Harun Uysal

Harun Uysal

harun.uysal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Geçen hafta Türkiye’nin en büyük süt üretim bölgesi olan Küçük Menderes Havzası’ndaydım. Burada hem süt üreticileri hem de mandıra diye tabir edilen işleyicilerle görüştüm. Görüşmeler sonucunda edindiğim izlenim, sektördeki durumun vahim olduğu yönünde.

Ulusal Süt Konseyi, bir süre önce tavsiye fiyatı olarak çiğ süt taban fiyatını 1 lira 70 kuruş olarak ilan etmişti. O dönemde daha döviz kurlarında yukarı doğru bir hareket başlamadığı için bu fiyat fena değildi. Ancak sonrasında dolar ve euro’nun anormal artışı karşısında verilen fiyat sabun gibi eridi.

Haberin Devamı

Kaldı ki, şu anda bu fiyata bile alıcı bulunmuyor. Fiyat, genellikle 1 lira 40 kuruş ile 1 lira 50 kuruş arasında değişiyor. Çiğ sütün 16 Kasım itibariyle maliyeti ise 1 lira 49 kuruş. Bu durumda yetiştiricilerin çoğu, maliyetlerinin altında süt satıyor.

Konuştuğum çiğ süt üreticileri, ürünü maliyetin altındaki fiyatlarla satmaya devam edemeyeceklerini söylüyor. Yani üretmemenin maliyetini hesaplıyorlar.

4 ayda yüzde 50 artış

Süte talebin en yüksek olduğu zamanlardayız. Geçen yıllara baktığımızda, bu dönemlerde süt tanklarının başında alıcılar rekabet ederken bu yıl onları ara da bulasın. Bu durum karşısında Türkiye’nin her tarafından süt üreticileri, seslerini duyurmaya çalışıyor, ancak kriz başka sektörlerde de olduğundan sesleri yeterince yankılanamıyor.

Normal ekonomilerde hammadde yani çiğ süt fiyatının düşmesiyle, mamul madde yani süt ürünü fiyatlarının düşmesi beklenir. Ancak, Türkiye’de böyle olmuyor. Son 4 ayda yoğurt, peynir, tereyağı ve içme sütü gibi süt ürünlerinin fiyatı en az yüzde 50 arttı.

Türkiye, şu anda bir ekonomik krizle uğraşıyor. Krizin derinliği, gelen kışla birlikte daha da artacak. Süt-et sektöründe şarbonun etkisinin geçmesi ve kurban etlerinin tükenmesiyle birlikte, ete olan talep artacak ve fiyat yükselecek.

Yetiştirici desteklenmeli

Çiğ süt fiyatı artmaz ve yetiştirici de maliyetinin altında süt satmaya devam ederse inekler kasaba gidecek. Kaçak kesimlerle birlikte Et ve Süt Kurumu’na yığılmalar olacak. Çözüm, kesmemeleri şartıyla yetiştiricilere bir yıllığına damızlık desteği verilmesi. Bun yapılmazsa, bir ay sonra artacak olan arzla birlikte süt fiyatları iyice düşecek. Bu durum 2008-2009 yıllarındakinden daha ağır bir et-süt krizine neden olacak. Bu kriz, ülke hayvancılığını yabancıların tekeline bırakarak ülkenin gıda egemenliğini tehdit edecek.

Haberin Devamı

Süt sanayicisine gelince... Onlar da haklı olarak artan maliyetler ve azalan satışlarla yüksek raf kiraları ve geç ödenen hak edişlerden şikâyetçi. Diğer bir şikâyet konuları da, marketlerin ‘yapıyormuş gibi’ göründükleri, enflasyonla mücadele programının yükünün aslında kendilerine yüklenmesi.

Peki, ne olacak? Hayvancılığın da içinde yer aldığı tarım, Türkiye’nin kalkınması için en önemli sektörlerden birisi. Bunun için işletmelerin yüzde 70’i küçük. Bu küçük aile işletmeleri acilen kooperatif çatısı altında birleştirilmeli.

Ondan sonra da dünyaya ‘işte benim tarımım, işte benim ürünlerim ve işte benim markam’ denmeli.