Tuncay Hoş

Süper Lig'de son yıllarda görülmemiş bir zirve yarışına şahit oluyoruz. Türk futbolunun iki güzide ekibi Fenerbahçe ve Galatasaray şampiyonluk ipini göğüslemek için kıyasıya mücadele ediyor.

Atbaşı giden iki takımın yıldızlarla bezeli geniş kadrosu, diğer 18 ekibin kadrosundan çok ama çok üstün. Hatta şöyle denilebilir; B takımlarını dahi sahaya sürseler zirve mücadelesinin içinde yer alırlar. Şampiyonluk düğümünü iki takım arasındaki derbi çözecek gibi duruyor.  

Gelelim Samsunspor-Galatasaray maçına... Son haftalarda yükselişe geçen rakibi karşısında maçın favorisi olan sarı-kırmızılı takım, 3 puanı bu kadar rahat kazanacağını herhalde tahmin etmiyordu. Henüz daha 11 dakikada dolmadan bulunan iki gol işleri kolay hale getirdi.

Sacha Boey Bayern Münih'in, haftalar önce gözden çıkarılan Angelino Roma'nın yolunu tuttu. Orjinal sağ bek ve sol bekin olmadığı, Abdülkerim'in de sakatlığı nedeniyle forma giyemediği kritik virajda elde edilen 3 puan, Okan Buruk'a yazar. Deneyimli teknik

Sacha Boey, büyük hedefler peşinde koşan genç oyuncular için rol model olmalı. Kariyer planlaması yapan yıldız adaylarına duyurulur. 2.5 senede fiyatını yaklaşık 30'a katlaması, rekor kırarak Bayern Münih'e transferi, filmlere konu olabilecek bir 'sıçrama' hikayesi...

Her oynadığı maçta üstüne koydu. Kısa bir dönem Galatasaray'ı çalıştıran Domenech Torrent'le performansı yerinde saysa da Okan Buruk, Fransız oyuncudaki cevheri işleyen, açığa çıkaran teknik adam oldu. İlk 11'in vazgeçilmez ismi oldu. Özellikle 'Düşler Sahnesi' Şampiyonlar Ligi'nde oyun bilgisi, güçlü fiziği ve atletik özellikleri ile karşısındaki kanat oyuncularının korkulu rüyası oldu.

İstanbul'da ve Allianz Arena'daki Bayern Münih sınavlarında başarılı futboluyla Alman devinin yöneticileri ve Tuchel'in cazibe radarına takıldı. Öyle ki Aslantepe'deki ilk maçta Sacha Boey'i izlerken yorulduk. Sağ kanatta 'şimendifer' gibi mekik dokudu. Dünyanın en iyi sol kanat oyuncularından biri kabul edilen Davies'in etkili oyununa ket vurdu.     

Özel hayatı

Beşiktaş taraftarlarına Allah sabır versin... 2023-24 sezonu, siyah-beyazlı renklere gönül verenler için büyük bir 'işkence' halini aldı dersek mübalağa etmiş olmayız. Sahadaki takımın kalitesi yerlerde. Eski başkan Ahmet Nur Çebi basiretsiz, beceriksiz yönetimiyle ve başarısız transfer hamleleriyle bayrağı devrettiği Başkan Hasan Arat'a altından kalkılması bir hayli güç 'enkaz' bıraktı.

'FEDA' DÖNEMİNİN BİLE ÇOK GERİSİNDE

Kadroyu 'feda' dönemi ile mukayese ettiğimizde bile o mücadele gücü yüksek, limitleri sonuna kadar zorlayan ve canını dişine takan takımın fersah fersah gerisinde kaldığını görüyoruz.    

'Kahır' sezonunda gerekli takviyeler yapılmadığı takdirde bu takım bir ileri, iki geri gidecek. Teknik direktör Fernando Santos haklı olarak her oyuncusunu yakından tanımak istediği için şans veriyor. Adana Demirspor maçında, Pendikspor faciasında savunmanın göbeğinde görev yapan Tayyip Talha'nın yerine Necip'e şans tanırken, ileri ucu bozmadı.

REBIC NEDEN CENK'İN YERİNE DENENMİYOR?

Geçirdiği ağır sakatlık sonrası performansı

Siyah-beyazlıların Konferans Ligi'ne veda ettiği Lugano maçı prestijden öte anlam taşımıyordu. Zor ve kriz dolu günlerden geçildiği dönemde Zürih'te takımını yalnız bırakmayan taraftarların desteği takdire şayandı.

Kadro dışı bırakılan futbolcuların yanı sıra sakat oyuncuların yokluğunda teknik heyet 21 kişilik kadroyu çıkarmakta güçlük çekti. Özkaynak düzeninden yetişen gençlerin sahaya yansıtacağı performans merak konusuydu. Sol bekte görev yapan Emrecan Terzi hızı ve dinamizmiyle dikkat çekti. 19 yaşındaki futbolcu başarılı oyununu, galibiyeti perçinleyen golle taçlandırdı.

Esame listesi açıklandığında Semih Kılıçsoy'un ilk 11'de olmamasına anlam veremedik. Zira bu maçta da şans bulamazsa genç oyuncu kendini hangi karşılaşmada gösterecek? İkinci yarıda Cenk'in yerine oyuna dahil olan genç forvet, fizik gücüyle Lugano savunmasına zor anlar yaşattı. Yere sağlam basıyor. Etkili driplingleri ve çalımları ile "Daha fazla şansı hak ediyorum" diye bağırıyor. Ancak final vuruşlarını geliştirmesi lazım. Bir de egoist

Beşiktaş'ın son yıllarda iç saha maçlarındaki derbilerde bu kadar korkak, aciz, silik olduğunu görmemiştik. Lider Fenerbahçe kadro kalitesi, fizik-kondisyon, moral-motivasyon açısından maç öncesi kantarda ağır basan taraftı.

