Serfiraz Ergun

Serfiraz Ergun

serfiergun@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Birkaç gün önce, New York, Modern Sanatlar Müzesi’nden (MoMa) bir mail aldım. Dünyanın en önemli modern sanat yapıtlarının sergilendiği müzeden, olacağını daha önceden bildiğim bir etkinlikle ilgili basın bülteniydi aldığım.
Basın bülteninin başlığı şöyleydi; “MoMa, Cinecitta Holding’le işbirliği sonucu, İtalyan yönetmen Ferzan Özpetek’in filmlerini sunar.” Birden içim burkuldu, ağzımın tadı değişti, bu Ferzan Özpetek bizim ki değil mi? Tam da geçen haftalarda Ferzan Özpetek ile Habertürk’teki programım için röportaj yapmışım; “Ne güzel birkaç yıl içinde Orhan Pamuk, Fazıl Say, Nuri Ceylan Bilge, Ferzan Özpetek gibi Türkler bizim gibi uluslararası başarıya aç bir halka başarılar getirmiş, bunu neye bağlıyorsun?” gibi bir şeyler sormuştum, o da birşeyler söylemişti. Şimdi gel sen 50 yaşına merdiven dayamış Ferzan Özpetek’i İtalyan yap.

Kırıldım için için

Basın bültenini sonuna kadar bir nefeste okudum acaba “Türk-Türkiye” laflarını da geçirmeye zahmet edecekler mi diye? Yok..
“En önemli çağdaş İtalyan filmcilerinden Ferzan Özpetek” diyor, başka birşey demiyor. Koca bir haftayı onun filmlerine ayırıyor ama “Ferzan Özpetek (doğumu İstanbul 1959)” ve “Karşı Pencere ve Harem filmlerinde uzak mekânlar, İtalya ve Türkiye kullanıldı” laflarından başka da birşey yok bizim taraflardan. MoMa naapsın? Cinecitta, yani Mussolini tarafından önce propaganda yayması için kurulan sonra da İtalyan sinema sanayisinin temsilcisi bu şirket, “bu adam bizim” demiş, filmlerini pazarlıyor.
Bir film şirketinin yapacağı en iyi şeyi yapmış, sanatçısını MoMa’ya taşımış. “Ferzan 31 yıl İtalya’da yaşamış, ondandır herhalde” diye sıkıntımı kovmaya çalışıyorum. Olmuyor, bülteni okumaya devam ediyorum; İtalyan Konsolosluğu’na şükranlar, İtalyan Kültür Merkezi’nde basın toplantıları...
İnşallah New York ’taki Türk Başkonsolosumuz da Ferzan Özpetek onuruna bir kokteyl verir diye düşünüyorum ama “MoMa nereden bilecek adamın Türk olduğunu, haber vermemiştir ki derken “bari İtalyan Konsolosluğu’ndaki davete Türk Konsolosunu da çağırmayı unutmasalar” gibi bir geri adım aklıma düşüyor.
Cinecitta bayağı benimsemiş Ferzan Özpetek’in safkan İtalyanlığını, Ferzan Özpetek de dememiş onlara liseyi bitirinceye kadar Türk olduğunu, Türkiye’de yaşadığını. Nasıl desem; bayağı kırıldım için için.

Haberin Devamı

Önce Michelle sonra başkan
Geçen pazartesi CNN World’e kilitlendim. ABD’nin yeni seçilen başkanı Barack Obama ve eşi Michelle , Başkan George Bush ve eşi Laura Bush’u ziyarete gittiler. 20 Ocak’taki yemin törenine kadar Beyaz Saray’a taşınmayacak Obama çifti. Böylece yeni sıfatıyla Barack Obama ilk kez Beyaz Saray’a ayak basmış oldu.
Obama’nın siyah makam arabası Beyaz Saray’ın South Lawn dedikleri güney kapısına yanaştı. Bay ve Bayan Barack Obama’yı kapıda Bay ve Bayan George Bush ayakta karşıladı.
Bush ve Obama, Jacqueline Kennedy first lady iken Beyaz Saray’a ilave ettirilmiş olan Gül Bahçesi’nin sütunlu kemeraltından yürüyerek Oval Ofis’in bahçeye açılan kapısından içeri girdi. Erkekler Beyaz Saray’ın çalışma bölümü olan Batı Kanadı’nda gezdi ve Oval Ofis’te devlet meselelerini görüştü; kadınlar da muhtemelen özel bölümdeki eşyalara, taşınacak olan yeni ailenin ihtiyaçlarına göz attılar. CNN’de bu tarihi ziyareti seyrettiniz mi? Obama’nın siyah makam arabası kapıya yanaştı.
Barack Obama, protokolün da gerektirdiği şekilde arabanın sağ arka koltuğunda eşi ise soldaydı. Şoför kapıyı açtı, Obama indi, hiç telaş yapmadan, sanki hergün Beyaz Saray’a geliyormuşcasına, kendilerini ayakta bekleyen Bush çiftine doğru yönelmeden Michelle Obama’ya elini uzattı, arabadan inmesine yardım etti. Cool! İlk iş eşinin arabadan inmesine yardım etmekti.
Söylesenize hangi kadın bayılmaz buna? Sonra sakin bir şekilde George Bush’a elini uzatarak sıktı, daha sonra da Laura Bush’a, önce Başkan’a sonra eşine. Yani yine protokolün gerektirdiği biçimde.