Serfiraz Ergun

Serfiraz Ergun

serfiergun@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Selman Bilal ve Süha Bilal kardeşler  “Bil’s” i yaratanlar. Hani şu bembeyaz uzun kollu gömlekler askılardan sıra sıra  sarkarlar vitrinde ya işte o  Bil’s gömlekleri. Eskiden Nişantaşı Karakolu’nun sokağından Beymen’e giderken birinci katta showroomları vardı.
Beymen o sokağa resmen el koydu. Yan yana üç binayı birden aldı. Bil’s de taşındı gitti, Tepebaşı’na. İşte şimdi o Tepebaşı binası aynı zamanda Dot Tiyatrosu’nun bu sezonluk tiyatro sahnesi olacak.
Dot Tiyatrosu da İstiklal Caddesi’nin imzalı apartmanı Mısır’da avant-gard oyunlar sahneye koyan, sahnesi değişik, koltuğu değişik  siyah-beyaz bir tiyatro. Sahne ile izleyici o kadar iç içe ki, siz de kendinizi oyunun içinde hissediyorsunuz bir anda. Selman Bilal baştan beri Dot’a destek çıkıyor.
Bernaylafem aradı, Selman Bilal’in evine çağırdı, Arnavutköy’e. Dot’la Bilsar (Bilal Kardeşlerin şirketi) bu yeni projeyi anlatacaklarmış.
Akşam akşam Arnavutköy’ün dimdik merdivenlerini söylene söylene çıktım. Aman Allahım o da ne? Merdivenlerin tepesinde eski binaların kiremitlerinin sonunda bir avludan içeri girdik. Bu eski semtte ne şık ve yalın bir ev o? Aynen Bill’s gömlekleri gibi. Mimar Han Tümertekin yapmış. Bilaller’e yaptığı bu üçüncü evmiş. Biri Kemerburgaz’da, biri Assos’ta (Ağa Han ödüllü) diğeri de Arnavutköy’dekiymiş. Manzara zaten şahane, evin içi de dışı da az ve öz.  Bahçenin ucunda duvarı boyunda bir Ayşe Erkmen seramik panosu...
Evlerden bahsederken B1, B2, B3 diye bahsediyorlar. Bu biraz tuhaf doğrusu. Boğaz’ın karşı yakasına, Kuleli Askeri Lisesi’nin pırıl pırıl yanan ışıklı binasına bakarak rose şaraplarımızı içtik. 

6-7 saatlik bir oyun
Murat Daltaban anlattı. Uzun aradan sonra kendisinin de oynayacağı bir oyun, pardon bir değil 18 oyun sahneye koyuyorlarmış. Oyunun yazarı İngiliz Mark Ravenhill. Daltaban geçtiğimiz ilkbaharda Londra’nın çeşitli tiyatrolarında  “Shoot / Get / Treasure / Repeat” isimli bu oyunu seyretmiş. Ve, “Vur / Yağmala / Yeniden” diye Türkçeleştirip  bu  epik oyunları Türkiye’ye getirmeye karar vermiş.
Mekân, Bilsar’ın Tepebaşı’ndaki farklı binası (oraya artık “Dotbilsarda”  diyorlar);  oynayanlar,  Dot oyuncuları (toplam 35 kişi); finansör Selman Bilal. Aslında her biri ayrı oyunmuş ama Haziran 2009’da hepsinin bir araya gelmesinden oluşan 6-7 saatlik bir bütün oyunla bu proje noktalanacakmış. Bazı oyuncular bir oyundan çıkıp diğerinde oynayarak oyunlar arasında bir bağlantı kuracaklarmış. Yani küçük küçük resimlerden oluşan bir büyük resim gibi.
O gece HSBC saldırısında yaşamını yitiren Kerem Yılmazer’in eşi Göksel Kortay, Haldun Dormen, İstanbul Kültür Sanat Vakfı Genel Müdürü Görgün Taner ve İKSV Tiyatro Festivali Direktörü Dikmen Gürün de gazeteciler  ile birlikte  konuklar arasındaydı. Dotbilsarda meslek büyüklerinden onay almış gibi geldi bana.
16 Ekim’de “Vur/Yağmala/Yeniden” başlıyor. Her biri 20-25 dakikalık başı sonu olan, başlayıp biten 18 oyun oynayacaklar Dot oyuncuları yedi ay içinde. Mayıs sonunda da 6-7 saatlik tüm oyunların bir  son sözü olacak. Mark Ravenhill kendisi de Türkiye’ye gelecek ama nasıl? Zaten HIV pozitif olan oyun yazarı geçen mart bir epilepsi krizi geçirmiş, beyni yedi dakika oksijensiz kalınca uzun süre komada yatmıştı.


Türk kıyafetli İngiliz oryantalistler 
Geçen hafta Tepebaşı Pera Müzesi’nde açılan 18. Ve 19. yüzyıl Britanyalı Oryantalist ressamların tablolarının sergilendiği ve İngiltere’nin en önemli sanat kuruluşlarından biri olan Tate Britain’in düzenlediği Doğu’nun Cazibesi (The Lure of the East) sergisi açıldı. Kaçırmayın,  gidip gezin.
Benim en eğlendiğim ve oyalandığım yer beşinci kattı. Burası portreler katı. Burada portreleri olan kişilerin  hemen hepsi İngiliz ama Osmanlı ve Arap kıyafetleri giyerek poz vermişler.
Serginin küratörü ve kataloğun editörü Nicholas Tromans’a “neden böyle giyiniyorlardı?” dedim. Bana uzun uzun anlattı. Bir kere Doğu’ya yani Orient’e kadar gelip buraları gezip görmüş olmak bayağı bir başarı. Tüccarlar, diplomatlar bunu yapıyorlar da turistlerinki emek istiyor. Hem buralara kadar gelip bu kültürü özümsemiş gibi yapıyorlar, giysilere kültürel bir önem yüklüyorlar, hem de şık, değişik ve farklı olduklarını düşünüyorlar. Bazen Arabistanlı Albay Lawrence gibi Araplar’ın güvenini kazanmak için, onlarla dayanışma içinde olduğunu göstermek için giyiniyorlar.  Bazen de James Silk Buckhingam gibi imparatorluk karşıtı olduğu, İngiltere’nin Hindistan politikalarını beğenmediği için Doğu’lu gibi poz veriyor.
 Bir de Kraliçe Viktorya döneminde kılık değiştirme , topluma yön veren kodları, gelenekleri kırma, ihlal etme yoluymuş. Kuşkusuz Doğu, iki yüzyıl önce,bir Batılı için 1001 Gece Masalları’nı, fantastik ve büyülü bir yaşamı çağrıştırıyordu.  Avrupa sosyetesinde maskeli baloların çok popüler olduğu yıllara birisi çıkmış “Maskeli Balolarda Türk Kostümlerinin Etkisi” diye bir doktora tezi bile yazmış