Siyah-beyazlılar 'rezalet' diye nitelendirebileceğimiz kadro mühendisliği sonrası kalite olarak çok geri giderken, sarı-lacivertliler yaptığı elit transferlerle ezeli rakibiyle farkı belirgin biçimde açtı. Zaten puan cetveline bakıldığında bu gerçek gözlere çarpıyor. 

Kadrolar açıklandığında, Rıza Çalımbay'ın ilk 11 tercihi herkes gibi bizi de şaşırttı. Rakibin en çok çekinmesi gereken Aboubakar yedek kulübesindeydi. Necip bu kez orta sahada görev yaptı. Birilerinin Rıza hocaya Beşiktaş'ı Anadolu takımı gibi yönetemeyeceğini hatırlatmasına gerek var mı, bilmiyoruz. Bu ilk 11'le rakip hata yapmadığı takdirde pozisyon üretemeyeceğiniz zaten belliydi. 40 bin taraftarınız önünde bu denli rakibi durdurmak üzerine kurgulanmış bir oyun asla kabul edilemez.

Maç boyunca Tadic-Ferdi iş birliği, Onur Bulut'un

Sakatlıklar nedeniyle sıkıntı yaşayan ve revire dönen Beşiktaş, dramatik Club Brugge hezimetinin ardından Süper Lig'de Ankaragücü'ne konuk oldu.

Yine topa sahip olmasına rağmen ofansta oldukça etkisiz, pozisyon üretmede büyük problem yaşayan bir Beşiktaş vardı sahada. Etkili geçiş oynayan ve topu Beşiktaş'a veren takımlar, siyah-beyazlılardan rahatlıkla puan alabilir. Bunun birçok örneğine şahit olduk. Bakınız, Konferans Ligi maçları, Trabzonspor ve Adana Demirspor müsabakaları...

Defans zaten evlere şenlik. Amir 6 numarada çok zayıf kalıyor. Orta saha, rakibe mukavemet etmekten aciz. Hal böyle olunca Boşnak oyuncunun basit top kaybında Necip ve Colley, Ali Sowe'a refakat etti, gol yemek kaçınılmaz oldu.

İşin hücum yönünü de beceremeyen siyah-beyazlılar, devre arasına kadar rakip kaleye tek bir şut bile atamadı. Sezon başından süregelen kısır oyun, bu maçta da devam etti. Çünkü ofansta görev yapan isimler, dripling yeteneği neredeyse hiç olmayan ve adam eksiltemeyen 'düz' diye vasıflandırabileceğimiz futbolcu grubu.

Elinde

Efsane kaptan Rıza Çalımbay'ın tabii ki elinde sihirli değnek yok. Saha içindeki problemleri çözmesi zaman alacak. Kötü yönetim şeklinden kaynaklanan disiplinsizliğin ve vurdumduymazlığın pik yaptığı ve Kasım'da şampiyonluk yarışına havlu atan bir takımı devraldı. Zor zamanda elini hatta gövdesini taşın altına koydu. Sözleşmesindeki maddeye göre; 3 Aralık'ta başa gelecek yeni yönetim Çalımbay'ın mukavelesini feshetme yetkisine sahip. Bu Çalımbay'ın Beşiktaş'ı ne denli sevdiğini gösteren takdire şayan bir davranış.

Milli aranın ardından Beşiktaş'ta Samsunspor deplasmanında saha içi organizasyon ve mücadele gücü cihetinden bazı şeylerin değişmesini bekliyorduk. Ancak kronikleşen arızaların devam ettiğini gördük. Maçın ilk yarısında orta saha tabiri caizse yol geçen hanı gibiydi. Amir Hadziahmetovic ideal bir 6 numara değil. Daha çok 8 numarada oynama özelliğine sahip. Pres gücü yüksek orta sahalar karşısında son derece yumuşak kalıyor. En ufak bir baskıda golle sonuçlanabilecek kritik top kayıpları yapıyor.

Ezeli rakiplerde

Burak Yılmaz'ın teknik adamlık kariyeri tam anlamıyla fiyaskoyla başladı. Antalyaspor maçından sonra 'sokak ağzı' beyanatları mı dersiniz, Bailly-Tayfur Bingöl münakaşasında yerli-yabancı oyuncu ayrımı mı dersiniz, yoksa akıllara zarar kadro seçimleri mi? Nereden tutsanız elinizde kalıyor...

Milliyet Gazetesi'nin duayen yazarı Attila Gökçe'ye verdiği demeçler, bardağı taşıran son damla oldu. Travmaya neden olan Lugano mağlubiyeti sonrası görevi bırakan Şenol Güneş'le ilgili sözleri, Aboubakar hakkında gündeme bomba gibi düşen iddiaları büyük bir şaşkınlığa neden oldu.

Burak Yılmaz, futbolculuk döneminde yeniden küllerinden doğmana vesile olan Şenol Güneş'e vefa borcun bu mu? Tecrübeli teknik adam, 'manevi evladı' olarak gördüğü seni hiçbir deneyimin yokken yardımcı olarak yanına almadı mı? Henüz antrenörlükte çaylakken Beşiktaş gibi ligimizin asırlık çınarında göreve başlama şerefine nail olmadın mı? Görevden ayrıldıktan sonra takımın mahrem sırlarını ifşa etmekle mi ödüyorsun şükran borcunu?

Acaba önce