G-20 ömrünü dolduruyor mu?

22 Mart 2018

G-20’yi oluşturan en büyük 20 ekonomi dünya nüfusunun yüzde 66’sını, küresel ticaretin 75’ini, gayri safi hasılanın 85’ini ve yatırımların ise 80’ini temsil ediyor. G-20 küresel problemlerin çözümü için ana platform olma iddiasıyla çıktı. Küresel ekonomiyi güçlendirmek, krizden çıkışı hızlandırmak, küreselleşmeyi “vahşi”likten kurtarıp daha kurallara dayalı ve kapsayıcı hale getirmek gibi amacı vardı. Ancak son Arjantin toplantısı hayal kırıklığı yarattığı gibi G-20’nin bir platform olarak kendisine biçilen rolleri oynayabileceği konusunda ciddi şüpheler yarattı.

ABD ticaret ortaklarına karşı savaşı başlatırken bu hafta Arjantin’de yapılan G-20 bakanlar toplantısından korumacılığa karşı çıka çıka zayıf bir “diyalog” çağrısı çıktı. Oysa çelik ithalatına ek vergi getiren G-20 üyesi ABD, muhtemelen birkaç gün içinde bir diğer G-20 üyesi Çin’e karşı alacağı önlemleri açıklayacak ve ticaret savaşında yeni bir sayfa açacak. Bu hamleye karşı Çin misilleme yapacak. Bu sürecin sonunda dünya ticareti daralacak, küresel büyüme hız kesecek, işsizlik artacak. Böylesi kritik bir noktada G-20, bu savaşı durduracak somut bir adım atamıyor. “Kripto paradan uzak durun” çağrısı yaparken küresel

Yazının Devamı

Başkalarının nezaketine güvenmek zorunda kalıyoruz

15 Mart 2018

Cari işlemler açığındaki genişleme devam ediyor. Ocak ayındaki açık hem geçen yılın aynı ayındakinden hem de beklenenden daha yüksekti. Ekonomistler açığın boyutunu anlamak ve bir değerlendirme yapmak için onun ülkenin gayri safi yurt içi hasılasına olan oranına bakarlar. Türkiye’nin son 12 aydaki toplam cari işlemler açığı 51.66 milyar dolarla gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 6’sına ulaştı. Bir karşılaştırma yapmak gerekirse bu oran bizim gibi büyümek için sürekli cari işlemler açığı veren ülkelerden Yunanistan’da yüzde 1’in altında, Meksika’da yüzde 2.1, Endonezya’da yüzde 1.8, Güney Afrika’da yüzde 1.3, ABD’de yüzde 2 ve İngiltere’de ise yüzde 4.4 seviyesinde bulunuyor. Yani ekonomisinin çapına oranla gelişmiş ve gelişmekte olan piyasa ekonomileri arasında en fazla cari işlemler açığı veren ülkelerden biriyiz. İdeal bir oran var mı? Yok. “Yüzde 5’in üzerinde sorun çıkmaya başlayabilir” türünden başparmak kuralları vardır ancak burada rağbet gören yaklaşım ideal tek bir orandan çok her ülke için sürdürülebilir oranın ne olduğudur. Mesela, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkeler yıllarca yüzde 5 dolayında açık verdiler bir şey olmadı; ama Meksika ve Tayland gibi ülkeler bu

Yazının Devamı

‘Merkez’ neden faiz indiremiyor

8 Mart 2018

Artan faiz indirim çağrılarına ve baskılarına rağmen Merkez Bankası dünkü para politikası kurulu toplantısında faizleri değiştirmedi.

Muhtemelen bu kararı nedeniyle bazı kesimlerin sert eleştirileriyle karşılaşacak. Çünkü yıllık enflasyonun son birkaç aydaki gerilemesine bakıp faiz indirimi beklentisine girenler oldu.

Bu beklentiyi taşıyanlar bekledikleri adım gelmediğinde Merkez Bankası’nı faizleri yüksek tutarak, üretim ve istihdamı baltalamakla suçluyor. Faiz konusundaki zaman zaman iyice sertleşen eleştirileri göğüslemek zorunda kalmak 2001 yılından bu yana bütün merkez bankalarının ortak kaderi. Peki, Merkez faizi neden indirmedi?

