Okurumuz CHP Genel Merkezi’ne gönderdiği yazının bir kopyasını da bize postalamış. Diyor ki:
“Partimizin tam 30 yıllık üyesiyim, emekli edebiyat öğretmeniyim. Çankaya Belediyesi meclis üye aday adaylığına başvurdum. Atama yöntemi ile açıklanan listede 1 adet PM üyesinin oğlu, 1 adet PM üyesi kardeşi, 1 adet eski genel başkan yeğeni, 1 adet PM üyesi ortağı, 1 adet eski genel başkan yardımcısı vardı, ben yoktum. Liyakat, beceri, emek yok sayıldı. Bir sosyal demokrat parti belediye meclis listesini böyle mi hazırlamalı?
***
Belediye meclislerinin çalışma yöntemi malum. Meclise indirilen tasarılar hakkında grup kararı alınıyor. Karara uyacağından en ufak kuşku duyulan kişiler meclis aday listesine alınmıyor. Hemen tüm partiler bunu yapıyor. Belediye meclisleri böylece parti genel merkezinin politikası doğrultusunda hareket ediyor.
Bendeniz İstanbul’un kalabalık bir ilçesinde yaşıyorum. Geçen dönemde bir iki eleştirimi ve talebimi meclis üyelerine iletmek istedim. Belediyenin internet sitesinde hiçbirinin e-mail adresi ya da telefon numarasını
Devrim yasalarının 100. yılındayız.
Cumhuriyet’in ilanından 6 ay sonra, 3 Mart 1924’te çıkan üç yasa ülkenin yaşamına yeni bir yön vermiştir...
1- Halifeliğe böylece dini egemenliğe son verilmiştir.
2- Şeriye ve Evkaf Bakanlığı lağvedilmiş, yerine Diyanet İşleri Başkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü kurulmuş, laikliğin temeli atılmıştır.
3- Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) kanunu ile tüm yurtta öğretim birliği sağlanmıştır. Daha öncesinde eğitimde şöyle bir karmaşa vardı:
1- Osmanlı Maarif Nezareti yalnızca kendi açtığı az sayıda rüştiye (orta okul) ve idadileri (lise) yönetiyordu.
2- Yabancı ülkelerin misyonerlerinin açtığı ilk, orta ve yüksek okulların sayısı devletten birkaç kat daha fazlaydı.
3- Özel vakıflar kendi medrese ve sibyan mekteplerini yönetiyordu.
1 Mart tezkeresinin Meclis’te reddinden bu yana 21 yıl geçti. Olay belleklerde hala tazedir. Meclis’ten dönen “Mutabakat Muhtırası”na göre Amerikan askerleri Silopi’de bir üs kuracaklar ve 12 havaalanımızı kullanacaklardı. Türkiye’de 60 bin asker ile 255 uçak konuşlanacaktı. Bu askerlerden 23 bini Irak’a geçecek, 37 bini Türkiye’de kalacaktı. Onlar ne zaman Türkiye’den ayrılacaktı? 6 ay içinde ayrılırlar deniyordu ama bu konuda hiçbir açıklık yoktu. Onur Öymen o gün şu hatırlatmada bulundu:
“Kore Savaşı vesilesiyle gönderilen Amerikan askerlerinden 23 bini 66 yıldır hala Kore’de, Dünya Savaşından sonra Japonya’ya gönderilen Amerikan askerlerinden 50 bini hala o ülkededir. Almanya’ya gönderilenlerden 33 bini hala Almanya’dadır.”
Askerlerin büyük bölümü ve kurulan üsler de çok muhtemelen ülkemizde kalıcı olacaktı. Türkiye adeta işgale uğrayacaktı.
Meclis’te yapılan gizli oturumda hararetli tartışmalar oldu. Deniz Baykal tüm Genel
Cumhuriyet tarihinde iz bırakan millî eğitim bakanlarından Hasan Ali Yücel (1997 - 26 Şubat 1961) 63. ölüm yıldönümünde anılıyor...
7 yıl 7 ay bakanlık yapan Hasan Ali Yücel’in Köy Enstitüleri’ni kurmak yanında en büyük hizmetlerinden biri dünya klasiklerinin dilimize çevrilmesi oldu.
Bu amaçla Maarif Vekaleti içinde bir tercüme bürosu kuruldu. Büyük bir kongre düzenlendi. Ve o kongre ışığında kollar sıvanarak çalışma başlatıldı. Çeviri programı Alman mülteci bilim adamlarından Georg Rohde ile birlikte yapılmıştı... 1940 - 50 yılları arasında bu programın parçası olarak Almancadan 64, Fransızcadan 180, İngilizceden 46, Rusçadan 64, İtalyancadan 13, Eski Yunancadan 76, Latinceden 28, Farsça ve Arapçadan 23 eser çevrildi.
