Serfiraz Ergun

Serfiraz Ergun

serfiergun@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Proje 4L/Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi Levent’te Kanyon Alışveriş Merkezi’ne komşu bir mekân. Sevda ve Can Elgiz damıtılmış zevkleri olan güncel sanat yapıtları toplayan koleksiyoncu bir karı koca. Birkaç yıldır Proje 4L’de sergiler açarak, kendi koleksiyonlarını sergileyerek İstanbullulara güncel sanatı önce tanıtmaya sonra da sevdirmeye çalışıyorlar.
Proje 4L/de dün açılan “Yarının şafağı” başlıklı sergide İtalyan güncel sanatı tanıtılıyor. Elgiz çifti ile birlikte 11 kolleksiyoncu 40 yaş altı 12 İtalyan güncel sanatçının yapıtını sergiliyor. Bu koleksiyonculardan 10’u İtalyan. Geçen gece Sevda ve Can Elgiz evlerinde bu koleksiyoncuları, sanatçıları, İtalyan Kültür Merkezi ve Başkonsolosluğu’nun yetkililerini çağırdıkları bir davet verdiler. İtalya’nın en önemli koleksiyonerleri ve güncel sanatçılarıyla tanıştım bu davette. Sevda, Can ve kızları Ayda ve Canda Elgiz’in daveti verdikleri evden bahsetmeliyim önce.Yalın ama çok şık bir ev. Duvarlar güncel sanat resminin en iyi örnekleriyle dolu.

Haberin Devamı

4 yılda 700 eser satın almış 

Mobilyalar da öyle, masadaki kül tablası bile bir sanat yapıtı. (Günün birinde sizi de evlerine çağırırlarsa bir hediye götürmeyi düşünmeyin, şansınızı zorlamayın. Benim de yaptığım gibi bir buket çiçek en iyisi.) Davetteki konuklar arasında peşinde en çok koşulan kişi Yapı Kredi’nin de ortaklarından UniCredito Bankası’nın sanat danışmanı Catterina Seia Marocco idi. Düşünebiliyor musunuz, bu kadın son 4 yılda sadece İtalyan güncel sanatçılarının 700 yapıtını satın almış banka koleksiyonuna.
Güncel sanat zaten zor satılıyor, hangi sanatçı yapıtının UniCredito koleksiyonuna girmesini istemez. Aralarında Türkiye’den sadece Handan Börtüçene’nin yapıtları varmış. Börtüçene geçtiğimiz yıl Venedik’in ünlü Fenice Operası’nda sergi açmıştı. Catterina, İtalya’da yaşayan sanatçımız Şükran Moralı’nın işlerini de takibe almış, yakında onu da UniCredito koleksiyonuna sokacak. Milano’daki  kendi evine de şu anda Yapı Kredi’de Meryem başlıklı sergisi olan Pınar Yolaçan’dan birşeyler almak istiyor. Koleksiyonerlerden Mauro Corinaldi ile uzun uzun sohbet ettim.

Haberin Devamı

Para kazandırıyor 

 Marino’nun annesi varlıklı ve köklü bir ailenin kızıymış ve klasik İtalyan resmi koleksiyonu varmış. 70’li yıllarda Miro ve James Rosenquist’ten aldığı tablolarla modern resme girivermiş.
Oğlu Marino da o yıllarda Fluxus akımından birkaç yapıtla başlamış şimdilerde sadece güncel sanat topluyor. Vedovamazzei  adı ile resim yapan güncel sanatçılar Simeone ve Stella’yı da yol paralarını verip İstanbul’a getirmiş. Mauro’ya koleksiyonunu neye göre yaptığını sordum, “sadece beğendiklerimi alıyorum” dedi. Ama İsviçre Bankası BSI’nin LIBRA adıyla kurduğu sanat fonuna da parasını yatırmış. O fon 7 yıl süreyle yeni parlayan güncel  sanatçıların yapıtlarını alıp satarak Mauro’ya para kazandırıyormuş. Zenginler her zaman tahvil, bono alacak değil ya, parayı değerlendirmenin çeşitli yolları da var. Yeter  ki paranız olsun.

Boğazköy’e kerpiç surlar

Pera Müzesi’nde bir kitap tanıtımı vardı. JTI’ın sponsor olduğu bir kitap bastırıldı; “Hattuşa Kerpiç Kent Suru.” İlginç bir strateji: JTI bir yandan dev bir sigara üreticisi diğer yandan tüm dünyada gençlerin sigara içmelerini önleme kampanyalarına sponsor oluyor. Konumuza dönelim, Hattuşa yani Boğazköy milattan önce 1600  ile 1180 yılları arasında  Hitit İmparatorluğu’nun başkentiydi. Bugün de UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde. Alman Arkeoloji Enstitüsü,  Tunç Çağı’ndan kalan bu kenti ayağa kaldırmaya çalışıyor. Kazı başkanı Dr. Jürgen Seeher. Eşi Türkmüş, o yüzden güzel Türkçe konuşuyor, tatlı bir aksanla anlattı: Hattuşa’nın etrafı  kerpiçten surlarla çevriliymiş.

Haberin Devamı

Yeniden ayağa kaldırmışlar

Bu surların 65 metrelik kısmını orijinal haliyle yeniden ayağa kaldırmışlar. Ayağa kaldırdı dediysem, kazılarla değil, yeniden sıfırdan inşaa ederek. Önce suratımı bir buruşturdum. Aynen o dönemdeki yöntemleri uygulayarak samanlarla toprağı karıştırıp  büyük büyük kerpiç tuğlalar yapmışlar, onlarla orijinal surlara uygun  kent duvarları örmüşler. Buna rekonstrüksiyon diyorlar arkeolojide.
Deneysel arkeoloji alanında dünyada ilklerden olduğu için de önemliymiş. Dr. Jürgen Seeher deneysel arkeolojiyi  de şöyle tanımladı:  “Millattan 1600 yıl önce Hititler böyle bir iş için ne kadar malzeme kullandılar, ne kadar zorluk çektiler, nasıl bir işgücüne gereksinim duydular ve kaç zamanda bu işi bitirebildiler “ bu yolla tesbitlerde bulunduk. Şimdi ise “bu duvar Orta  Anadolu’nun sert iklimine ne kadar dayanabilir, sıvalarının ne kadar zamanda yenilenmesi gerekir “ gibi araştırmalarımız var.