Serfiraz Ergun

Serfiraz Ergun

serfiergun@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Moda Tasarımcıları Derneği’nin uzun zamandır hazırlandığı İstanbul Fashion Lab, yani Türkçe’siyle İstanbul Moda Laboratuvarı geçen perşembe başladı ve cumartesi akşamı Özlem Süer defilesiyle bitti. Tasarımcılar 2009 Sonbahar/Kış koleksiyonlarını tanıttı. Perşembe;  Ümit Ünal, Hatice Gökçe ve İdil Tarzi, cuma;  Bahar Korçan ve Arzu Kaprol gibi ağır toplar, cumartesi de Ezra-Tuba Çetin Kardeşler ve Özlem Süer, toplam yedi defile yapıldı.
Tophane-i Amire’nin içine kurulan podyumun kenarlarındaki amfi hıncahınç doluydu. Hem de her üç gün. Yabancı basın vardı.
İstanbul’da yeni şube açan ve özellikle moda sektöründe uzmanlaşan L’Appart Halkla İlişkiler Şirketi  bir e-posta atmış, Fransız tekstil dergisi Journal du Textile’in tam sekiz sayfa ayırdığını anlatıyor bu etkinliğe ve Özlem Süer’e. L’Appart’ın da ilk uluslararası işiydi.
İstanbul Fashion Lab’in fikir babaları arasında Hakan Yıldırım da var. Bu moda haftasının amacı aynı Milano, Paris ve New York’taki gibi bizim tasarımcılarımızın ürünlerini gelen alıcılara ve dış basına da tanıtmak. Kimbilir belki günün birinde Herald Tribune’un moda editörü Susan Menkes’i de izleyici koltuklarında görürüz.

Haberin Devamı

Gizli kahramanlar
Organizasyon gayet düzgün aktı gitti. Tabii kulisteki bazı  gizli kahramanların da sayesinde. Bernaylafem’in ortakları ve çalışanları, Bahar Korcan’ın eşi prodüktör Cem Görk, koreograflar (kuliste Uğurkan Erez’i gördüm) ve tabii moda tasarımı okuyan gönüllü öğrenciler. Tek canımı sıkan bu genç tasarımcıların sektör abilerinin ve  ablalarının olaya ilgisizliğiydi.
Bernaylafem çoğuna davetiye göndermiş. Sadece Ayaydın gruptan Yalçın Ayaydın, Bill’s’den Selman Bilal ve sponsor Boyner’den Aslı Karadeniz katıldı. Bu kadar amatör ruhla yola çıkan ve aslında birbirlerinin kıyasıya rakibi olması gerekirken el ele veren yedi kişiyi sektörün büyüklerinin teşvik etmesi gerekirdi. Keşke Bir Cem Boyner’i ve Cem Hakko’yu, hele hele Oğuz Satıcı ve Bakan Kürşat Tüzmen’i de izleyiciler arasında görebilseydik.
Sonuçta ilerde sayıları çok artacak olan bu yedi tasarımcı yıllardır “fason istemiyoruz, marka istiyoruz” diye vızırdanan Türkleri moda konusunda uluslararası platforma taşımaya çalışıyor. Hem de beş parasız ve sadece beden gücüyle ittirip kaktırarak.

Haberin Devamı

İstinye Park’ta bir başbakan

  Geçen hafta sonu İstinye Park’tan bir başbakan geçti. Estonya Başbakanı Andrus Ansip. Kalktım gittim. Etkinlik alanında cılız bir tasarım sergisi açmışlar. Ama iyi oldu, Estonya gibi Avrupa kıtasının en kuzey ülkelerinden birinin başbakanını tanıdım. Talinn Büyükelçisi arkadaşım Şule Soysal’ı, Estonya Fahri Konsolosu Tuncay Özilhan’ı gördüm, lafladık.
Tam o sırada, olduğumuz yerin yanıbaşında koskoca bir Mudo açan Mustafa Taviloğlu da cumartesi mağaza teftişine çıkmış her zamanki gibi. Bizi görünce geldi.
Başbakan Gerede’ye kayak maratonuna katılmak üzere gidince biz de “bir Mudo’ya uğrayalım” dedik Tuncay Özilhan’la. Oradan geçen ve Özilhan’ı gören İstinye Park’ın ortaklarından Zafer Kurşun (Orjin Grup) ve AKP Milletvekili Şaban Dişli de bizimle Mudo’ya bir kahve içmeye geldi. Tabii hazır AKP milletvekili de elimize geçmişken kıran kırana bir “milleti kurtarma” harekâtı başlattığımızı anlatmama gerek yok.Taviloğlu cumartesi saat 14.00’te mağazasına sadece 38 kişinin girdiğinden şikayet etti.

Haberin Devamı

Saklı köşeler
Birden Mudo mağazasının içinde oturup kahve içtiğimiz yerin güzelliğine gözüm takıldı. Bebek Mangerie’nin sahibi Elif Yalçın açmış. İncecik sade bir kadın. New York’taki Dean &Deluca’ları , Londra’daki Conran Deli’leri örnek almış kendisine. ‘Delicatessen’ler var. Şarküteriden başka göze çok hoş gözüken hazır yemek de var. İstersen orada oturup yiyorsun, istersen sardırıp eve götürüyorsun.  Hamur ustası hamurunu açıp upuzun İtalyan grisiniler yuvarlıyor oracıkta, gözünüzün önünde. Sandviç sosları, chutneyler , çeşitli peynirler satılıyor.
 Yani İstinye Park’ta sadece alışveriş merkezinin klasik kafeleri, lokantaları dışında da böyle saklı köşeler karşınıza çıkıveriyor.