Tayfun Bayındır

Tayfun Bayındır

tayfun.bayindir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geçmiş olsun... Daha belki Galatasaray-Başakşehir maçı oynanmadı, kağıt üzerinde matematiksel olarak hala şans görünüyor da olabilir ama bence artık Fenerbahçe’nin şampiyonluğu Kafdağı’nın arkasında. Büyük, inanılmaz mucizeler olmazsa kalan maçlarda ikinciliğini korumaya çalışan bir takım seyrederiz.
Gerçekçi konuşalım, dün izlediğimiz Fenerbahçe ‘kalitesiz’, bir o kadar ‘tedirgin’ ve onlardan da fazla ‘kimliksiz’ bir takımdı... Ne olduysa Dünya Kupası arasında oldu. Tempolu oynayan, göze hoş gelen futbol sergileyen, yediğinden daha fazla gol atan ve pozisyon üretmekte hiç zorluk çekmeyen bir takım gitti, yerine neredeyse tüm oyuncuların çakmalarından oluşan bir ekip çıkageldi. Üç-beş pas yapmak, oyun kontrolünü sürekli elinde tutmak, seyircisini her an heyecanlandıracak bir performans sergilemek neredeyse imkansız hale geldi. Kazanılan maçlar, ya penaltılarla, ya son dakika gelen sürpriz golle, ya da rakip ikramlarıyla gerçekleşti. Jesus’un çakma olmayanını da getirseniz (hani o ligin ilk 8 haftasında Jesus varya işte o) dün sarı-lacivertli forma giymiş ekibi takım yapamazdı.
Üç-dört hafta önceki bir maç kritiğinde Fenerbahçe için ‘Arabesk futbol’ oynuyor demiştim. Ülkemizin çok önde gelen hocalarından bir tanesi ‘Benzetmene bayıldım. Arabesk müzik aslında acıların müziğidir. Fenerbahçe de acıların takımı. Ama ne yazık ki üzülen taraftar oluyor. Onların oynadığı arabeskin de ötesinde’ demişti. Dün gördük ki hoca hiç haksız değil.
Şimdi merak ettiğim bazı oyuncular var. Daha önce de vurgulamıştım, şimdi de vurgulayacağım. Bu Rossi’nin paşa babası kim acaba. Açıkcası ben henüz karar veremedim. Et mi, balık mı? 90 dakika oyunda nasıl kaldı, Jesus onda ne gördü gerçekten çok merak ediyorum. Ya gol kralı Valencia’ya ne demeli. Bu kadar top kaybetmek, bu kadar vurdumduymaz olmak akıl alacak gibi değil. İki metre yanında boş duran arkadaşına pas vermek yerine çalım yapmayı tercih etmek, sonrasında da top kaybetmek en büyük özelliği. Bu kez Jesus bile ona dayanamadı. Savunma zaten haftalardır berbat. Şans eseri ayakta duruyorlar ve bence yine şans eseri rakip hücumlarına engel olabiliyorlar. Yoksa iş normal seviyeye gelince Szalai gibi hatanın babasını yapıyorlar.
Bu kulüp amatör branşlarda fırtına gibi esiyor. Kadın basketbol yenilmez armada, erkek basketbol direniyor, kalitesinin ve kapasitesinin üstüne çıkıyor, kaybetse de seyircisini mutlu ediyor. Kadın voleybol da farklı değil. Mutlak bir kaliteleri, mutlak bir kazanma hırsları var, hiç bırakmıyorlar. Tüm bu amatör branşların ortak özellikleri seçilen oyuncuların ve onları yöneten antrenörlerin doğru isimler olması.
Futbol öyle mi? Asla değil. Toplama bir takıma sezonu elleriyle teslim ediyorlar. Çünkü o toplama takımın bir kalitesi var.