Murat Özken

Murat Özken

murat.ozken@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

YÜZBİNLERCE gencin geleceğini üç saatlik sınava bağlama saçmalığına öteden beri karşıyım.
Aynı yollardan geçtim; ister istemez.
Pek çoklarınız gibi; “Üniversiteye gireceğim” stresiyle ömründen ömür giden o çocukların da, anne-babalarının da neler yaşadığını, neler çektiğini iyi bilenlerdenim.
Bizim zamanımızda, çift aşamalıydı; ‘ÖSS’ ve ‘ÖYS’ydi isimleri.
Öğrenci Seçme Sınavı ve Öğrenci Yerleştirme Sınavı yani.
Şimdilerde YGS oldu...
Yükseköğretime Geçiş Sınavı.
* * *
Son YGS’de...
Matematik kısmında, 20’den fazla sorunun doğru cevaplarının, kitapçıkları hazırlayanlarca şifrelendiği ortaya çıkar çıkmaz...
Aklıma, birkaç ay önceki KPSS rezaleti geldi.
Hatırlarsınız...
Kamu Personeli Seçme Sınavı’nda da aynı ‘ahlaksızlık’ yaşanmıştı.
Sorular, sınavdan günlerce önce, çoğu çeşitli tarikatlarla bağlantılı olduğu iddia edilen kişilere verilmişti.
Sözde soruşturma açıldı ama ortada hala somut sonuç yok.
Bu rezaletin arkasında kimler var?
Kimler ‘maşa’ olarak kullanılmış?
Hangi amaçla yapılmış?
Soruların verildiği kişiler, hangi kriterlere göre, kim tarafından belirlenmiş?
Hiçbiri belli değil.
Daha doğrusu belli de, ortaya serilmiş değil...
Neden acaba?
Olay; kapatıldı, kapatılacak...
Korkarım, YGS için de farklı bir süreç yaşanmayacak.
Ki, her fırsatta, AKP iktidarının kurduğu mevcut düzenin hamiliğine soyunan ‘hepimizin’ Cumhurbaşkanı Abdullah Gül...
ÖSYM’yi teslim ettiğimiz profesörün, çelişkilerle dolu savunması sonrası, ‘şaşırtmayan’ açıklamasını yaptı bile:
“Beni tatmin etti...”
Ortada, açılmış bir soruşturma varken...
Şüpheler, sis bulutları henüz alabildiğine yoğunken...
‘Olası inceleme’yi etkilememek adına yorum yapmama gerekliliğine ne oldu?
Üstelik bunu yapan, devletin ‘1 numara’sı...
Yani, bu rezaletin mağdur ettiği yüzbinlerce gencin ve ailelerinin de cumhurbaşkanı.
Şahsen ben tatmin olmamıştım.
Cumhurbaşkanı Gül’ün açıklaması da, gerçek bir soruşturma yürütüleceğine dair zaten zayıf olan inancımı tamamiyle yitirmeme neden oldu.
* * *
Daha da kötüsü, iyiden iyiye umutsuzluğa düşürdü.
Kahroluyorum desem, inanır mısınız?
Kahroluyorum; çünkü bunca adaletsizliğin içinde, bu ülkede yaşamanın ağırlığı her geçen gün artıyor.
Hiçbir zaman olmayan şeyler oluyor.
Memlekette, uzunca bir süredir, ‘emanete hıyanet havası’ var.
Kime, neyi teslim ediyorsanız, onun ırzına geçiliyor.
Ahlaksızlığın, hak gaspının yaşanmadığı alan kaldı mı?
Özellikle eğitimde ve sağlıkta, eşitsizlik aldı başını yürüdü.
Sokaktaki herkesin, hepimizin dilinde, zihninde aynı sorular:
Onca gencin emeklerine, yarınlarına yazık değil mi?
Onları okutmak, o sınava hazırlamak için varlarını yoklarını harcayan anne-babalara yazık değil mi?
Tüm iyi niyetleriyle, gece-gündüz ders çalışıp bu sınava hazırlanan yüzbinlerce çocuğun geleceğini nasıl çalarlar?
Bu vicdansızlığı hangi emeller uğruna, nasıl yaparlar?
Buna ne hakları var?
* * *
En çok da neye takılıyorum biliyor musunuz?
Ne yazık ki sadece kamu kurumlarında yaşanmıyor bu alicengiz oyunları...
Herkes kolay yoldan köşe dönme peşinde.
Amaca giden her yol mübah olmuş.
Kardeşin kardeşi kazıkladığı bir ülkeye döndük.
Dürüstlüğü, ahlakı, güvenilir olmayı ağzımızdan düşürmeyen...
Çocuklarımıza; alın teriyle çalışmayı, haram yememeyi, çalmamayı, hak-hukuk çiğnememeyi, yalan söylememeyi, kimsenin namusuna yan gözle bakmamayı öğreten...
Her fırsatta, “Elhamdülillah müslümanız” diyen bizler...
Ne zaman bu kadar kötü olduk?