Çocuksu ve eğlenceli bir anlatımla, kara kalın çizgilerle kadınları, kuşları, kertenkeleleri resimleyen ve kendisini Paris’te “Gerçeküstücü” grubun tam da ortasında buluveren İspanyol ressam Joan Miro’nun resimleri, baskıları, seramikleri ve heykelleri Pera Müzesi’nde. Serginin küratörü Yoyo Maeght, Maeght ailesinin üçüncü kuşağı genç bir kadın. Güney Fransa sahillerinde dolaşırsanız St. Paul de Vance’ı , tepelere tırmanırsanız Maeght Müzesi’ni kaçırmanız imkânsız.
Maeght Fransa’nın çağdaş sanat konusunda ilk özel vakfı. Maeght Müzesi’nin kurucusu Aimè Maeght’in torunu Yoyo. Paris’te Louvre’un tam karşısında bir galerisi var.
Pera’da, Miro sergisinin açılışında Yoyo ile tanıştım, bana dedesi Aimè Maeght’in nasıl galerici, müzeci ve koleksiyoncu olduğunu anlattı: Aimè (Emi okunuyor) 1. Dünya Savaşı’nda annesini ve babasını kaybetmiş. O sırada 10 yaşındaymış. Kendisinden küçük bir kız, bir de erkek kardeşi daha varmış. Kızılhaç, üç kardeşi kuzeyden Lille’den güneye Nimes’e getirmiş. Bir taş baskı (litograf) atölyesinde işçi olmuş, kendisinin ve kardeşlerinin karnını doyurabilmek üzere. Bu iş dolayısıyla döneminin en ünlü modern sanatçıları Pierre Bonnard ve Henri Matisse ile tanışmış.
Taş baskı atölyesi
Paris’te kendi taş baskı atölyesini kurmuş. Tam o sırada İkinci Dünya Savaşı patlamış ve ünlü direnişçi Jean Moulin kendi kimliğini kamufle edebilmek için Aimè’nin taş baskı atölyesine ortak olmuş. Jean Moulin Almanlar tarafından tevkif edilince, Aimè Maeght de kaçıp Matisse’in St. Paul’daki evine sığınmış, bugünkü Maeght Müzesi’nin civarına.Yani ileride 1964’te müzesini kuracağı bölgeye.
Matisse’le çok yakın dost olmuşlar ve Aimè’nin karısı Marguerite’nin 21 portresini yapmış Matisse. Savaş sonrası Bonnard ve Maeght Paris’e gitmişler. Matisse kendilerinden Almanların sınır dışı ettiği kızı Marguerite’i (onun da adı Marguerite) bulmalarını rica etmiş. Savaş bitip de Amerikalılar sınırı açınca kız da dönmüş gelmiş ve Aimè’nin Paris’teki taş baskı atölyesinde çalışmış bir süre. Matisse o sıralar Aimè’ye Paris’te galeri açmalısın demiş. Aimè de büyük bir cesaretle cebinde azıcık parayla bir galeri satın almış.
Ortalığı karıştıran sergi
Bu galerinin Kasım 1946’daki açılışı Matisse’in sergisiyle olmuş. Ne açılış ama! İlk sergiyle birlikte galerinin de adı hemen duyulmuş.
İkinci sergi için Aimè, Hollanda’dan gemiyle New York’a gitmiş. Niyeti o sıralar sanatı bölüp parçalayan Marcel Duchamps’ı tavlamakmış. Başarmış da. 1948’de Paris’teki taptaze galerisinde “Noir est une color- Siyah bir renktir” başlıklı ortalığı birbirine katan sergiyi açmış. Duchamps’ın çağdaşları ve Dadaism’in manifestosunu yazanlar Andre Breton, Giacometti, Miro, Calder, Tristan Tsara hepsi sergideymiş.
Sergide çırılçıplak bir kadın önünde sadece küçücük bir kadife parçası dimdik duruyormuş. Duchamps, kadına bir “lütfen dokunun” etiketi takmış. Daha ne çılgınlıklar, anlatmakla bitmez. Açılış sırasında büyük olay çıkmış Paris sokaklarında. Galeri kapısına polis gelmiş ve içeriye 21 yaşından küçükleri almamış.
Maeght’in ilk sergilerinin işte böyle ses getirenler olduğunu duyduktan sonra Maeght’in topladığı yüzlerce modern sanat yapıtını, onlarla bir müze kurmasını ve üçüncü kuşaktır galericilik, sanat danışmanlığı yapmalarını net bir şekilde gözümde canlandırabiliyorum.
Bir de tabii 1947-48 yıllarında savaş sonrası Paris’teki sanat ortamlarında hiç Yahudi kalmadığını, sergi salonlarının yakılıp yıkıldığını, sanatçıların sergi açabilmek için yanıp tutuştuğunu akıldan çıkarmamak gerekiyor.
Ata’nın fotoğrafları satılıyor
10 Mayıs Cumartesi saat 14.30’da Nişantaşı Sofa Otel’de Maçka Mezat’ın müzayedesi var. Müzayedenin ilginç tarafı Osmanlı’nın son dönemlerine damgasını vurmuş iki fotoğrafçı, Pascal Sebah ve Abdullah Biraderler’in çektiği fotoğrafların da satılması.
Aile albümlerinden birçok yaşmaklı Türk kadını, bol bol orijinal deri albümlerinde İstanbul fotoğrafları ve Atatürk’ün özel fotoğrafçısı Jean Weinber’in çektiği 88 fotoğraf. Bunları tek tek seyretmek gerekiyor çünkü tarih yazıyor üstlerinde. Gazi Mustafa Kemal’in, Kurtuluş Savaşı sonrası cumhurbaşkanı olarak İstanbul’a ilk gelişi, hani şu İstanbul’la barışma ziyaretinin fotoğrafları bunlar. Bir de Foto Nur damgalı Atatürk’ün naaşının 19 Kasım 1938’de Dolmabahçe Sarayı’ndan alınarak top arabası ile götürülüşü, tören için gelen yerli yabancı devlet erkânının görüntülendiği fotoğraflar...
Hatta müzayeden önce Maçka Mezat’a gidip fotoğraflara tek tek bakın. Bir daha göremezsiniz.