O tarihe kadar elbette çeviri eserler yayınlanıyordu ama çevirmenler popüler hale getirmek için eserlerin aslına sadık kalmıyor adeta yeniden yazıyorlardı. Tercüme Bürosu ciddi bir çalışmayla dünya klasiklerini asıllarına uygun şekilde dilimize
Erzincan’daki felaket tartışılırken bir iyi haber geldi, Fatsa’daki altın madeni kapatıldı.
Fatsa’daki çevre zararlısı madene karşı yöre halkı, hukukçular ve siyasiler hukuk savaşı vermekteydi. Bu savaş toprağın gerçek sahipleri lehine sonuçlandı
Geriye Fatsa tepelerinde onlarca futbol sahası genişliğinde kelleşmiş bir alan ve liç yığınları kaldı...
CHP Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel kalan mirası anlatıyor:
- Fatsa’daki maden alanlarına maden yönetimi tarafından önce ağaç ekildi tutmadı sonra suni çim ekildi, ısrarla sulanmasına rağmen o da tutmadı... Üzerinde ot bile yetişmiyor...
Söz geriye kalan liç yığınlarına geliyor... Erzincan’da heyelana dönüşüp vadiye akan işte bu toprak yığınlarıdır. Diyor ki Adıgüzel:
- Bu topraklar siyanürlüdür. Evet siyanür kanserojen bir madde değildir. Ancak siyanürle ayrıştırma sırasında bu topraklardaki kobalt, kurşun, arsenik gibi kanserojen maddeler de açığa çıkmıştır. Bunlar yeraltı sularına karışırsa tüm çevreyi ve insan varlığını etkileyecektir.
CHP’li veki
Ramazan yaklaşırken hurma ithali de hızlanmış. Markette hayli uygun fiyata (200 gramı 30 TL) görünce alacak olduk. Ama içeriğine bakınca durduk. Çünkü:
“Hurma ve Glikoz şurubu” diyor...
Tunus’tan ithal edilmiş, burada bir yerli firma tarafından paketlenmiş...
Hurma zaten tatlı değil mi? Glikoz şurubuna ne gerek var?
İnternette kısa bir araştırma yapınca mesele anlaşılıyor...
Glikoz şurubu özellikle Tunus’tan gelen tatsız hurmalarda kullanılıyor, ürünü hem parlatıyor hem tatlandırıyormuş...
Sağlıklı hurmalar örneğin Medine hurması parlak değil, daha iri ve daha pahalı. 500 gramı 200 lira civarında...
Glikoz şurubu sadece hurmada mı var?
İthal malı spor ayakkabılar satan bir mağazadayız... Tezgahtar arkadaş bir iki model çıkarıp önümüze koyuyor... Birini giymek için eğiliyorum...
- Eğilmenize gerek yok, diyor...
Bir çekecek yok mu, diyorum, eğilmeden giyeyim…
- Çekecek kullanmanıza da gerek yok...
- Neden?
- Çünkü bu eğilmeden ve el sürülmeden giyilen model...
Böyle bir ayakkabıyı ilk kez duyuyorum...
- İyi de eğilmeden giyersem ayakkabının topuğunu ezerim.
Turist rehberliği meslek kanunu TBMM komisyonundan geçti. Yakında genel kurula gelecek olan yasaya rehberlerden ve bu alanda eğitim veren akademisyenlerden tepki var. Sakıncalar şöyle özetleniyor:
1- Arkeoloji ve sanat tarihi gibi bölüm mezunlarına ayrı bir eğitim almaksızın, yüz saatlik bir kurstan sonra rehber olabilme hakkı tanınmaktadır.
2- Her tur aracında bir rehber bulundurma zorunluluğu kaldırılmaktadır.
3- Turist rehberlerinin en az bir yabancı dil bilme zorunluluğu kaldırılmaktadır.
Yabancı dil bilme zorunluluğunun kaldırılmasının gerekçesi ilginç:
“Yabancı dil şartını sağlayamadığı için rehber olamayanların mağduriyetini gidermek ve iç turizmde artan Türkçe rehber ihtiyacını karşılamak...”
Mesleğin profesyonelleri 100 saatlik eğitimle turist rehberi olunamayacağını, yeterli eğitim almayan rehberlerin turiste doğru bilgi veremeyeceğini hatırlatıyor. Yabancılar kendi rehberlerini getirebilecekler.
Prof. İlber Ortaylı da yeni tasarıya itiraz ediyor ve bakınız ne diyor: