Spor kültürü oluşturamamak

29 Ocak 2009

Türkiye’de, spor, hiçbir dönem, bir yaşama biçimi-kültürü olarak algılanmadı ve bu çerçevede ona, gerekli yatırımlar da yapılmadı. ‘Ata sporu’muz deyip yere-göğe sığdıramadığımız güreşte yaşanan başarısızlıklar, her geçen yıl artıyor. Madalya kazandığımız alanlarda dahi, her yılın bir önceki seneyi aratması bile, aslında tek başına pek çok şeyi anlatıyor. Sadece güreş mi?
Özal döneminde, Amerikan filmlerini aratmayacak bir operasyonla ülkemize getirilen Naim Süleymanoğlu ve onun elde ettiği başarılar sonrasında, halter alanındaki gelişmeleri nereye koyacağız? Son olimpiyat oyunlarında, 70 milyonluk ülkenin kazanamadığı madalyalar konusunda ne yorum yapacağız? Spor örgütlenmesinin başında bulunanlar, bizlere yaşattıkları için acaba neler diyecekler? Durumu nasıl kurtaracaklar? 70 milyonluk nüfusun yüzde birini bile bulmayan sporcu sayısı konusunda, acaba bize kim doğruları söyleyebilecek? Son 30 yılda uygulanan spor politikaları sonrasında, futbolu öne çıkaran zihniyet kalıpları, spora katılımı değil seyretmeyi teşvik etmek suretiyle, sağlıklı nesillerin yetişmesinin önüne çektikleri setlerin hesabını nasıl verecekler?
80 öncesinde böyle değildi
Başarıyı

Yazının Devamı

Sporun, yerel seçimlerdeki yeri

22 Ocak 2009

İzmir kulüpleri ve yerel yönetimler başlıklı yazımda; spor-siyaset ilişkisinin boyutlarını tartışmıştım. Aslında sporu; siyasetten ve ideolojiden bağımsız bir alanmış gibi gösterme girişimleri, var olan yapının korunmasına yapılan önemli bir katkıdır. Tarih boyunca bu iki kurum arasında sürekli geçişler yaşanmıştır ve yaşanmaya da devam edecektir.
Siyasilerin, futbol kulüplerine sağlamış oldukları kaynaklar ve bu kaynakların hukuki prosedür içerisindeki yerinin ne olduğu da çok tartışmalı bir sorun olarak çözülmeyi beklemektedir. İzmir’de tüm spor kulüplerine yardımlarını esirgemeyen merhum Ahmet Priştina, üçüncü lige terfi mücadelesi veren Altınordu takımı için Trabzon’da oynanan final müsabakalarını izlemeye gitmişti. Priştina, yanına İzmir’deki diğer kulüp yöneticilerini ve belediye başkanlarını da almak suretiyle kendi döneminde spor kulüpleriyle büyükşehir belediyesi arasında yeni bir ilişkinin başlamasını sağlamıştı. Onun ölümü sonrasında ihtiyaçlarının ve beklentilerinin karşılanmasına alışan İzmir kulüpleri, yeni belediye başkanından yeterince destek bulamadıklarını düzenledikleri basın toplantılarıyla duyurmuşlardı. İzmir Gücü Spor Vakfı başkanı Levent Ürkmez’e göre:

