Anneannelerimiz nasıl beslenirdi?

5 Mayıs 2011

Günümüzde ise modern uygulamalarla kabak, patlıcan, biber, domates, salatalık tüm yıl raflarda. Halbuki yılın dört mevsimini incelediğinizde suya ihtiyacımız olan yaz aylarında karpuz, kiraz, kavun hastalıklardan korunup güçlü kalmaya çalıştığımız kış aylarında narenciye yetişiyor.
Eskiden gıdalar "gerçek"ti, rafine edilmiyordu.

Rafinasyon işlemleri sırasında un, şeker, yağ gibi gıdalar doğal mineral ve vitaminlerini kaybediyorlar. Bugün çok yesek de gerçekte ne yazık ki doymadığımız hissi yaşıyoruz, gıdaların besleyici değerinde düşüşüler var. Aşırı şişmanlık olsa da vücutta besin yetersizliğine bağlı hastalıklar artmaya devam ediyor. Günümüzde ABD'nin başını çektiği ülkelerde, soya fasulyesi, mısır, buğday ve pirinç başta olmak üzere birçok tahıl, bakliyat, sebze ve meyvenin genleri ile oynanıyor.

Eskiden herkes kendi toprağında yetişenleri yerdi şimdilerde ise çeşitli ülkelerden farklı bölgelere ithal edilen ve vücudun hiç alışık olmadığı gıdaları fazlasıyla tüketiyoruz. Kendi ikliminin, kendi coğrafyasının ürünü olan gıdalarla beslendiğinde, besinlerin vücut için daha şifalı bir etkisi oluyor. Örneğin, kendi yaşadığımız bölgenin balını yersek, bu bal, çevremizde

Yazının Devamı

Çeşitlilik yaşamın tadıdır!

27 Nisan 2011

Fakat hiçbiri hepsini içermemektedir. Dolayısı ile tüm besin gruplarından doğru oranlarda faydalanmaya çalışın.


Tahıl ürünleri, sebze ve meyveden zengin bir beslenme uygulayın! Bu yiyeceklere diğerlerinden daha çok ihtiyacımız vardır. Bu besinler, pek çok besin öğesinin iyi bir kaynağıdır; vitamin-mineral-posa-kompeks karbonhidratlar ve diğer sağlıklı besin öğelerini içermektedir. Kuru baklagiller ayrıca bitkisel proteinler bakımından da zengindir.


Yağ, doymuş yağ ( hayvansal yağlar) ve kolesterolü az olan bir beslenme uygulayın! Yağ, sağlık için gerekli olan bir besin öğesidir. Elzem yağ asitlerini içerir ve kanda A,D,E ve K vitaminlerinin taşıyıcısıdır. Ama unutulmamalıdır ki doymuş yağ ve kolesterol tüketimi sağlığı olumsuz yönde etkilemektedir. (özellikle kalp damar hastalıklarına, kandaki lipit profilin bozulmasına zemini hazırlamaktadır)


Orta düzeyde şekerli bir beslenme uygulayın! Besinlerdeki şeker, iki kaynakta sağlanmaktadır. Doğal şeker ( sütteki-laktoz, meyvedeki fruktoz, tahıllardaki amiloz ve amilopektin..) ve sonradan eklenen şeker( çay şekeri olarak bildiğimiz şekerdir; lezzet için ya da işleme hazırlanma sırasında besine eklenmektedir.

Yazının Devamı

Vejetaryen beslenme ne demek?

12 Nisan 2011

Vejetaryen demek, bu temellerden yola çıkarak, hayvansal bir veya birden çok besin maddesini yemek planından çıkarmak demektir. Vejetaryenliğin de tek bir kuralı yok, vejetaryen beslenmenin bugünkü durumunu aşağıdaki şekilde sınıflandırmak mümkün.


Vejetaryenimsi: Bu tip vejetaryen belirli bir plana dayanmadan tamamen kişisel düşünce ve isteğiyle hayvansal gıdaları yemiyor. Belirli katı kurallar yok, örneğin kırmızı et çıkarılabiliyor, tavuk veya balık kalabiliyor, yumurta vb. çıkıyor, süt kalıyor gibi. Genel olarak dikkat edilen, beslenmenin sebze meyve ekseninde olması ve hayvanî gıdaların oranının mümkün olduğunca minimumda tutulması.


