Mevcutların en iyisi

18 Şubat 2010

Hiddink’le geçmişte Fenerbahçe’de çalışma şansımız olmuştu. Takımda kısa bir süre görev yaptı ve sonra ayrılmak zorunda kaldı. Çok iyi bir insan. Çalıştığımız dönemde oyuncu ilişkileri de çok iyiydi.
Ama sezon başındaki yazımda da belirttiğim gibi Türkiye’ye ters gelebilecek bir yapısı vardı. Rahatlığı, izin günleri konusundaki esnekliği ve kampları çok sevmemesi özellikle o yıllar için tehlikeydi. O dönemde bize daha disiplinli bir antrenör lazımdı. Hiddink sonuçta Fenerbahçe’de başarısız oldu ve döndü. Chelsea’de başarılıydı, ancak oradaki oyuncuların profesyonelliği farklı. Açıkcası yapı olarak milli takıma daha yatkın bir teknik adam.
Daha önce söyledim, benim gönlüm hep yerli teknik adamdan yanaydı. Özellikle de Fatih Terim’in devam etmesini istiyordum. Terim dönmeyince, bu işi yapabilecek birçok Türk teknik adam olduğu için yerli gelsin istedim.

Yardımcılar doğru isim
Hiddink bence mevcutların en iyisi. Oğuz Çetin’i ısrarla istemesi de onu çok iyi tanımasından kaynaklandı. Engin İpekoğlu da çok doğru bir isim.
Benim, Fenerbahçe’de, Hiddink döneminde oynadığım 6-2’lik bir Karşıyaka maçım var. Hiddink cezası yüzünden tribündeydi. Ben de sakatlık yüzünden 1 yıl

Yazının Devamı

Artık kredisi kalmadı

17 Şubat 2010

Fenerbahçe’yi şu an için düşündürmesi gereken en önemli ve tek olay, 30 gün içinde yedikleri goller. Santos ve Özer’in görev yaptığı sol kanadı yol geçen hanı gibi. Defansif disiplinleri hiç yok

İkinci yarının başında fikstüre bakıldığında Fenerbahçe’nin hanesine ilk dört maç için 12 puan yazardı herkes. Çünkü zemini güzel iki deplasman Sivas ve Manisa. İçeride Denizli ve Diyarbakır karşılaşmaları. Yani ligin dibine demir atmış dört takım. Ama bu periyodu eksi dört puanla kapatıyorsunuz. Bu puanların ciddi kayıp olduğu önümüzdeki haftalarda ortaya çıkacaktır.
Fenerbahçe’yi şu an için düşündürmesi gereken en önemli ve tek olay, 30 gün içinde yedikleri goller. Denizli’den bir, Diyarbakır’dan bir, Manisa’dan iki, Bursa’dan üç, Antalya’dan dört gol... Fenerbahçe gibi bir takımın kalesinde bu kadar gol görmesi gelecek adına ciddi sıkıntı. Fenerbahçe zaten yıllardır çok gol atan bir takım. Bir şekilde sonuç alıyor. Ama Manisa’da çok iyi oynadı dediğimiz Fenerbahçe, deplasmanda bir takımın kolay kolay bulamayacağı oranda pozisyon yakalayan Fenerbahçe iki gol yiyor ve beraberliği zor kurtarıyor.
Takım savunmasındaki zaaf maç içinde takımın şablonu ve oyun disiplini ile çok ilgili.

Yazının Devamı

Çakma Barcelona gibi

15 Şubat 2010

Fenerbahçe çakma Barcelona gibiydi. Bir sınıf altı. Topa çok sahipti, pas üstüne pas yaptı. Sanırım taraftarları takımlarını izlerken, “bugün rahat kazanırız” diye içlerinden geçirmiştir.
Ancak futbolda topa çok sahip olmak kazanacağınız anlamına gelmez. Hatta genelde tersi olur. Topla az oynayan maçı alır. Fenerbahçe rakibini pasla çok fazla yordu, oyunun tüm hakimiyeti elindeydi. Bunun karşılığında yeteri kadar pozisyon yakalayamadı. Çünkü kenarlara inmedi.
Teknik Direktör Daum iki haftadır oyuna yanlış müdahalelerde bulunuyor. Takım tam rakibi hataya zorlamaya, gardını düşürmeye başlarken, oyun sistemini değiştiriyor. İkinci forveti alarak oyunu rakip ceza alanına şişiriyor. Alex’i de geri çekerek takımın gol şansını en aza indiriyor. Mehmet Topuz’un yerine Gökhan Ünal’ı alınca aslında bu Manisa’nın ekmeğine yağ sürdü. Çünkü sekiz kişi ile kendi ceza alanına kapanan Manisa, Fenerbahçeli oyuncuların da bu bölgeye yığılmasıyla oyunu kilitledi.
Fenerbahçe maç kaybedebilir ancak tarzını kaybetmemeli. Oyunun başında yakalanan pozisyonlara bakıyorsunuz hep kenarlara inilmiş. Özellikle soldan Özer, sağdan da Mehmet Topuz ve Gökhan’ın bindirmeleri Manisa’yı zor duruma soktu.

