Murat Özken

Murat Özken

murat.ozken@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ŞÜKRÜ Erbaş’ın, “Ve Güz Geldi Ömür Hanım” şiirindeki gibi...
“Bir garip boşlukta çiviliyim günlerdir gözbebeklerimden.”
Babamı uğurladık sonsuzluğa.
23 Aralık akşamüstü, ‘sokakta’, birden yere düşmüş garibim.
Yanındakiler, ‘iyi niyetle’, önce kolonya falan koklatmaya çalışmış; bakmışlar olmuyor, ambulans çağırmak yerine, yine ‘iyi niyetle’ atmışlar bir arabaya, doğru hastaneye...
Acil servise girdiğinde, kalbi atmıyormuş cancağızımın. Doktorlar, söylediklerine göre 25 dakika kalp masajı ve elektroşok yaptıktan sonra, geri döndürmüşler.
Ancak ne yazık ki ‘hayata’ dönüş olmadı bu geri dönüş. Beyni uzun süre oksijensiz kaldığı için bilinci yerine gelmedi. 15 gün yoğun bakımda yattıktan sonra, organ yetmezliği nedeniyle son nefesini verdi babam.
* * *
Ben aslında, onun ölümünün, sizleri ilgilendiren tarafına değinmek istiyorum.
56 yaşındaydı Ali Özken. Eskilerin deyimiyle turp gibiydi. Ne şeker, ne kilo, ne tansiyon problemi vardı. Öyle dinçti ki, ikimizi yan yana görenler abi-kardeş sanıyordu.
Tabii ki her şey takdir-i ilahi. Ancak öncesindeki iki büyük ‘ihmali/eksikliği’ bilmenizi istiyorum.
Birincisi, Ali Özken, hiçbir zaman şöyle tam teşekküllü bir sağlık kontrolü yaptırmadı. Bunda, onun olduğu kadar, biz evlatlarının da yüzde 100 ihmali var. Özellikle 40’lı yaşlardan itibaren, düzenli şekilde sağlık kontrolü yaptırmak, hayati derecede önemli.
İkincisi ise, toplumumuzda ‘ilkyardım bilinci’nin neredeyse hiç olmayışı...
Nitekim, halen Alsancak Devlet Hastanesi’nde görev yapan, Avrupa Acil Tıp Birliği Başkanvekili Uz. Dr. Ülkümen Rodoplu, sırf bu nedenle, ‘sokakta’ kalp krizi geçiren her üç kişiden birinin, ‘yaşayabilecekken’ öldüğünü söylüyor.
Rodoplu, vahim tabloyu, “İlkyardım konusunda tam tabiriyle ‘sıfır’ noktasındayız. 23 yıllık meslek hayatımda, ‘sokakta’, vatandaş tarafından doğru-düzgün müdahale edilmiş yalnızca ‘3’ vaka gördüm. Oysa ülkemiz, tıpta, hem teknolojik hem de personel olarak çok ileri düzeyde. Ne yazık ki bu kadar yatırım, insanları kurtarmaya yetmiyor” sözleriyle anlatıyor.
Evet, ‘sıfır’ noktası...
Kalp krizi anında, çevresinde bir tane bilinçli insan olmadığı için yaşamını kaybeden o kadar çok kişi var ki.
Oysa yapılacaklar belli. Önce ve hemen ambulans aranacak. Hasta sırtı üstü yatırılıp nefes yolu açılacak. Ambulans gelinceye kadar, suni teneffüs ve kalp masajı yapılacak.
Ne yazık ki, bunların dışındaki ‘iyi niyetli’ yardım çabaları, çoğu kez iyi sonuçlar doğurmuyor.

Yaşayabilecek birini neden kurtarmayalım!
‘Sokakta kalp krizi geçiren kişiye yapılacaklar’ için elbette uzmanlarından eğitim almak şart.
Pekiyi eğitim olanakları nasıl? Devletimizin bu konuya verdiği önemin seviyesi ne?
Maalesef, bu konuda da sınıfta kalmış durumdayız.
Aslında benimkisi de laf; zaten devlet ‘ilkyardım’a hak ettiği önemi vermediği için vatandaş bu derece bilinçsiz.
Oysa, örneğin 50 ve üzerinde çalışanı bulunan işletmelerin, personelinin yüzde 10’una ‘ilkyardım eğitimi’ aldırması, yasal zorunluluk.
Ancak bu bile bir kazanç kapısı olarak görülüyor.
Bu eğitimi vermeye yetkili kurumlar (Kızılay, tabib odaları, bazı hastaneler ve bazı özel kurumlar), iki günlük kurs için kişi başına 180 TL gibi ‘fahiş’ denilebilecek ücret talep ediyor.
Zaten pek çok işveren de ‘iş kaybı’ olmasın diye, parasını ödeyip, elemanlarını bu kurslara göndermiyor.
Ya da diyelim ki kişisel olarak ilkyardım eğitimi almak istediniz, fiyatı duyunca, anında vazgeçiyorsunuz.
* * *
Ülkümen Rodoplu, yıllarını ‘acil yardım’a vermiş biri olarak, mevcut durumdan bir hayli dertli.
Bu saatten sonra ‘büyükler’i eğitmenin zorluğunu görmüş olacak ki, Türkiye Acil Tıp Derneği olarak, ‘yarının büyükleri’ne yönelmişler.
Hazırladıkları ‘devrim’ niteliğindeki proje, İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nce onaylanmış. İlk etapta, pilot seçilen üç okulda, belli sayıda lise 1 öğrencisine, ilkyardım eğitimi verecekler.
Sonrasında bu öğrenciler, öğretmenleri gözetiminde ‘eğitici’ olacak, öğrendiklerini, arkadaşlarına öğretecek.
Doğru uygulanırsa, yeterince önem verilirse, ileriki yıllarda pek çok kişiye ‘can veren’ bir proje olacak.
Yasalaşması ve ülke geneline yayılması için hükümet nezdinde girişim yaptıklarını da belirten Rodoplu, aşılması gereken en önemli sorunun, ‘malzeme desteği’ olduğunu söylüyor.
Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan’ın, ‘yardım sözü’ verdiğini belirten Rodoplu, “Dernek olarak eğitim CD’lerini, kitapları, slaytları biz sağlayacağız. Gönüllü eğitim vereceğiz. Ancak okullarda kalıcı şekilde bulunması gereken cansız manken gibi malzemeler için yardımsever kişilere ve kuruluşlara ihtiyacımız var” diyor.
* * *
Ateş, düştüğü yeri yakıyor. İnsan, başına gelmeden, ‘önemli’ bildiği konuların bile ciddiyetini yeterince kayrayamıyor.
Her zaman, “İlkyardım çok önemli” diyen, ama öğrenmeyi aklına bile getirmeyen ben, bunun en somut örneğiyim.
Tamam, inancımız gereği, “kaderin, hayrın ve şerrin yaratıcıdan geldiğini” biliyoruz.
Ama şunu da unutmayalım; tedbir bizden, tevekkül Allah’tan.
Bizlerin, önce, üzerimize düşen görevleri bilmemiz ve uygulamamız gerekiyor.
Bu bakımdan, başta yerel yönetimler olmak üzere, sorumluluk hisseden, yardımsever tüm kişi ve kuruluşlardan; Rodoplu’nun sesine kulak, projesine destek vermelerini rica ediyorum.
‘Sokakta’ ilkyardım bilenlerin sayısı artmalı.
Yaşayabilecek birini neden kurtarmayalım?