Ovo-Lakto-vejetaryen: Bu tip vejetaryenler, süt ürünleri (Lakto) ve yumurta (Ovo) yiyor, kırmızı ve beyaz et ve ürünlerini yemiyor. Kendi içinde de sadece Lakto ya da sadece Ovo olarak ayrılabiliyor.


Vegan: Bu sınıf en katı kurallara sahip sınıf. Hayvanî hiçbir gıda yemiyor, yani sadece kırmızı ve beyaz et mamulleri değil, yumurta, süt vb. ürünler de yasak. Bu durum zaman zaman bal yememeye kadar gidebiliyor. Vejetaryen bir beslenmenin sporcular için daha yararlı veya daha zararlı olduğu ispatlanmış değil. Vejetaryen yolu

Yazının Devamı

Gece Yeme Sendromu!

5 Nisan 2011

Bu yeme davranışı bozukluğunda; sabah iştahsızlığı, akşam hiperfajisi yani günlük kalorinin en azından %50'sinin akşam yemeğinden sonra atıştırmalar ile alınması ve uyku problemleri görülür.


Kahvaltı, iştahsızlık nedeniyle çok geç saatlerde yapılabilir. Bu kişiler haftada en az 3 gece boyunca gecede 1 kez uyanıp yemek yerler. Sık sık gerçekleşen bu uyanmalarda yüksek kalorili besinler, özellikle yüksek karbonhidratlı, tatlı yiyecekler tüketirler.


Hastalığın olağan dışı bir depresyon yapısı içermesi de mümkündür; depresyon sabah hafifken, akşam ve gece artan şiddetlerde olabilmektedir. Kişiler farkında oldukları veya olmadıkları bir stres altında olabiliyorken, zaten yedikleri besinlerin kendilerini daha iyi hissettiren karbonhidratlar olduğu düşünülürse bu durumun bir çeşit kendini tedavi etme yöntemi olduğunu zannederler.


Diğer yandan kişinin gece durduramadığı bu tip yeme şeklinden dolayı duyduğu suçluluk ve utanç da eklenince durum ciddi bir psikolojik boyuta ulaşabilir. Ama bu kişiler maalesef yemek ve diyetle ilgili endişeler taşımamaktadırlar ve bu yeme bozukluğuna sahip kişilerin büyük bir kısmı da zaten aşırı kilolu veya obez grubundadırlar.

Yazının Devamı

Panik atakta nasıl beslenmeliyiz?

28 Mart 2011

Gerek fiziksel gerekse ruhsal hastalıklarda vücut kimyası değişir, metabolizma farklılaşabilir. Panik ataklar böbreküstü bezlerimizden yüksek miktarda "Adrenalin ve Kortizol" salgılatır. Ataklar sırasında oluşan çarpıntı, terleme, ateş basması, tansiyon yükselmesi, nefes darlığı, her şeyi sisli görme durumları bu hormonların yaptığı fizyolojik etkilerdir.

Yeme, içme davranışımız da panikataklarla yakından ilgilidir. Örneğin; uzun süre aç kalmak kan şekerini düşürür, düşen şekeri normale çıkarmak için böbrek üstü bezlerimizden "Adrenalin, kortizol, büyüme hormonları" salgılanır.

Bu hormonlar, depolarımızdaki yağlardan, proteinlerden şeker üretmeye çalışır. Bu arada çarpıntı, ağız kuruluğu, terleme, sinirlilik gibi durumlar ortaya çıkar. Panikli bir insan normal olan bu durumu hemen panikatak olarak değerlendirir ve korkuya kapılır.

Korkuyla beraber adrenalin daha da yükselir ve gerçek panik başlayabilir veya yemek sonrası alınan gıdaların hazmı için mideye daha çok kan pompalanmaya başlar. Panikataklı biri kalbine çok duyarlı ve odaklı olduğundan bunu hisseder.

Yazının Devamı

Antioksidanların Özellikleri

14 Mart 2011

Antioksidan maddeler; hem vücutta (enzimler ve diğer maddeler) bulunmaktadır hem de dışarıdan aldığımız besinlerden karşılanmaktadır. Her hücremizde antioksidan bulunmaktadır. Ama özellikle karaciğer bu konuda tüm yönetimi ele almıştır. Detoksifikasyon merkezi olarak da karaciğer gösterebilir. Detoksifikasyon da vücudu zararlı maddelerden arındırma işlemidir.

