Öğrenci affı, sosyal sorumluluk ve atama

11 Şubat 2024

Güya artık öğrenci affına gerek kalmayacaktı. 

Son öğrenci affı çıkartılırken öyle denilmişti. 

Başka ülkelerde böylesi bir uygulama yok, zaten gerek de kalmıyor. 

Girdiği bölümde başarılı olmayan ya da aradığını bulamayanlar üniversitelerin belirlediği koşullar çerçevesinde bir başka bölüme geçebiliyor. 

Bizde de öyle olacaktı ama on binlerce öğrencimiz ve aileleri yine af arayışı içerisinde. Affın bir çare olmadığı göz önünde bulundurularak keşke bu konuda yeni arayışlar içerisine girilse, yeni açılımlar getirilse! 

Değerler manzumesi  

Eğitimde kazandırılması gereken “değerler”den hemen herkes söz ediyor. Peki o değerler neler? 

Örneğin iyi insan, iyi yurttaş, adil ve çalışkan olmak bunlardan bazıları. Bu değerlerden diğeri ise sosyal sorumluluk. 

Yazının Devamı

Söylenene değil görünene inanıyoruz

9 Şubat 2024

Hemen her konuda her şey söyleniyor.

Özellikle de duymak istediklerimiz konusunda.

Hele ki seçim zamanlarında.

Suç söyleyenlerde mi yoksa o beklentiyi yaratanlarda mı?

Siz bir şeyler duymak istiyor ve karşı tarafa bu yönde bir baskı uyguluyorsanız onların da size bunları söylemekten başka çareleri kalmıyor!

Böylesi bir durumda hatalı olan kim?

Söyleten mi yoksa söyleyen mi?

Örneğin mülakatın kaldırılacağı söylendi, arkası gelmedi.

Yazının Devamı

Kolejler, hayaller, yapılanlar, yapay zekâ?

7 Şubat 2024

Türkiye Özel Okullar Derneği (TÖZOK) “Eğitime Bütünsel Yaklaşım ve Yapay Zeka” temasıyla düzenlenen 22. Geleneksel Eğitim Sempozyumu’nun sonuç bildirgesini açıkladı.

İlginç satır başları var.

Başkalarını bırakın, kendileri, açıkladıkları bu hedeflerin yüzde kaçını yetiştirdikleri öğrencilere kazandırabiliyorlar?

İşte o satır başlarından bazıları:

■Soran, sorgulayan, sorunları öngörebilen ve çözümler üreten bireyleri yetiştirmek önceliğimiz olmalı.

■Görevimiz yeni nesilleri kendilerini keşfetmeye, farklılıklarını ortaya koymaya, sınırlarını zorlamaya, bunun için hayaller kurup hedefler koymaya, çok çalışmaya, vazgeçmemeye teşvik etmektir.

■Öğrencilerin başkalarına, içinde bulundukları toplumlara ve gezegene karşı duyarlılık ve bilinçle katkıda bulunacak bireyler olmalarına zemin hazırlanmalı.

■Bu, aynı zamanda çevremiz ve gezegendeki tüm canlılarla muhteşem bir uyum içinde olmakla da ilişkilidir: Bireylerin bütünsel gelişimini besleme; eşitlik, açıklık ve demokratik ilişkiler

Yazının Devamı

Eğitime “yerel” bakış

4 Şubat 2024

Yerel seçimlere sayılı günler kaldı. 

Adayların tamamına yakını olmasa da büyük bir çoğunluğu açıklandı. 

Propaganda süreci ise çoktan başladı. 

Vaatler havalarda uçuşuyor. 

Anadolu’nun göbeğindeki kentlere “Size deniz de getireceğim” gibi uçuk, kaçık vaatler olmasa da benzerleri de yok değil. 

Bizi asıl ilgilendiren ise eğitime, bilime ve geleceğe yönelik adımlar. 

En önemlisi de kentsel aidiyet hissi konusundaki çabaları. 

Doğduğu köy, kasaba ve kentle gurur duyan, orada yaşamaya devam eden, aradığı her şeyi başka yerlerde değil de orada bulan ve bu konuda bayraktarlık yapan kaç yerleşim birimimiz var? Başkan, meclis üyeliği ve muhtar adaylarımızın kaçı bu konuda ne diyor? Kaçının aklından “Seçmenlerimin aidiyet duygularını nasıl pekiştiririm” sorusu geçiyor?.. 

Yazının Devamı

En hızlı büyüyen sektör de eğitim, en zorda olan da!..

