Nazlıcan Göksu

Nazlıcan Göksu

-

Tüm Yazıları

New York’ta beklenmedik tanışmalar yepyeni olaylara vesile oluyor. Sanat ve eğlence, moda ve engellilik, tasarım ve hastaneler yan yana geldiğinde nelerin olabileceğini hiç düşündünüz mü?

New York’ta her gün beklemediğiniz biriyle tanışabilir, beklemediğiniz bir an yaşayabilirsiniz. Bu da sizin yaşamınızdaki değişimin başlangıcı olabilir. Yeni bir işe girebilirsiniz, çok para kazanabilirsiniz, hatta aşık bile olabilirsiniz.
Peki daha önce birbiriyle hiç karşılaşmamış, birbirinden çok farklı iki şey tanışırsa nasıl bir tablo ortaya çıkar ?

Moda ile engel
Moda her zaman güzel giyinmek demek değil. Değil mi?
Modayı daha önce kimse engellilerle tanıştırmamış. Tanıştırınca ortaya çıkan Flex-Foot Cheetah, karbon fiberle yapılmış bir çift protez bacak... Bu tanışıklık birçok engellinin hayatını değiştirdi. İlk olarak da sporcuların... Bu ürün sayesinde birçok atlet kariyerlerine devam edebildi.
Aimee Mullins, Jerome Singleton, Jonnie Peacock, April Holmes gibi ünlü isimler için hayatlarını değiştiren bu ürün, moda ile engellerin tanışması sonucunda doğmuş.

Tasarım ile hastane
Hastane dediğinizde aklınıza gelen saatlerce kuyruk beklemek, fazla mesai yapmış yorgun hemşireler, acılar içinde kıvranan hastalar ve onların iyi haberini bekleyen endişeli hasta yakınları...
Yani sorunlar yumağı. Peki bunları düzeltmek için işe koyulanlar kim? Tasarımcılar.
Kaiser Permanente hastaneler zinciri, New York’tan San Fransisco’ya kadar uzanıyor. Yapılan hastanelerin içine bir tasarım stüdyosu kurmak. Stüdyonun görevi odalarda hangi renk battaniye kullanılmasına karar vermek değil tabii. Hemşirelerin vardiyasından tutun, yanlış ilaç verilmesi durumuna karşı bir sistem tasarlamaya kadar gidiyor.
Kaiser Permanente’deki bu tasarım stüdyosunun adı: “Garfield Innovation Center”. Endüstriyel tasarımcılardan mimarlara, grafik tasarımcılardan moda tasarımcılarına kadar uzayan bir ekiple kurulmuş. Şu ana kadar yarattıkları ürünler ve sistemler dışında amaçları her hastanenin ürettikleri tasarımlarını kullanıp sorunlarını çözmesi.

Haberin Devamı

Bu gözlük sayesinde sadece baktığınız yerin sesini duyuyorsunuz.

Ses ile görüntü
New York gibi kalabalık bir kentte duymak istediklerinizle istemediklerinizi birbirinden ayırmak çok zor. Bazen bakmadığınız bir yerden duymak istemediğiniz konuşmalar sizi rahatsız edebilir. İşte bu soruna çözüm getiren bir tasarım. Ses ve görüntünün birleştiği nokta. Bu tasarım sayesinde sadece baktığınız yerlerdeki sesleri duyabiliyor ve istemediğiniz sesi görüşünüzle filtreliyorsunuz.

