Nazlıcan Göksu

Nazlıcan Göksu

-

Tüm Yazıları

Siyah Cuma 147 milyon kişi günü alışverişe çıkıyor. Çılgınlık. Kaos...

İndirim yüzde kaç

Ekonomi, işsizlik, harcama, dolar, iş gücü, daha çok iş, daha çok alışveriş... Daha çok alışveriş.
Bu çemberin sürekli dönmesini gerekliliğini çok önceden anlamış olan ekonomist Keynes ve Amerika Birleşik Devletleri, her zaman harcamayı yüksek tutup alışverişi destekler, artması içinde çalışır...
Peki bu çemberi döndürmek için ne yapmak gerekiyor? Daha doğrusu bu bize nasıl yansıyor? Elbette indirimle.
New York‘ta her caddede, her sokakta, her vitrinde karşınıza yüzde 5, 10, 20, 30 rakamları çıkar... Bu rakamlar indirim oranlarıdır ve amaç alıcıyı mağazaya sokup aslında indirimsiz ürünleri satın aldırmaktır.
Bir ürün almak niyetiyle girersiniz mağazaya fakat çıkarken bir de bakmışsınız eliniz kolunuz doludur... Birden fazla hem de çok fazla ürün satın almışsınızdır.
Hatta çoğu zaman sadece indirimsiz ürünleri seçmişsinizdir.
Siyah Cuma, Şükran Günü’nden bir gün sonra gerçekleşen çılgın indirime konulmuş isim. New York’un en çok beklenen günlerinden biri.
İsminin nereden geldiği meçhul, belki de 1928 Wall Street’teki büyük ekonomik kriz “siyah perşembe”den geliyordur, kim bilir ne de olsa ortak nokta çok.
Her mağaza gece 12’de açılıyor, indirim 24 saat sürüyor, kapılarda sıra bekleyenlerden tutun, birbirinin elinden kazak çekiştirenlere kadar herkes sokaklarda bir telaş içinde...
Müşteri için amaç; en ucuz ürünü bulmak, bütün ihtiyaçları gidermek. Mağaza için ise amaç müşteriyi mağazanın kapısından içeri sokmak... Çünkü ürünlerdeki indirim o kadar düşük ki müşteri kapıdan içeri girdiği anda mağaza zaten kara geçmis oluyor.
Perakende Satış Kuruluna göre toplam 147 milyon kişi Siyah Cuma günü alışverişe çıkıyor. Çılgınlık. Kaos.
Bazı aileler çocuklarını sokağa çıkartmıyor, yaşlılar ise o gün evde kalmayı tercih ediyor.
Tam cuma bitti, alışveriş sona erdi derken bir de Küçük Mağaza-Cumartesi, Siber-Pazartesi, Mobil-Salı ortaya çıkıyor... İndirim çemberi anlayacağınız, kaçmak çok zor, almamak daha da zor...

Haberin Devamı

Kullanışlı mı güzel mi?

Haberin Devamı

Tasarım dünyası hep iki çelişki arasında gidip gelir, güzel mi kullanışlı mi? Bu iki faktöre de uyan çok fazla tasarım yoktur. Aslında tasarımcılar da şekil ve kullanım tasarımcıları olarak ayrılır... Çözüm bulmak mı estetikle mutlu etmek mi? 1880 yılında ünlü yazar William Morris’in söylediği bir altın kural vardır; “Evinde kullanışlı bulmadığın hiçbir şeyi ya barındırma ya da güzel olduğuna inan”
Hem kullanışlı hem de estetik bulacağınız ürünlerden biri: “The Ronnefeldt eğimli demlik”. Bu demliğin özelliği size mükemmel çayı yapması... Çayınız ne çok demli ne az demli oluyor, tam istediğiniz kararda...
Önce çay yapraklarını demliğe koyuyorsunuz, ardından sıcak suyu ekliyorsunuz ve demliği sırt üzeri masaya koyuyorsunuz...
Çayınız demlendikçe demliği yavaş yavaş daha dikey bir açıya yerleştiriyorsunuz. Demleme süreci bittiğinde ise, demliği ayağa kaldırıp masada tutuyorsunuz, bu şekilde içindeki su artık çay yapraklarına değmiyor, çayınız da daha fazla demlenmiyor. Tam kıvamında mükemmel çay...

Haberin Devamı

İndirim yüzde kaç

Fark etmeden çalışmak; Recaptcha

Hiç fark etmediğiniz yerlerde ve anlarda bir tasarım oyununun tam ortasında buluyorsunuz kendinizi... Recaptcha programı da bunlardan biri...
Çoğu internet sitesinde bazı rakamlar ve harfler karşınıza çıkar ve bunları yazmanız istenir. Amaç sizin gerçekten varolup olmadığınızı saptamak ve otomatik sistemlerin siteye girişini engellemek...
Bu uygulamanın adı Captcha.
Çoğumuz bu kutucuğu gördüğümüzde sinirleniriz hatta zaman kaybı olduğunu düşünürüz. Ama o siteye girebilmek veya satın alma işlemini gerçekleştirebilmek için istenenleri; rakamları, harfleri yazarız.
Peki günümüzde bu kadar çok e-ticaretin yapıldığı dikkate alınırsa günde kaç kişi, bu filtreden geçiyor dersiniz? Yaklaşık 200 milyon.
İstenenleri yeniden yazmak 10 saniye sürüyor. “Aman 10 saniye nedir ki” diyebiliriz, fakat topladığınızda bu küçük filtreleme için günde toplam 150.000 saat tüketiliyor.
Bu fazla kullanımı fark eden Luis Von Ahn ve Ben Maurer bunu nasıl daha yararlı bir kullanıma çevirebiliriz diye düşünmüş ve reCaptcha kurulmuş...
Peki Recaptcha nedir?
Recaptcha, captcha gibi bir filtreleme hizmeti, tek farkı yazılması istenen kelimelerin başka bir kullanımının daha olması...
Google uzun bir süredir New York kütüphanesinin kitaplarını taratıp dijital kitap haline getirmeye çalışıyor. Fakat tarama yapılırken eski kitaplardaki bazı sözcükler okunulmaz halde olduğundan düzeltilmesi gerekiyor... Tüm bu okunulamaz kelimeler Recaptcha’ya otomatik olarak ekleniyor. Eğer aynı resimden aynı kelimeyi yazanların sayısı beşten fazla olursa google otomatik olarak e-kitaplarında o kelimeyi yenisi ile değiştiriyor... Böylece istenen kelimeyi yazan herkes google ve New York kütüphanesi için fark etmeden gönüllü çalışıyor. Kaybedilen 10 saniyeyle aslında eğitim için katkıda bulunuluyor. Bu uzun ve çok emek isteyen arşivlemeyi fark ettirmeden yaptırmak sizce de çok büyük bir tasarım değil mi?