Ilımlı Müslümanların aşırı dincilere tepkisi

24 Eylül 2012

Türkiye cuma günü Balyoz kararının şokuna teslim olmuşken, Libya’da İslam alemi için bir ilki temsil eden önemli bir gelişme yaşandı. ABD büyükelçisinin öldürülmesiyle sonuçlanan olaylar sonrasında, kaosa yol açacak gelişmelerden endişe duyan 10 binlerce Libyalı Bingazi’de sokağa döküldü. Hedeflerindeyse aşırı dinciler vardı.
“Kahrolsun El Kaide, yaşasın özgür Libya!” ve “Milislere hayır. Libya için tek ordu!” sloganları atan Libyalılar ertesi gün de kentteki radikal Selefi “Ensar el Şeria” örgütü ile “Rafallah Sehati Tugayı” adlı dinci milislerin karargahlarını basıp içerdekileri dışarı attılar.
Libyalı gözlemciler, özellikle Ensar el Şeria grubuna karşı ülkede tepkilerin arttığı bir sırada ABD konsolosluğuna düzenlenen saldırının halk için “son damla” olduğunu belirtiyorlar. Müslüman bir ülkede insanlar böylece ilk kez, aşırı dincilere karşı, kalkınma, istikrar ve demokrasi yönünde ilerleme arzularını ortaya koymuş oldular.

Arap Baharı’nın zorlu yolu
Üstelik bunu İslam dünyasında şiddet eğilimli kalabalıkların, Hz. Muhammed ve İslam karşıtı film ile karikatürleri protesto etme kisvesi altında, aşırı dincilerin güdümünde ortalığı yakıp yıktıkları bir sırada yaptılar.

Yazının Devamı

İsrail’in nafile sondajları

22 Eylül 2012

İsrail’in Türkiye ile ilişkiler konusunda sondajları artıyor. Bu arada hem Başbakan Netanyahu hem de aşırı sağcı Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’dan uzlaşma arayışlarını yansıtan ılımlı açıklamalar geliyor.
Netanyahu, Suriye krizinin de gösterdiği gibi, Türkiye ile İsrail’in ortak çıkarları olduğunu belirterek, diyalogun yeniden tesis edilmesi gerektiğini söylüyor. Lieberman ise Mavi Marmara için, hatayla yirminin üzerinde Pakistan askerini öldüren ABD’nin özür dilemesine benzer bir formülün benimsenebileceğini söylüyor.
İşin gerçeği şu ki, Arap Baharı ve özellikle Suriye krizi Türkiye’nin bölgesel beklentilerini altüst etmiş olsa da, bu kriz ile asıl sarsılan İsrail oldu. Sonuçta, sürekli gerginlikle bezenmiş olsa bile, Ortadoğu’daki “statüko ante,” yani Arap Baharı öncesindeki durum, İsrail için bugünkü kadar tehdit oluşturmuyordu.
Hal böyle olunca, Türkiye ile ilişkiler İsraillilerin gözünde neredeyse hayati bir anlam kazanıyor. Yapılan yoklamalar da zaten İsrail’de Türkiye ile ilişkilerin düzeltilmesinden yana olanların sayısının artmakta olduğunu gösteriyor.
Türkiye tarafındaysa bu konuda aynı aciliyet hissedilmiyor. Hatta bir yoklama yapılsa, İsrail ile

Yazının Devamı

Türkiye Ortadoğu’nun Pakistan’ı mı oluyor?

19 Eylül 2012

Independent gazetesinin sivri dilli Ortadoğu uzmanı Robert Fisk’e göre, Türkiye Suriyeli mücahitler için “silah aktarma ve eğlence ile dinlenme merkezi olma” rolünü üstlenmiş durumda. Fisk, 17 Eylül tarihli yazısında, “Türkiye’nin bu durumda Ortadoğu’nun Pakistan’ı haline gelip gelmeyeceğini” sormuş.
Ancak bu endişeyi duymak için Fisk’e gerek yok. Türkiye’de de iktidarın memleketi Suriye konusunda birtakım oldu bittilerle karşı karşıya bıraktığına inananların sayısı hiç de az değil.
Bu arada, Cenevre merkezli BM İnsan Hakları Konseyi’nin geçtiğimiz günlerde yayınladığı raporda, Suriye’de hem hükümete bağlı güçlerin, hem de Özgür Suriye Ordusu’nun sivillere karşı savaş suçu işlediği bildiriliyor.
Raporda ayrıca Suriye’de çarpışan çok sayıdaki “yabancı unsura” işaret ediliyor. Çeşitli ülkelerden gelen mücahitlerden bazılarının Suriyeli muhalefet ile bazılarının ise tümüyle bağımsız hareket ettikleri belirtiliyor.
Raporu hazırlayan heyetin başkanı Paulo Pinheiro, gazetecilerin sorularını yanıtlarken, ellerinde uluslararası mahkemelerde davaların açılmasını sağlayacak çok sayıda ismin ve delilin olduğunu söylemiş.

