Nihat Ali Özcan

Nihat Ali Özcan

naozcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, bayramın ilk günü yaptığı bir konuşmada ABD’nin PKK/PYD’ye verdiği silahları gündeme getirdi. “Terör örgütüne verdikleri silahları geri alacaklarını söyleyerek Türkiye’yi kandırdıklarını sananlar büyük bir yanılgı içerisinde olduklarını anlayacaklar”, dedi.

Bu, şimdiye kadar söylenmiş en sert ifadelerdi. Rakka harekâtı genişledikçe, ABD’nin müttefiki PKK/PYD’ya sağladığı silah ve teçhizatın miktarı artıyor, niteliği hızla değişiyor. Sağlanan askeri ve teknik kapasite ne “müttefiklik” ilişkisinin ruhuna, ne hukuki normlara, ne siyasi, ne de ahlaki ölçülere sığmıyor.

Haberin Devamı

Aslında ABD’li yetkililer kararlarının sorunlu olduğunun farkındalar. Bu sebeple Türkiye’yi “teselli” edecek söylem geliştirme peşindeler. Türkiye’yi bilgilendirmekten, silah listesinin paylaşılmasından, sarfının kontrol edileceğinden ve operasyon bittiğinde de geri toplanacağından dem vuruyorlar.

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın tepkisinin yerindeliğini anlamak için üç konuya odaklanmak gerekir. İlk olarak PKK’nın tarihi tecrübelerine ve organizasyon kültürüne bakmakta fayda var. PKK, silah ve mühimmat sorununu, kırık yıl boyunca, bölgesel savaş ve kriz ortamlarının yarattığı fırsatlardan istifade ile çözdü. Lübnan krizi (1979-1992), İran-Irak savaşı, (1980-1988), Irak hükümeti KDP çatışması (1989-1990), Birinci Körfez savaşı (1991), ABD’nin Irak’ı işgali (2003) ve Arap Baharı ile başlayan Suriye iç savaşı önde gelenler. Bu gün DAEŞ nedeniyle aynı yolda ilerliyor.

Her kriz sürecinde binlerce silah, tonlarca mühimmat PKK’nın eline geçti. Öyle ki, artık PKK, yıllarca klasik silah ve mühimmat tedarikinde sorun yaşamayacak durumda. PKK’nın tarihi tecrübeleri, terör örgütü olarak şekillenen kurumsal kültürü onu “askeri malzeme” konusunda tutkulu hale getirmiştir. Bu nedenle aldığı silahları asla geri vermez/veremez. Bu tutumu daha da güçlendirecek olan ise Kobani’de başlayan ve Rakka ile devam eden, silah ve bilgi transferinin niteliğidir. Silahların sofistike karakteri, askeri bilginin PKK’ya kazandıracağı yeni ve etkin kapasitedir. Bu bağlamda ABD, PKK’nın ölmeye hazır “yardımseverler bir örgüt” olmadığını, Rakka’da yaptığı hizmetlerin karşılığını almak istediğini iyi bilmektedir.

Haberin Devamı

İkinci husus, Suriye ve Irak’ta iç savaş koşullarının daha uzun süre devam edeceğidir. İç savaş, kural koyacak, kuralları uygulayacak, güvenliği sağlayacak merkezi otorite yokluğu demektir. Savaşın ne zaman biteceği, barışın ne zaman, nasıl, kimler arasında ve hangi koşullarda tesis edileceği belli değildir. Güvelik sorunun zirve yaptığı böyle bir ortamda, PKK/PYD’den “silahların” toplanacağını, onlarında “kuzu kuzu” vereceğini ileri sürmek “gülünç” bir iddiadır. Üstelik silahları geri isteyecek ABD ordusunda askerlerin “yeni silah arkadaşlarını” her durumda kayıracağı açıktır.

Son olarak, ABD’nin geçmişte silah ve malzemeye sahip çıkma, verdiklerini geri alma sicili pek parlak değildir. Vietnam’da geride bıraktıkları, Afganistan’da mücahitlere verdiği alçak irtifa hava savunma füzelerinin akıbeti ve Irak’ta DAEŞ’in eline geçen ve pazara düşen füzeler gibi.

Haberin Devamı

PKK/PYD, ABD sayesinde, sadece devletlerin sahip olabileceği sofistike silahlara, (tanksavar ve alçak irtifa hava savunma füzeleri), askeri malzeme, teçhizat ve “konw-how” (askeri harekat yapabilme bilgisi), sahibi oldu. Bunlar, ABD için Suriye’de kısa metrajlı “başarı” hikâyesinin sarf malzemesi, Türkiye için ise uzun metrajlı “kalıcı güvenlik endişesi, kızgınlık ve tepki” demek.

Bu vesile ile herkesin ramazan bayramını kutlar mutluluklar dilerim..