Yazının Devamı

Haftadan haftaya!

14 Şubat 2010

Beşiktaş’ın, hem Avrupa’dan, hem de Türkiye Kupası’ndan erken elendikten sonra tek kulvarda yarışması çoğu kişiye göre avantaj gibi gözüktü. Ama işin gerçeği bu dezavantajdı. Beşiktaş için en büyük kuşkum buydu. Tek kulvarda yarışan bir takımı yönetmek kolay değildir. Hem fizik kalitesini düşürmeyeceksiniz, hem de konsantrasyon olarak takımı sürekli hazır tutacaksınız. Bu zordu ve iniş - çıkışlar olacaktı. Dün iniş günüydü...
Mustafa hoca geçen haftaki son periyotta görev alan oyuncuları kullandı. Daha sonra Yusuf’u da soktu oyuna. Nobre’yi Bobo’nun yanına koydu. Artık fazlasıyla risk almıştı. Nitekim hem Beşiktaş 2-3 net pozisyona girdi, hem de Gaziantep ani çıkışlarda bol bol fırsat yakaladı. Beşiktaş takımının orta sahasında oynayan oyuncular top rakipteyken pres yapmadılar. Dolayısıyla ayağa top yapan Antep takımı güzel zeminde rahat rahat hücuma çıktı. Da Silva ve Olcan çok iyi oynadılar. Hemen hemen her ataklarında gol fırsatı yakaladılar. Ya Rüştü’ye takıldılar, ya auta attılar. Beşiktaş orta sahasının geriye hiç dönmemesi, forvetleri karşılaşmaması yüzünden stoperler hep 2’ye 1 yakalandılar.

Beşiktaş’ın işi zor
Gaziantep takımı yıllardır rahat oynayan bir takım. Yine

Yazının Devamı

Mehmet Özdilek

11 Şubat 2010

Kahramanmaraşspor’dan tanırım Şifo Mehmet’i. Hiç unutmam bir ümit milli maçıydı. İkimiz de aynı numara ayakkabı giyeriz. Ona ayakkabı göndermiştim. Daha sonra o da bana bir ayakkabı göndermişti. Ali Sami Yen’de ilk kez seyretmiş, hayran olmuştum. Ardından Beşiktaş’a geldi. Nasıl başladıysa öyle bitirdi. Jübilesini Fatih Terim’in katkılarıyla Milan maçıyla yaptı. Ve giderayak hayır işleyerek...
Antrenörlüğe soyundu, Fatih hocanın ekibi ile yola çıktı. Orada ısınma turları derken, İsviçre maçından sonra bir ceza. Arada Malatya’ya gitti. Sonra herkes için kolay olmayacak bir karar vererek Antalya’ya teknik adam oldu. Antalya’ya bir el verdi ki, geçen sene mucize yaratıp kümede kalmanın ötesinde iz bıraktı. Bu yıla baktığımızda kadrosunu gördüğümüzde “Bu takımın işi kolay değil” diyoruz. Ama oyuncular Mehmet hocaları ile birlikte her maçı kazanacak kadar oynuyorlar. Kazanıyorlar veya kaybediyorlar ama pozitif enerji veriyorlar.
Kupa maçında Fenerbahçe’den üç gol yiyorlar, karşılığında dört atıyorlar. Sonra çeyrek finalde Galatasaray ile eşleşiyorlar. Aslında üç kez de eleniyorlar. Antalya’daki maçta 1-0’dan 2-1’e getiriyorlar, ümitlerini yeşertiyorlar. Ali Sami Yen’de 1-0 geriye

Yazının Devamı

Bu kez yanlış hamle!