İtiraz etmek çelişki olur
Suriye’deki “yabancı

Yazının Devamı

Sınavdan geçen İslam alemidir

17 Eylül 2012

Tahrik amaçlı bir film, İslam dünyasındaki şuursuz kalabalıkları sokağa döküp ölümcül niyetlerle Batılı elçiliklere saldırmalarına neden oldu. Libya’daki ABD büyükelçisi ile üç elçilik çalışanının öldürmelerinin şokunu atlatan Batı kamuoyunda da şimdi karşı öfke gelişiyor.
Bir yanda El Kaide, diğer yanda Norveçli Anders Breivik’in hayranları derken, medeniyetler çatışmasını körükleyip Hıristiyanlarla Müslümanlar arasındaki nefreti arttırmayı amaçlayanlar için gün doğdu.
Olayların yaşandığı Müslüman ülkelerdeki liderler mahcubiyet içinde ABD’den özür dilerken, El Kaide’nin Büyükelçi Christopher Stevens’ın öldürülmesinden duyduğu sevinci açıklaması da bunu gösteriyor.
Yaşanan şiddet olaylarından kendi hesapları çerçevesinde sevinç duyan Batılı tahrikçiler de, “Bırakın bu yamyamları Ortaçağ karanlığını yaşasınlar” diyerek kendi kamuoylarındaki bilinçsiz unsurlar nezdinde prim yapıyorlar.
Ne yazık ki, bir avuç radikalin dünyanın istikrarını evlerindeki salonlarından sarsabilecekleri bir dönemden geçiyoruz. Ortada kalan ise, dinlerinin kötülendiğini gören milyonlarca ılımlı Müslüman oluyor. Bu arada kabak Batı’da yaşayan milyonlarca Müslüman’ın başında da patlıyor.
Zaten

Yazının Devamı

Demokrasi bu kumaştan zor çıkar

16 Eylül 2012

Geri kalmış Müslüman ülkelerdeki fakir kitlelerin ne denli kolay bir şekilde kışkırtılıp temsil ettikleri dini lekeleme noktasına itilebileceklerini bir kez daha görüyoruz. “Şapşal bir filme karşı bu denli öfke neden?” başlığı ile önceki gün konuyu irdeleyen Hürriyet yazarı Ahmet Hakan haklı. Sorun İslam’da değil.
Gösterilen bu tepkilerin temelinde büyük olasılıkla Batı karşısında yenilgiye ve haksızlığa uğratılmış olma duygusu yatıyor. Bu durumda, Hakan’ın dediği gibi, “Değer üreterek mahcup eden türde cevaplar veremeyen İslam dünyası, işte bu nedenle kendi fukarasının ölçüsüz tepkisine teslim olmuş durumda.”
Ancak, geçerli olsa bile, bu açıklama İslam dünyası açısından var olan ciddi sorunu ortadan kaldırmıyor. Zira “karşı tarafın” tahrikçileri -ki bu sefer Mısır kökenli fanatik bir Kıpti dolandırıcı çıktı- İslam alemindeki fukaranın “ölçüsüz tepkilerine” güveniyorlar.
İster Danimarka kaynaklı sağcı karikatüristler olsun, ister Amerika’da Kuran yakan rahip olsun, isterse şimdi cahil güruhu sokağa döken filmin yapımcıları olsun, her keresinde güdümlü füze maharetiyle tam hedeflerine ulaşıyorlar.
Ardından da “fikir özgürlüğü” diyerek, “Libya’daki Amerikan