Baz etkisiyle düşüş

Merkez’in dünkü 1 sayfalık açıklamasında bu sorunun cevabı var. Ama asıl cevabı Merkez Bankası Başkanı’nın enflasyon raporunu sunarken kullandığı, “Para politikası açısından geçici oynaklıklardan ziyade temel fiyatlama davranışları belirleyici olacak. Enflasyon dinamiklerinde genele yayılan ikna edici bir düşüş gerçekleşinceye kadar sıkı duruşumuzu koruyacağız” cümlesinde daha net görmek mümkün.

Bu cümlede öne çıkan birkaç nokta var. Enflasyondaki düşüşün Merkez Bankası’nın gevşemesine neden olması yani faiz indirtebilmesi için 1)

Yazının Devamı

Avrupa’nın hasta adamı şifa arıyor

1 Mart 2018

İtalya, krizden en zor çıkan Avrupa ülkesi. Hatta “çıkamayan ülkesi” demek daha doğru. Daha ileri gidip “Avrupa’nın hasta adamı” diyen de var. Bu yüzden hafta sonu İtalya’daki seçim piyasanın ilgisini çekiyor.

Bu hafta sonu İtalya’da seçim var. Söz konusu olan Avrupa’nın üçüncü büyük ekonomisi olunca ister istemez piyasaların ilgisini çekiyor.

Türkiye’nin en fazla ithalat ve ihracat yaptığı beşinci ülke olduğu için de bizim ilgimizi çekiyor. Geçen yıl İtalya’ya 8.5 milyar dolarlık mal satmış, 11.3 milyarlık almışız; 250.000 İtalyan turisti ağırlamışız. Toplam 1.400 civarında İtalyan firma Türkiye’de milyarlarca dolarlık doğrudan yatırım yapmış. AB sürecinde İtalya genellikle bize destek vermiş. Yani İtalya bizim için önemli bir ülke. Bir de önemsediğimiz euro var. Euro karşıtı partilerin güçlenerek çıkmaları halinde euro’da bir miktar zayıflama olabilir.

İstikrarsızlık örnekleri...

İtalya krizden en zor çıkan Avrupa ülkesi hatta “çıkamayan ülkesi” demek daha doğru. Daha ileri gidip “Avrupa’nın hasta adamı” diyen de var. İtalyan siyasetine damgasını vuran bir diğer gelişme ise en fazla kaçak göçmen akınına uğrayan AB ülkesi olması.

Özellikle Afrika’dan gelenlerin Avrupa’da karaya ilk

Yazının Devamı

Yabancıya toplu satışla stokları eritme zamanı

22 Şubat 2018

Türkiye’de belli değerin üzerindeki konutlarda stok oluşuyor. Piyasanın önünün açılması için faizlerin düşmesi ve taze alım lazım. Türkiye’de konuta yabancı ilgisi var. Yabancıya toplu satış bir çözüm olabilir.

Yapı ruhsatlarında 2017’deki rekor artış, satışlardaki durgunluk “Konutta balon var mı?” tartışmasını başlattı. “Başlattı” dediğime bakmayın, aslında uzun bir süredir bu konuyu tartışıyoruz. Şöyle bir arşive baktım; geçen yıl bu zamanlar yine bu konuda yazıp çiziyormuşuz.

Mesela 2017 Ocak başında “Milliyet Business Club” buluşmasında sektörün önde gelenleriyle bir araya gelmişiz. Öne çıkan noktalar güncelliğini koruyor.

- Konut satışı için önce talep olmalı ki Türkiye bu açıdan şanslı ülkelerden. Evlenenler, boşananlar, eskiyip ömrü dolduğu için ya da deprem riski nedeniyle evlerini yenileyenlerle birlikte her yıl bir milyon civarında konut ihtiyacı var.

Yabancı talebine bağlı olarak bu sayı artıyor.

- Konut talebinde finansman çok önemli. Türkiye bu konuda şanssız ülkelerden. Enflasyon ve faizler uzun bir süredir yüksek seyrediyor.

Oysa konut talebi konut kredi faizlerine çok duyarlı. Faizler aylık yüzde 1’in, hatta 0.80’in altına geldiğinde talep canlanıyor, yüzde 1’in üzerinde

Yazının Devamı

Büyümek istiyoruz peki sorun ne?

15 Şubat 2018

Türkiye öngördüğünden daha hızlı büyüdü. Bunun için de daha fazla ithalat yapmak ve daha yüksek cari açık vermek zorunda kaldı.