Sanat ile eğlence
Sanat ve eğlenceyi birleştirmek çok zor. Sanatçılar genelde “farklıdır”, eğlence anlayışları da öyle. Sanatçılar “ilahi” yaratıklardır, her sanatçıyı da eğlendirmek için bir gece kulübüne götürmek ya da gece kulübüne sanatçı getirmek çok da iyi bir fikir değildir. New York bu ince çizgiyi bulmak ve dengelemekte çok yaratıcı, bunun başarılı bir örneği ise The Guinea Pig Group. Kurucusu bir
Türk: Vedat Ülgen.
Ülgen, endüstriyel tasarımcı. Çevresi staj yapmak için uğraşan tasarımcılar ve keşfedilmeyi bekleyen sanatçılarla dolu. Ülgen, bu tasarımcılara ve “farklı” sanatçılara nasıl bir alan ve iş kolaylığı yaratılır diye düşünmüş; hızlı tüketilen eğlence sektörüyle sanatı, tasarımı tanıştırmış. Ortaya The Guinea Pig Group davet planlama şirketi çıkmış. James Bond Skyfall galasından tutun, Williamsburg’de bir sağlık merkezinde başlattıkları detoks brunch partilerine, New York’tan Türkiye’deki ilkokullara kütüphaneler kuran Bridges of Hope Project Vakfı’nın yardım gecesine kadar servis vermişler.
Tanışmalar içeceklerde başlıyor. Ülgen’in davet için özel tasarladığı içkilerle başlayan gecenin amacına uygun bir “yetenek” de bu tanışmaya katılıyor.
Bu “yetenek”, genelde yeni bir tasarım ve / veya sanat mezunu oluyor. Canlı resim çizmekten tutun, davet içinde bir film gösterisine, özel üretim bardaklardan, özel tasarım mobilyalara kadar organizasyonlara farklı bir soluk getiriyor.
Böylece, hem yeni “yetenekler”, davetlilerle tanışıyor ve onlara yeni iş olanakları sunuluyor.
Hem de davetliler, bu “yeteneklerden” bir şeyler öğreniyorlar. Geldikleri gecede sanat ve
tasarımı bir arada buluyorlar. Hiç farketmiyoruz
bazen ama günlük hayatta kullandığımız, gittiğimiz, gördüğümüz, vazgeçilemezlerimiz, iki birbirini tanımayanın birleşmesi. Bu yazıyı okurken gözlük takıyor musunuz? Peki o gözlüğü özenle seçip takmaktan gurur duymuyor musunuz? O gözlük artık sizin karakterinizi yansıtmıyor mu? İşte o gözlük moda ve bir göz rahatsızlığının tanışması sonucunda doğmuş bir ürün, bir tasarım. Peki ya herkes tanışmalara açık olsaydı?
Daha ne kadar ürün, hizmet üretilirdi? Belki de bu günümüzdeki karışık ve anlamsız çoğu üründen, servisten kurtulmamız için bir çözüm olurdu.
Ünlü akademisyen Donald Norman’ın dediği gibi; “Sizce neden bilerek karmaşık şeyler yaratıyoruz? Çünkü insanlar bir sürü özellik arıyor.
Çünkü sadelik ve basitliğin vakti geçti, tabii eğer gerçekten yaşadıysa...”
Peki ya tanışsalardı, arkadaş olsalardı, ya da âşık, çocukları nasıl olurdu?
Hezarfen Ahmet Çelebi ile astronomi Osmanlı İmparatorluğu ile internet Köy Enstitüleri ile Bill Clinton Mahatma Gandhi ile Hitler Ateş ile su Belki de herkes tanışmamalı. Kader, kısmet.

Haberin Devamı

Pazar günleri kahvaltı ve parti

Haberin Devamı

Kahvaltıda içki içip dans etmek her yerde yapılan ve çok sık karşılaşılan bir şey değil. Fakat konu New York olunca durum değişiyor.
Öyle bir restoran düşünün ki kahvaltınızı bitirdiğiniz anda altınızdan sandalyeler çekiliyor, kepenkler iniyor, müzik ve dans başlıyor. Kahvaltıda yediklerinizi eritip restorandan çıktığınızda saat 17:00 oluyor.
Eve gidip dinlenmek uyumak ve pazartesi işe dinç olarak gitmek için mükemmel bir zamanlama. İşi aksatmadan eğlenmek.

Beklenmedik tanışmalar