Yazının Devamı

Suriye için gözler Mısır’a döndü

12 Eylül 2012

Ankara ne Beşar el Esad’ı reform konusunda ikna edebildi, ne de en yakın müttefiklerini Suriye’ye karşı müdahale konusunda ikna edebildi. Şimdi de doğal olarak, artık kanlı bir iç savaş olarak tanımlayabileceğimiz Suriye’deki gelişmelerden yansıyan olumsuzluklarla boğuşuyor.
AKP’ye çok da uzak durmayan Star gazetesinin kıdemli yazarlarından Fehmi Koru bile bu aşamada, en yumuşak sözlerle de olsa, hükümetin Suriye politikasındaki kusurlara işaret ediyor.
Bu noktada önemli olan, Başbakan Erdoğan veya Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun itibarlarından çok, yayılarak bölgedeki istikrarsızlığı daha da arttırma eğilimine giren Suriye krizinin nasıl çözüleceği meselesidir.
Bu arada, Suriye krizine ne Ankara’da, ne de Washington veya Moskova’da çizilen öznel planlardan çözüm çıkmayacağı artık belli oldu. Aşırı iddialı bazı açıklamalara rağmen, Suriyeli muhaliflerin de bu mücadeleden muzaffer çıkma olasılıkları söylendiği kadar güçlü değil. Tabii, Esad’a bağlı güçlerin de kazanacakları kesin değil.

Mursi devrede
Özetle Suriye’nin bir yandan “Lübnanlaşma” diğer yandan “Afganistanlaşma” sürecine girdiğini ve bunun devam etmesi halinde yıllarca sürecek kanlı olaylara temel

Yazının Devamı

Vahim gelişmelere Rağmen AKP’ye Destek sürüyor

10 Eylül 2012

Türkiye’de vatandaşı travmadan travmaya sürükleyen vahim gelişmeler yaşanıyor. Memlekette bir şeylerin iyi gitmediği kesin. Bu gelişmeler karşısında insanların duyduğu endişe de artıyor. Bu gelişmelerin tek “müsebbibi” elbette ki hükümet de değil. Sonuçta Türkiye’nin çok eskilere dayanan kemikleşmiş sorunları var.
Ancak, seçildiğinde “statükoyu savunmak için gelmediğini” iddia eden AKP’nin, güçlü halk desteğine rağmen, vahim gelişmeler karşısında cesur kararlar alıp yeni çözümler üretemediği, aksine “statükocu” politikalara güvendiği de ortada.
Hükümetin, BDP’yi siyaset dışına itmeye çalışması sadece bir örnektir. Oysa, demokratik yollardan seçilmiş olan BDP’ye karşı bu şekilde gidilmesinin Türkiye’yi yeni açmazlara sürükleyeceği aşikar. AKP’nin de, “Cumhuriyetin altını oymakla” suçlanarak, geçmişte aynı muameleye maruz kalmış olması ise ayrıca sırıtıyor.
Buna rağmen, HaberTürk-Konsensüs grubunun son kamuoyu yoklamasının da gösterdiği gibi, seçimler yarın yapılacak olsa oyların ağırlıklı bölümü yine AKP’ye gidecek. Özetle, yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, demokratik çoğunluk hâl AKP diyor.

Karpat’ın tespitleri
Ülkemizin toplumsal ve siyasi dinamiklerini en iyi

Yazının Devamı

ABD Suriye’ye niçin müdahale etmiyor?

8 Eylül 2012

Başbakan Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Davutoğlu, ABD’nin Suriye’ye müdahale etme konusundaki çekingenliğinden memnun değiller. Açıklamalarından bu anlaşılıyor. Bunda aslında bir gariplik de yok değil.
Sonuçta Türkiye’de ABD’nin tekrar bir Müslüman ülkeye müdahale etmesinin hoş karşılanacağını gösteren fazla işaret yok. Buna AKP’nin en sadık tabanını da dahil edebiliriz.
Birkaç yıl önce olsaydı Erdoğan bile, Libya krizinin başında olduğu gibi, “bir Müslüman ülkeye daha müdahale ediliyor” gerekçesiyle buna karşı çıkardı. Bugün ise durumun köklü bir şekilde değiştiğini görüyoruz.

ABD müdahaleye soğuk
Hem Erdoğan, hem Davutoğlu artık, ister BM çatısı altında olsun, ister bir “gönüllü ülkeler koalisyonu”nun başını çekerek olsun, ABD’nin Suriye’ye müdahale etmesini istiyorlar. Ancak bu kez Washington’da bu konuda fazla bir iştahın olmadığı görülüyor.
Başbakan Erdoğan, CNN’in ünlü siması Christiane Amanpour’a geçtiğimiz günlerde verdiği röportajda, ihtiyatlı ifadelerle de olsa, Washington’un bu tutumunu kasım ayında yapılacak Amerikan Başkanlık seçimlerine bağladı.

Yazının Devamı