Filiz Aygündüz

Filiz Aygündüz

filiz.aygunduz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sosyal psikolojiye göre, insanın en önemli özelliklerinden biri sosyal bir varlık olarak çevreden etkilenmesi, çevreyi etkilemesi. Karşımızdaki insanın duygu, düşünce, tutum ve yargılarının etkisinde kalarak davranışlar sergileme sürecimize ‘sosyal etki’ deniyor. Ne kadar etkilenirsek o kadar fazla uyma davranışı sergiliyoruz. Sosyal etki kavramının gücünü gösteren çarpıcı örneklerden biri de geçtiğimiz hafta verilen Oscar’larda En İyi Film seçilen “Green Book”. Irkçılık arka planında, dostluğu öne çıkaran bir yol filmi olsa da insanların birbirlerinden etkilenerek sergiledikleri davranışlar üzerine, propaganda yapmadan bütün naifliğiyle derin sözler ediyor. ‘60’lar Amerika’sında geçen filmde siyahlarla aynı tuvaleti, restoranı, oteli paylaşmak istemeyen beyaz ırkçıların birbirleri üzerindeki etkisini görmekle kalmıyor, Afro Amerikan bir piyanistle İtalyan asıllı beyaz şoförü arasındaki dostluğun birbirlerini nasıl değiştirip dönüştürdüğüne de tanık oluyoruz.

Haberin Devamı

Ünlü Afro Amerikan piyanist Dr. Don Shirley, ırkçılığın yoğun olduğu güney bölgesine yapacağı turne için, işsiz kalmış bar fedaisi İtalyan asıllı Tony Lip’e şoförlüğünü teklif ediyor. Tony yol boyu sadece araba kullanmayacak, siyahların kendilerini güven içinde hissedecekleri otelleri, restoranları içeren Green Book adlı rehberden yararlanarak sorunsuz tercihler yapacak, gerektiğinde piyanisti koruyup kollayacak.

Başlangıçta Tony’nin kafası karışık. Tereddütlü bir ırkçı. Önyargıları var. Ama işte çoluk çocuk, ekmek parası hesabı işi kabul ediyor. Ağzı bozuk, yarı cahil, kaba saba bir adam. Patron, hayli zengin, entelektüel, köşeli ve kibirli bir siyah. İki ay sürecek yolculuğun başında pek de hoşlanmıyorlar birbirlerinden. İkisi de yaralı adamlar. Biri ırkçılık yüzünden, diğeri sınıf ayrımı nedeniyle ‘öteki’ konumunda. Biri zenginliği üzerinden diğerinden daha üstün hissediyor kendini, diğeri teninin rengi üzerinden. Ama yol bu, birini tanımak için en iyi fırsatlardan biri. İnsanın kendisiyle yüzleşmesi için de... Mahershala Ali ve Viggo Mortensen’in canlandırdıkları ikili şehirden şehre uzanırken, ırkçılığın her türünden nasibini alıyor. Shirley soğukkanlılığını korumaya çalışırken, Tony onun maruz kaldığı korkunç davranışlarda katarsisi deneyimliyor. Katı prensipleriyle kendini yalnızlığa mahkûm eden Shirley de Tony’nin hayatı ciddiye almayan, tadını çıkarmaya çalışan tavırlarından etkileniyor. Tony, Shirley’nin koyduğu mesafeleri zaman zaman inat ederek zaman zaman sululukla kimi zaman da aralarında gelişen dostluğun yarattığı sıcaklıkla aşıyor. Eğilip bükülemediği için her an kırılma tehlikesiyle karşı karşıya olan Shirley usul usul esniyor. Kendilerine özgü hasletlerle birbirlerini etkiliyorlar. Etkilenme, uyumu da beraberinde getiriyor. Yol boyu başlarından geçen her olayda biraz daha yakınlaşıyorlar. Bu yakınlaşmada birbirleriyle paylaştıkları kendi hikâyelerinin etkisi de yadsınamaz. Hikâyesini bildiğimiz insanı daha iyi anlar ona daha toleranslı oluruz. Tony ve Shirley de bunu deneyimliyor. O kadar ki yol bittiğinde sınıfların da renklerin de bir anlamı kalmıyor.

Haberin Devamı

“Yine bir gün bir beyaz gelir, siyahın hayatını değiştirir” filmi olmakla birlikte, bundan çok daha fazlası “Green Book”. Birbirimize karşı olan önyargılarımızı sosyal etki yoluyla nasıl aşabileceğimizi tatlı bir dostluk hikâyesi üzerinden başarıyla anlatıyor. Amerikalı psikolog Gordon Allport “Önyargının Doğası” adlı kabında bu kavramı şöyle tanımlar: “Hatalı ve esnek olmayan genellemelere dayanan bir antipati”. Shirley ve Tony, bu antipatiyi genellemelerindeki hatayı ve katılığı ‘fark ederek’ sempatiye dönüştürüyorlar ve bence fazlasıyla inandırıcılar. Bana kalsa Oscar’ı “Roma” almalıydı ama “Green Book” sosyal psikoloji açısından yabana atılacak bir film değil.