Yazının Devamı

Stat kapısındaki hırsızlık

15 Ocak 2009

Öyle bir ülke düşünün ki hemen hemen her konuda bir resmi bir de gayri resmi rakamlar olsun ve bunlar arasında bir hayli büyük farklılık bulunsun. Buna örnek olarak ister açlık sınırı için açıklanan rakamları alın, isterseniz futbol maçlarındaki biletli seyirci sayısını.
Altay-Galatasaray arasında oynanan kupa karşılaşmasını izleyen seyirci sayısı ile gişe rakamları arasındaki fark bedavacı tartışmasını gündeme getirdi. İzmir kulüpleri için önemli gelir kaynağı olarak görülen Galatasaray-Beşiktaş ve Fenerbahçe karşılaşmalarında bilet fiyatları daima yüksek tutulur. Atatürk Stadyumu’nda oynanan bu karşılaşmalarda resmi rakamlar ile içerideki seyirci sayısı arasındaki fark bir hayli fazla olmaktadır. Bu durumdan ise en çok yüksek hasılat bekleyen kulüplerimiz etkilenmektedirler. En son karşılaşmayı 30 bin kişinin izlediği tahmin edilirken, biletli seyirci sayısı 19 bin kişi. Bu kayıplar sonrasında Altay kulübü maçtan beklediği 600 bin liralık hasılatın ancak üçte bir olan 226 bin lirayı kasasına koyabildi.
Stat sorunu çözülmeli
Altay kulübü başkanı Melih Tandoğan’ın açıklamalarında malum şahıslar olarak nitelendirdiği kesimlerin yol açtığı kaçak girişlerin önünü kesmeleri

Yazının Devamı

Futbol ve hayata sahip çıkın

8 Ocak 2009

Futbol, milliyetçi duygu ve düşüncenin yayılıp gelişmesinin yanı sıra taraftarlar üzerinde izler bırakma gücü de bulunan bir oyundur. Farklı renkl eri bir araya toplayabilme potansiyeline sahip olması ve biz kimliğinin yaratılmasında ayna benlik olan ötekini bize sunuyor olması ile de taraftarlar üzerinde son derece önemli katkıları olan bir oyundur.
Ülkemizde özellikle 1990’lı yıllarda yükselişe geç en pop-milliyetçilik anlayışı futbol sahalarında da kendisini göstermiştir. Üç hilalli bayraklar, bozkurt işaretleri ya da bu anlayışa mal olmuş bazı sloganlarda olduğu gibi. Yine aynı dönemde başlayan İstiklal Marşımızın her maç öncesi okunması anlayışı da bu kapsamdadır. Milliyetçi-şoven çizginin Hrant Dink’in öldürülmesi sonrasında bazı stadyumlarda kendi gerçek yüzünü ortaya koymuştur. Bu süreçte atılan sloganlarda bu çizginin en canlı örneğidir.
Özverili olalım
‘Hassas vatandaşlar’ ırkçı zihniyetlerini futbol sahalarına taşıdılar. Stadyum içinde bir etnik/dinsel topluluğu aşağılamak suretiyle futbolu ırkçılığa kurban ettiler. Stadyumlarda yaşanan tüm bu olumsuzluklara karşın yetkililer gereken önlemleri al(a)madılar. Bu açıdan Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut

Yazının Devamı

İzmir kulüpleri ve yerel yönetimler

1 Ocak 2009

İzmir kulüplerinin son dönemde elde ettiği başarılı sonuçlar sonrasında kent içinde yaklaşan yerel seçimlerinde etkisiyle birlikte futbolun desteklenmesi tartışmaları yeniden alevlenmeye başlandı. Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olmasının yanı sıra ülkemizdeki futbolun ilk defa oynandığı yer olma özelliğine de sahip bulunan, ayrıca ülke futboluna sayısız yetenekler kazandıran bir kentin futbolun vitrininde yer almıyor olması büyük bir handikaptır. Ancak bu olumsuzluk üzerinde yapılan tartışmaların İzmir içinden ve dışından çoğu kez İzmir takımlarının birleşmesi neticesine ulaşıyor olması da durumu daha da içinden çıkılmaz bir hale büründürmektedir. Neredeyse 100 yıla yaklaşan tarihe sahip Karşıyaka, Altay ve onları izleyen Göztepe, İzmirspor, Altınordu gibi kulüplerin geçen yıllar içerisinde kent yaşamı içerisinde önemli bir yeri doldurduklarını ve yaşayan tarihi tanıklar olarak İzmir kentinin şekillenmesinde kendilerince önemli bir etkileri olduğu gerçeğini birleşme(me) edebiyatı ile görmezden gelmek büyük haksızlıktır.
Yönetimsel olarak uzun yıllardır büyük hatalar yapan ve yapmış oldukları hatalar sonucunda takımlarımızın ülke futbol vitrininden hızla uzaklaşmasına yol açan

Yazının Devamı