta bilgilendirme sayfasına kolesterol düşürücü ilaçların çeşitli yan etkilerinden bahsedildikten sonra “Yine de ilacınızı bırakmayı düşünüyorsanız kâr ve zarar oranlarını hesapladıktan sonra bunu yapın” mealinde bir sonsöz eklenmiş. Kendi alanım olmayan bir konu da olsa halk sağlığını ilgilendirdiği için bu konuyu daha detaylı araştırma gereği duydum. Değerli bilim insanlarımızın da kameralar karşısında birbirlerini suçlamak yerine bu çalışmaların

Yazının Devamı

SIK GÖRÜLEN SPOR YARALANMALARI-2

8 Aralık 2011

Geçen haftaki yazımda daha çok gövdenin üst bölgesini ilgilendiren spor yaralanmalarından bahsetmiştim. Bu haftaysa gövdenin alt tarafı, kalça, diz ve ayak bileği yaralanmalarından söz edeceğim

Uygun olmayan antrenman ve hatalı ağırlık kaldırma sonucunda bel kaslarının zorlanmasından bel fıtığına kadar yaygın bir yelpazede bel hastalıkları ortaya çıkabilir. Bu rahatsızlıkların yüzde 98’i fizik tedavi ve rehabilitasyona cevap verir.
Kalça yaralanmalarında en sık gözlenen, iç baldır kaslarının zorlanması. Bu zorlanma bacağın dışa dönüşü ya da hokey, buz pateni, kayak gibi baldır iç kaslarının sık kullanımı sonucu olabilir. Bu kasların tendonlarında hassasiyet izlenir. Tedavide dinlenme, soğuk uygulama, analjezik ilaç kullanımı, elastik bandaj ve rehabilitasyon önerilir.

Osteitis pubisse
Özellikle futbolcuları etkileyen kronik ve ilerleyici bir durum. Bu hastalar kasık bölgesinde ağrı hisseder. Kasık bölgesine bağlanan iç uyluk kaslarının aşırı zorlanması sonucu bu şikayetler gelişebilir. Kasık bölgesindeki kemiklerde erime ve hasar izlenebilir. Tedavisinde başlangıçta dinlenme, sıcak uygulama, analjezik ilaç uygulamaları önerilebilir. Ciddi vakalarda kısa süreli yatak

Yazının Devamı

SIK GÖRÜLEN SPOR YARALANMALARI-1

1 Aralık 2011

Her spor dalına özgü çok değişik spor yaralanmaları görülebilir. Yapılan spor dalına ve olayın şiddetine göre yaralanmanın tipi de değişebilir

Spor yaralanmaları sportif etkinlikler sırasında vücutta oluşan her türlü hasara verilen isim. Spor yaralanmalarının en sık olanları; burkulma, gerilme, zorlanma, ezilme, çıkık, kırık, aşınma, açık yara, iltihaplanma ve beyin sarsıntısı. Futbolda ve basketbolda daha çok bacak, diz, ayak yaralanmaları ya da kas ezilmeleri gözlenirken, yüzme, tenis, voleybol ve hentbolde omuz, kol, dirsek yaralanmaları, boksta kafayla yüz travmaları, binicilikteyse kemik kırıkları izlenir.

Önemli kısmı önlenebilir
Koruyucu malzeme kullanılması yaralanmaları en aza indirir. Raket sporlarında koruyucu gözlük, boksta kafa koruyucu kaskların kullanımı gibi. Sporcuların antrenman hatalarından kaçınmaları da sakatlıkları önler. Bazı yaralanmalar spor dallarına özgü. Tenisçi dirseği, koşucu dizi, sıçrayıcı dizi, binici zorlanması bu tip yaralanmalara örnek.
Bir sporcu için en önemli konu, herhangi bir spor yaralanmasından ne kadar süre sonra antrenmanlara ve karşılaşmalara dönebileceği. Eklem hareketini engelleyici tedaviler, kasların erimesine

Yazının Devamı