2 Şubat 2024

MEB’e bağlı özel öğretim kurumları son 10 yılda üç kat büyüdü. Öğrenci oranı yüzde 3’ten yüzde 9’a yükseldi. 

Üniversitelerde de durum farklı değil. 

Üniversite ve öğrenci sayısı hemen her yıl yeni rekorlar kırıyor. 

Öğrenim ücretleri son  

10 yılda 10’a katlananlar var. 

Sınav harçlarındaki artış ise inanılmaz boyutlarda. 

Başvuru ücretleri geçen yıla göre yüzde 156 oranında artarak 345 liradan 885 liraya yükseldi. 

Kolej, dershane ve özel ders ücretlerindeki artış oranlarına bakıldığında yüzde 100 sınırını aşanların sayısı bir hayli fazla… 

Yazının Devamı

Yapmak kadar anlatmak da önemli

31 Ocak 2024

Bir şeyler yapmak, hele ki herkesi ilgilendiren konularda ortak sorunlara, kalıcı çözümler üretmek çok zor!

Daha zor olanı ise bunları doğru yerde, doğru zamanda, herkesin anlayabileceği bir şekilde anlatmaktır.

İletişim konusunda ciddi sıkıntılarımız var.

Kimimiz hiçbir şey yapmadan bütün ülkeyi ayağa kaldırıyor, kimimiz de çok şeyler yapmasına karşın en yakınındakilere bile duyuramıyor.

Tıpkı tavuk, balık hikâyesinde oldu gibi.

Biri binlerce yumurta bırakır kimsenin haberi olmaz, diğeri bir yumurta yapar bütün mahalle haberdar olur…

Tanıtımın, reklamın, paylaşımın, pazarlamanın, görüş alışverişinin de üretmenin bir parçası olduğu, bu çağda bile bazılarımızca hâlâ kabullenilmiyor.

”Bizi bilen bilir, tanıyan tanır, saygı duyan duyar, gerisine de anlatmaya gerek yok. Zaten anlatsanız da anlamazlar, anlasalar da ciddiye almazlar” anlayışından kurtulamıyorlar. Dünyanın en bilinen markaları, dünyanın en iyi üniversiteleri, tanıtıma hiç hız kesmeden devam ederken, bizimkilerin bu konuya hâlâ sıcak bakmamaları   an

Yazının Devamı

Havanda su dövmek bir çözüm yolu mu?

28 Ocak 2024

Dünyanın en çok okuyan ülkeleri sıralamasında arzu ettiğimiz bir yerde olmasak da en çok konuşan ülkeler sıralamasında şampiyonluğu kimseye kaptırmıyoruz.

Bilgi birikimimiz ya da o konuda bir görüşümüz olsun olmasın hemen her alanda konuşmaya bayılıyoruz.

Bu yöndeki üstünlüğümüz, sınırsız konuşma olanağı sağlayan mobil telefon paketleriyle daha da perçinleşti. Gerçek yaşamda olduğu gibi dijital dünyanın da en çok konuşan, en çok izleyenleri arasındayız.

Bu bir avantaj mı yoksa dezavantaj mı?

Olaya nereden baktığınıza göre değişir.

Eğer belli bir amaç çerçevesinde istişareye dayalı konuşmalarsa elbette yararlıdır. Peki bu uzun sohbetlerin ne kadarı bu yönde dolu dolu geçiyor, çevrenize bir göz atmanız yeter de artar.

Örneğin ülkelerin ve kişilerin telefonla görüşme sürelerine göz attığınızda çok çarpıcı bir tablo ile karşılaşmanız mümkün.

Saniyelerce mi, dakikalarca mı yoksa saatlerce mi?..

Yazının Devamı

“Sakın ismimi yazmayın…”

26 Ocak 2024

Şehir efsaneleri hepimizi esir almış durumda.

Sanki herkes dinleniyor, sanki herkes takip ediliyor, sanki ağzını açanın, iki satır yazan herkesin başı belaya giriyor.

Hele bir de eleştirel bir şeyler paylaşıyorsa!..

Bu yönde uygulamalar yok mu?

Yok demek abartılı olur ama yaratılan algı devasa boyutlarda.

Okumuşlar ve muhalifler böylesi bir korku içerisinde de sokaktaki vatandaşlar farklı mı?

Onlar da tedirgin.

Bu konuda en dikkat çekici olan ise profesörlerimizin ve en sıradan görevlerde bulunan ve en sıradan bilgileri bile paylaşmaktan kaçınan yetkililerimizin durumu.

Yazının Devamı