Besinler, üretim safhasından başlayarak, mutfağımıza gelene kadar birçok işlemden geçer ve belirli oranlarda toksin (zararlı maddeler) kazanırlar. Özellikle tarımsal ilaçların kullanılması, havadan, sudan, topraktan gelebilecek zararlı maddeler, saflaştırılma, korumak amacıyla koruyucu maddeler katılması, boyama gibi işlemlerde düşünülürse bir miktar toksin içerdiği ortaya çıkmaktadır.
Vücudumuz da günlük işlevlerini gerçekleştirirken toksin üretir. Vücuda gerekli olan enerji üretilirken serbest radikaller denilen ve vücutta istenmeyen maddeler oluşur. Bunlar vücuttan uzaklaştırılamazsa; kanser, kalp hastalıkları, erken yaşlanma, artrit gibi riskleri artırmaktadır. Bunların yanında baş ağrıları, halsizlik, yorgunluk gibi günlük olarak sürekli şikayet ettiğimiz rahatsızlıkların da nedeni olabilmektedir.

Toksinleri

Yazının Devamı

Tatlı krizini yenin!

11 Şubat 2011

Aç kalmayın: Açlık krizi kan şekerinizi düşürür, dolayısıyla şekerli ve yağlı besinlere yönelirsiniz. Bu durumda her 3 saatte bir atıştırmak sizi tatlı ve yağlı besinlerden, şekerli ürünlerden uzaklaştıracaktır. Mutlaka ara öğünler yapmalısınız.
Kafeinden uzaklaşın: Kahve, çay, kola ve çikolata tatlı krizlerini arttırabiliyor, dolayısıyla bu maddelerden uzaklaşın.
Alkole yaklaşmayın: Alkol kan şekerini etkiler. Mümkünse uzaklaşın veya çok az alkol içeren içkileri haftada 2 kez birer kadeh olarak tercih edin (şarap gibi). Unutmayın, alkol vücutta hemen yağa dönüşür.

Yiyecek alerjisine dikkat: Alerjiniz olan besinleri tüketirseniz hormonal dengeyi bozabilir. Allerjiniz olan besinleri almayın.

Egzersiz yapın: Haftada 3 veya 5 kez en az 45 dakika egzersiz yapın. Kan şekerinizi düzenlediği için, özellikle aşırı şekerli besinlerden sizi uzaklaştırmış olacaktır. Ayrıca spor sonrası meyve veya meyve suları gibi sağlıklı ve lifli besinlerden alınan şeker, vücutta kaslar için kullanacağı için kendinizi daha dinç hissedersiniz.

Yazının Devamı

Karbonhidratlar Vitamin Deposudur

17 Ocak 2011

E vitamini Antioksidan etkilidir. Alzheimer hastalığının ilerlemesini yavaşlatır, yaşlı kişilerde bağışıklık sistemini güçlendirir. Hücrelerin daha uzun yaşamasını ve yenilenmesini sağlar.

B1 vitamini Kasların ve sinir sisteminin faaliyeti için gereklidir. Yetersizliğinde iştahsızlık, huzursuzluk, bellek zayıflığı ve dikkat azalması görülür.

B2 vitamini Eksikliğinde dilde kızarma, yanma hissi, ağız çevresi ve dudaklarda kızarma, tahriş, çatlaklar, gözlerde kaşıntı, yanma hissi, katarakt oluşumu, saçların dökülmesi, çocuklarda büyüme yavaşlaması, kilo kaybı, sindirim sorunları oluşur.

B3 vitamini Yetersiz beslenme sonucu deriyi sinir sistemini tutan pellegra adlı hastalık ortaya çıkar. Hücrelerin oksijeni kullanabilmeleri için gereklidir. Midede sindirimin temel taşları olan asitlerin üretimini sağlar.

B5 vitamini Doğada bol olduğu için eksikliğine rastlanmaz. Ayrıca bir miktar bağırsaklarda da yapılmaktadır. Eksikliği kan şekerinde düşme, ellerde titreme, kalp çarpıntıya neden olur

B6 vitamini Sinir sistemi ve hormonların çalışmasını düzenler. Vücudun savunmasında antikor ve akyuvar oluşumunda rol oynar. Eksikliğinde migren tipi baş ağrısı, kansızlık, ciltte kuruluk, görme

Yazının Devamı