Hakkı Öcal

Hakkı Öcal

hakki.ocal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bir ülke cumhurbaşkanının izlediği geçit töreninde, katılanların üzerine teröristler ateş açar ve 30’a yakın asker ve sivili öldürürse ve o cumhurbaşkanı bu terörün ABD’den kaynaklandığını biliyorsa, elbette İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin yaptığı gibi, “ABD’yi pişman edeceğiz” türünden demeçler verebilir.

Verebilir de inandırıcılığı olmaz. 2005’ten, yani İran’ın eski cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın ‘İsrail’i haritadan silmek’ olarak sunulan sözleri söylediği iddia edildiğinden bu yana, NeoConların ve Musevi diasporası eliyle İsrailli aşırı dincilerin tahrik ettiği ABD derin devleti, İran’ı tahkim etmek için elinden geleni yapıyor. Bu sözlerin söylenmediği İranlı yetkililer tarafından defalarca açıklandığı halde... AB yetkili kurulları İran’ın böyle bir yeteneği ve hatta hazırlığı olmadığını açıkladıkları halde... Çünkü İran, diploması yoluyla elde edilebilecek şeyleri, her nedense, sadece şiddet yoluyla, kurduğu milis ve gerilla örgütlerini ihraç ederek elde etmeyi tercih etti. 1977’de, “2500 yıllık Pers monarşisine son veren İslam devrimi” adıyla iktidara el koyan mollalar ne monarşiyi silebildi ne de İslam’ın vaat ettiği şûrayı tesis etti. Dini hassasiyetini yaşamak isteyen, Batıcı rejimlerin yerine yerli ve milli sistemler koymaya çalışan her ülkeye karşı Batı’da birçok yerinde derin bir korku oluştu.

Haberin Devamı

Bu korku tümüyle yersiz değildi çünkü İran, Güney Amerika dâhil, birçok ülkeye terör ihraç etmeye başlamış, ortaya “İslamcı terör” lafı atılmış, “Cihatçı” diye bir kavram icat edilmiş oldu.

İlk tepki İslam’ı kendi içinden reforma tabi tutmak için dünyanın çeşitli Müslüman ülkelerinde FETÖ benzeri 13 civarında örgütün kurulması oldu. Bu örgütlerin işe yaramadığı görülünce, ABD ve bazı AB üyeleri kendilerine karşı var olan bireysel/kitlesel tepkileri devasa örgütlere dönüştürdüler. Sovyetler Birliği’nin düşman olarak ortadan kalkması, düşmansız var olması mümkün bulunmayan kapitalist emperyalizm karşısında ihtiyaç duyulan düşman böylece yaratılmış oldu.

İran’ın Yemen siyaseti, orta Afrika ülkelerinde kızların okuma-yazmasından tutun, herhangi bir Batı şirketine selam dahi veren rejimleri düşman ilan etmeye kadar bir “anti-Sünni” tavrı ve bunlara eklenen “İsrail’i ortadan kaldırma” iddiaları, ABD’yi, “Kürdistan’ı kurma” projesini hayata geçirmeye sevk etti. Böylece hem Ortadoğu petrolleri “İslamcı olmayan” bir devletin eline geçmiş hem de İsrail ile İran’ın arasına “güvenilir” bir varlık konmuş olacaktı.

Haberin Devamı

Ahvaz kentindeki geçit törenine yapılan saldırıdan anlaşılan o ki ABD ve İsrail, Suudi Arabistan ve BAE’yi kullanarak, İslamcı İran’ı bir adım daha geriye itip, Irak sınırında Kuzistan eyaletinde bir Arap devleti kurma işini de gündeme almış bulunuyor.

İran’ın buna yanıtı, yeni bir içi boş, arkası gelmeyecek ABD-İsrail salvosu oldu. İran bu savaşçı söylemi bırakıp, sağlam bir iç yapıya kavuşmalı ve ABD’nin bölgedeki varlığına meşruiyet kazandırmaya son vermelidir.