Nazlıcan Göksu

Nazlıcan Göksu

-

Tüm Yazıları

Güvenlik kameraları ile elde edilen verilere ne oluyor? Toplumun özgürlüğünü kısıtlama dışında bir sorun çözüyor mu? Tehditle sağlanan caydırıcılık, adli olayların soruşturulmasında görüntü kullanımı dışında bu gözetleme ne işe yarıyor?

Gözlem, kayıt ve kullanım

Mahkumlar kuledeki gardiyan tarafından gözetlenme korkusu içinde...

Güvenlik kameraları Amerika Birleşik Devletleri’nin her kentinin hemen hemen her caddesine her sokağına yerleştirilmiş... Gezintiye çıkan, alışveriş yapan, işine, evine elinde kahvesiyle yetişmeye çalışan büyük küçük herkes güvenlik kamerasına takılıyor. Gözetlemek de
ABD’nin en güçlü olduğu yanlarından biri.
Peki bu verilere ne oluyor? Gerçekten birileri oturup görüntüleri tek tek izliyor mu? Sadece sorun yaşandığında mı kayıtlar değerlendiriyor? Yoksa toplumu yasadışı işler yapmaktan alıkoymak için planlanan bir strateji mi?
18’inci yüzyıl sonlarında İngiliz filozof ve toplumsal kuramcı Jeremy Bentham tarafından tasarlanmış Panoptikon işte böyle bir stratejiye örnek. Panoptikon bir hapishane tasarımı... Hücreler daire şeklinde bir kulenin etrafında dizili. Hücredeki mahkumlar kuledeki gardiyan tarafından gözetlenme
korkusu içinde. “Her an göz altında” olma endişesi.
Aslında kulede bir gardiyan yok ama gölgesinin bile yarattığı korku mahkumları kurallara uygun davrandırmak için yetiyor.
Bu tehditkar gözlem kullanımı günümüze kadar uzanıyor. Tehditle sağlanan caydırıcılık, adli olayların soruşturulmasında görüntü kullanımı dışında bu gözetleme ne işe yarıyor? Toplumun özgürlüğünü kısıtlama dışında bir sorun çözüyor mu?
Caddelerde, sokaklarda kaydedilen verilerin
kaynaklık yaptığı çok ilginç projeler var. Foursquare uygulaması bir örnek...

Çukurun nerede olduğunu kaydedip oraya hızla tamir ekibi gönderiyor
Yıllardır var olan bu uyguluma birilerini takip etmek dışında pek de bir işe yaramıyor. Foursquare uygulaması ile her gittiğiniz restoranda, kafede, barda kendinizi kaydediyorsunuz, bu kayıt otomatik olarak sosyal medyada çıkıyor. Facebook sayfanızda, x restoranında yemek yediğiniz belgeleniyor.
Komik olan bu veriyi aslında farklı şekilde kullanmamamız, bu verinin önemini fark etmememiz. New Yorklular kasırga yaşandığı sırada şöyle bir FourSquare haritasıyla karşılaştılar: Kasırgadan haberiniz olmasa bu haritaya bakıp kentin bir kısmında yaşam olmadığını, bunun nedenini de elektriksizlikten kaynaklandığını söyleyebildiniz. Bu da yüzde
yüz doğru olurdu.
Başka bir proje ise “Street Bump”, sokak çukurları.
Boston Belediye Başkanlığı’nın kentsel örgütlenmesi ile ilgili
bir proje... Aslında “StreetBump” telefonunuza yüklediğiniz bir program. Titreşim ile çalışan bu program siz araba kullanırken hissettiğiniz her yüksek titreşimi kaydediyor. Her bir yüksek titreşim de bir çukur demek.
GPS sistemi ile o çukurun nerede olduğunu kaydedip sisteme aktarılıyor ve oraya hızla
tamir ekibi gönderiliyor.
Yani Boston Belediyesi, sokaklarını vatandaşı sayesinde onarıyor; insan merkezli
tasarım da buna deniyor. n