9 Şubat 2010




Fenerbahçe’de ikinci yarı ile birlikte mücadele ve konsantrasyona iyi futbol da eklenmişti. Son üç maçlık performans haklı olarak herkes tarafından ligin favorisi görülmelerine yol açmıştı.
Diyarbakır maçına bakınca, ligin ilk yarısının son iki maçı aklıma geldi; Ankaragücü ve Trabzon... O karşılaşmalarda da çok mücadele etmişlerdi. İyi futbol yoktu ama kazanmaya yetmişti. Pazar günü bunlara benzer bir maç oldu. Ama bu kez kazanamadı Fenerbahçe. Neden iyi oynayamadılar, çünkü dirençli bir takım çıktı karşılarına. Oyunun her alanını dolduran bir takım. Fenerbahçe hücuma geçince kendi ceza sahası civarında yedi kişi ile kümelenen, hücuma çıktığında da en az üç oyuncu ile saldıran... Hatta Ayman’ın golünde ceza sahası içinde 4, dışında 2 Diyarbakırlı oyuncu daha vardı.
Böylesine dirençli ve iyi kapanan takımları üç şekilde açabilirsiniz. İsabetli şut, göbekten ikiye birler ve hepsinden önemlisi kenarlar. Şut attı mı? Attı... Yeterli olmasa da o atılanlar kümelenen Diyarbakırlılar’dan döndü. İkiye birlerde yetersiz kaldı. Alex, Semih ve sonradan giren Güiza etkisizdi. Kenarlardan gidemeyince (bir iki deneme yaptılar, onlar da pozisyona dönüştü) oyun Diyarbakır’ın lehine

Yazının Devamı

Diyarbakır’ın direnci

8 Şubat 2010

Fenerbahçe takımında mücadele etmeyen oyuncu yoktu. Ama karşılarında en az kendileri kadar mücadele eden bir rakip buldular

Beklenmedik şekilde çok dirençli bir takım çıktı Fenerbahçe’nin karşısına. Diyarbakırspor bütün yabancılarını oynattı, üstüne bir de 4-4-2 oynadı. Baskı yemediler mi, yediler. Ama yedikleri dakikalarda çok fazla pozisyon vermediler.
Ben Fenerbahçe’den çok Diyarbakır yazmak istiyorum. Fiziki kaliteleri üst düzeyde. Ve savaşıyorlar. Bunun dışında hücumu da düşünüyorlar. Top Fenerbahçe’ye geçtiğinde takım halinde savunmaya dönüp ceza alanına gömülüyorlar ve cansiperane tüm vuruşlara atlıyorlar.
Teknik Direktör Daum ikinci yarının başında Güiza’yı sokup risk aldı. Bu kez Diyarbakır orta sahası da ileriye çıkmaya başladı. Bunlardan bir tanesinde Ayman ceza alanından dönen topu aldı, iki kez dürttü ve müthiş bir vuruşla golü buldu.
Fenerbahçe takımında mücadele etmeyen oyuncu yoktu. Ama karşılarında en az kendileri kadar mücadele eden bir rakip buldular. Sürekli göbekten hücum denemeleri en büyük hatalarıydı. Ne Santos, ne Gökhan Gönül, ne de çizgide oynayan Mehmet Topuz ile Özer oyuna genişlik kazandırdılar. Kısacası organize olamadılar. Mehmet Topuz ve

Yazının Devamı

Kör dövüşü

7 Şubat 2010

Teknik Direktör Frank Rijkaard, işler kötü gittiği halde maç içinde hiçbir müdahalede bulunmadı


Öyle bir maçtı ki, iki takım da yüksek konsantrasyonda oynadı. Ancak oyun ilerledikçe zemin kötüleşti. Karşılaşma da kör dövüşü haline geldi. Yani golü atanın kazanacağı bir müsabaka izledik.
İki takımın da ciddi eksikleri var. Sezon içinde çok fazla şans bulamayan oyuncular forma giydi.
Galatasaray takımının öndeki üç oyuncusu rakip stoper ve beklerin kucağından bir türlü kurtulamadılar. Kolay marke edildiler. Galatasaray’ın orta sahasında öne doğru hamle yapan biraz Elano vardı. Mustafa Sarp ve Mehmet Topal ceza sahasına girmeden maçı bitirdiler.
Kayseri takımında Ali Turan ve Toledo’nun yokluğu nedeniyle bütün dengeler bozuldu. Stoper Serdar sağ beke geçti. Tolunay Kafkas oyunun son bölümünde 10 kişi kalınca her an iş yapabilecek Makukula, Mehmet Eren ve Gökhan Emreciksin’i çıkardı. En azından oyunu tutmak adına.

Yazının Devamı