Erol Yaraş

Erol Yaraş

ege@mil­li­yet.com.tr

Tüm Yazıları

Yukarıdaki başlık özellikle benim ve arkadaşlarımın Çeşme-Ildırı Körfezi’nde şahit olduğumuz katliam için geçerli. İnanıyorum ki bizim gibi başkaları da benzer manzaraları Foça, Karaburun, Urla özetle Türkiye’nin tüm kıyı şeritlerinde görüyorlardır.
Geçen pazar üç aile son bir kez denize girip sezon kapanışı yapalım dedik. Teknemizi Çeşme Eşek Adası’ndaki Jandarma Koyu’na demirledik. Konu döndü dolaştı benim balık hikayelerime geldi.
Ben denizlerin kuruduğunu, önce bilinçsiz avlanma sonra balık çiftliklerinin yarattığı kirliliğin amatör balıkçılara artık balık bırakmadığını anlatmaya çalıştım.
Akşamüstü Çeşme’ye doğru dönerken denizlerdeki gerçek katliamı tüm misafirlere gösterdim. Ildırı Koyu’nda benim sayabildiğim 12 tane devasa gırgır teknesi acımasızca avlanıyordu. “İşte” dedim, “ben ve benim gibi amatörlerin neden balık avlayamadıklarının ispatı.”
Bu yıl 24 metre derinlikten sonra avlanmak serbest diye bir kural konunca balıkların biraz nefes aldığı Ildırı Koyu tam bir katliam koyu olmuştu.
En az bir dönüm alanı çeviren, son teknoloji cihazlarla donatılmış tekneler tek bir balığın bile kurtulmasına izin vermeden hepsini doğal yaşamlarından alıyor, adeta köklerini kurutuyorlardı.
Arkadaşlarıma gırgır teknelerini yakından gösterip, “kendi gözünüzle görün, bu kadar aşırı avlanmaya balık mı dayanır” dedim. Benimle hep şakalaşan arkadaşlarım gördükleri aşırı avlanmaya çok ama çok şaşırdılar, adeta gözlerine inanamadılar.
Daha sonra Çeşmeli balıkçı bir arkadaşımı aradım ve gördüğüm aşırı avlanmanın onlara yansımasını sordum.
Ne kadar acıdır ki Çeşmeli balıkçılar da neredeyse bizim durumumuza düşmüşler. Özellikle Marmara bölgesinden gelenler ortalığı kasıp kavuruyorlar. Yerel balıkçılar bu aşırı avcılığın onları neredeyse bitirme noktasına getirdiğini, bir de gırgırlara kaçak trolcülerin eklendiğini, bunlarında gırgırdan canını zor kurtaran balıkları tamamen yok ettiğini söyledi.
Tabii ister istemez insanın aklına “Sahil Güvenlik” geliyor. Bu yıl ilk kez Çeşme’de Sahil Güvenlik botları bu kaçak trolcüleri kıstırabilmiş ve yakalamış. Gerekli cezalar verilmiş ama bu tiplerin pek uslanmaya niyeti yok.
Çeşmeli balıkçıların da yakından tanıdığı bu kaçak trolcüler halen avlanmaya devam ediyor. Aklınıza o zaman Sahil Güvenlik neden tekrar yakalamıyor sorusu gelebilir. Bu korsanlar onun da çaresini bulmuşlar: Çeşme Liman çıkışında, Dalyan ağzında ellerinde cep telefonlu adamları var. Sahil Güvenlik botu iskeleden ayrılırken bunlar kaçak avlananlara haber veriyorlar. Gelen mesaj üzerine de denizdeki korsanlar gerekli tedbirleri alıp denetimlerden kurtuluyorlar.
Bu kadar çirkinliğin ve yasa dışı avlanmanın olduğu denizlerimizde zavallı balıklar gene de iyi dayanıyorlar. Ama bugün iyi para kazandığını düşünen bu geri zekalılar şunu iyi bilmelidirler ki, aşırı ve kontrolsüz avlanma balık stoklarını hızla tüketmektedir. Çok yakında bu sularda balık kalmayınca neyi tutacaklar merak ediyorum.

Haberin Devamı

Tutumlu bohça

Haberin Devamı

Işınsu Kestelli “Tutumlu Bohça”yı ilk tanıttığı zaman yemeğin kendi kendine bir bohça içinde pişeceğine pek inanmamıştım. Kestelli geçen gün bir bohça da bana hediye etti.
Eve götürüp ne işe yaradığını anlatınca eşim Nur ve yardımcımız Kerime benimle dalga geçti. Kerime’ye “Yarın en zor pişen nohutu bu yöntemle yapacağız” dediğimde Nur, Kerime’ye “başka yemek de hazırla aç kalmayalım” diyerek olumsuz bakışını esprili bir şekilde ortaya koydu.
Sabah evde şakayla karışık, televizyondaki yemek programı gibi nohut nasıl pişirilirse ilk işlemler yapıldı. Tüm malzemeler hazırlandı ve biraz ocakta kaynadıktan sonra tarif edildiği şekilde bohçanın içine yerleştirildi.
Sabah 9.30 gibi torbaya konan tencere akşam eve dönüş saatim 19.30’da çıkarıldı. Bu arada Nur devamlı Kerime’ye başka ne yemek yaptın aç kalmayalım diyordu.
Ben usta bir ahçı edasıyla, ilk tadımı yaptım, nohut sanki ateşin üstünden yeni inmiş gibi sıcak ve hani öyle derler ya helva gibi pişmişti.
Isıyı tutma özelliği olan tulumlu bohça görevini yerine getirmişti. Eko-pişirme yöntemiyle ilave enerji gerektirmeden nohut kendi kendine akşama kadar nefis bir şekilde pişmişti. Bu yöntemle en az iki saatlik bir gaz tasarrufu sağlanmıştı.
Buradan İZKA’ya bir çağrım olacak. Ivır zıvır projelere binlerce lira harcayacağınıza özellikle kırsal alanda bir sosyal sorumluluk projesiyle bu torbaları ev kadınlarına dağıtın.
Hem çok büyük enerji tasarrufu sağlanmış olur hem de o insanların mutfak giderlerine katkıda bulunmuş olursunuz.