Türkiye’nin 2017 ödemeler dengesi dün belli oldu. Yani Türkiye’de yerleşik olan kişilerin diğer ülkelerdekilerle yaptıkları her türlü alışverişin boyutunu artık biliyoruz. Rakamlara hiç girmeden, olan biteni özetleyelim: Önce iyi haberle başlayalım. Türkiye 2017 yılında 2016’ya göre daha fazla ihracat yapmış, daha fazla turizm ve navlun geliri elde etmiş. Ancak artan altın ve enerji ithalatının da etkisiyle toplam ithalat, ihracat ve diğer gelirlerden daha hızlı arttığı için cari işlemler açığı da genişlemiş. Hem de öyle az buz değil, 2016’ya göre tam 14 milyar dolar daha fazla cari açık vermişiz.

Borca yüklenmişiz

Bu boyutta bir cari işlemler açığını vermek için bir miktar doğrudan yabancı sermaye çekmişiz ama 2016’daki kadar değil. Hal böyle olunca, borçlanmaya yüklenmişiz ve 2016’ya göre çok daha fazla borçlanmışız. Bu da yetmemiş, bir miktar da Merkez Bankası rezervlerinden kullanmışız. İşte 2017’nin özeti.

Rakamlar Türkiye ekonomisinin sorununu gösteriyor. Türkiye 2017 yılında ekonomisini yüzde 4.4 büyütürken, cari açığı 32 milyar dolarda ve enflasyonu

Yazının Devamı

Piyasalarda bundan sonra ne olacak?

8 Şubat 2018

Her ne kadar bazıları tarafından çöküş olarak adlandırılsa da piyasalarda fiyat düşüşleri aslında bir süredir beklenen düzeltme hareketiydi. İşte benim yaşananlardan ve yapılan tartışmalardan çıkardıklarım.

Dünya piyasaları son bir haftaki gibi bir düşüşü neredeyse yedi yıldır görmemişti. Çarşamba günü düşüş durdu, piyasalar toparlandı. Bu bir haftalık hareketten ne anladık? İşte benim yaşananlardan ve yapılan tartışmalardan çıkardıklarım:

-Her ne kadar bazıları tarafından çöküş olarak adlandırılsa da piyasalarda fiyat düşüşleri aslında bir süredir beklenen düzeltme hareketiydi. Belki de yıllardır soluksuz tırmanan borsalardaki gecikmiş düzeltme demek daha doğru.
-Dünya ekonomilerinin toparlanmakta olduğu, işsizlik oranlarının gerilediği ve gelişmiş ekonomilerin krizden bu yana en iyi dönemlerini yaşadıkları bir zamanda piyasalarda çöküş olması çok olası değil. Buna karşın likidite bolluğu ve büyümenin de etkisiyle şişen piyasaların bir düzeltme yaşamadan devam etmesi ise çok zor.

-Büyüme arttıkça, gelişmiş ekonomiler tam istihdam seviyesine yaklaştıkça, enflasyon ve dolayısıyla yıllardır ultra-düşük seviyelerde tutulan faizlerin de yükseltileceği beklentisi güçlenmeye başladı. Bu

Yazının Devamı

Dövizle borçlanmaya fren doğru adım ama

1 Şubat 2018

Türkiye küçük ve orta ölçekli işletmelerin dövizle borçlanmasına kısıtlama getirerek çok önemli bir adım attı. Daha önce bireylerin döviz cinsinden borçlanmasının önüne geçilmişti. Bu adımın doğruluğunu son birkaç yıldaki kur hareketlerinde açık şekilde gördük.

Eğer TL’nin sert değer kaybetmesine neden olan bu şoklara vatandaşın yüksek döviz borcu taşıdığı bir durumda yakalansaydık sonuç yıpratıcı olurdu. Bu yeni adımla döviz geliri olmayan şirketlerin dış borçlanmasının önü kesilirken, döviz geliri olanın yapacağı borçlanma son 3 yıllık ortalama döviz kazancıyla ilişkilendirilerek sınırlandırılıyor.

Geçen hafta Davos’ta konuştuğum Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek bu adımla kurda oynaklığın azalacağını ve Türkiye’nin risk priminin aşağı geleceğini söyledi.

Gerçekten de bu karardan etkilenecek KOBİ’lerin çok büyük bir bölümünün kur riski yönetme bilgi ve becerisi yok. TL’nin değer kaybettiği dönemlerde yaptıkları panik alışlarla kurdaki düşüşü ve oynaklığı daha da kötü hale getiriyorlar. Bu nedenle açıklanan son önlem piyasadaki oynaklığı azaltmaya yardımcı olur.

Ancak bu adımın önemli bir de yan etkisi olacaktır.

Türkiye 2002’den sonra büyümesini kısmen özel sektörün yaptığı döviz

Yazının Devamı