Erol Yaraş

Erol Yaraş

ege@mil­li­yet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dünya denizleri içinde en şansız ve talihsiz denizlere biz Türkler sahibiz mi demeliyiz.
Yoksa bu cümleyi şöyle mi kurmalıyız: Türklerin sahip olduğu denizler dünyanın en talihsiz ve şansız sularıdır. Tabii suları şansız ve talihsiz olarak belirtirken içinde yaşayan canlıları ön plana çıkarmak istiyorum.
Televizyonda görev yaptığım yıllar dahil uzun bir süredir balık çiftliklerinin denizlerimizi nasıl yok ettiklerini belgeleri ve görüntüleriyle görmek istemeyen gözlerin içine sokarak bu kirleticiler ile uğraştım. Bugün bu çiftlikler kıyılarımızdan biraz uzaklara taşındılarsa ve güzel koylarımız az da olsa rahat nefes aldıysa bunda benim payım da küçümsenemez.
Ama ne yazık ki denizlerimizi talan etmek isteyen bazı aç gözlü insanlar, bu suları içindeki canlıları ile birlikte yok etmeye karar vermişler. Ne zaman içindeki son canlıda ölecek, o gün bu arsız, utanmaz ve kafasız insanlar rahat edecek.
Dünyada her halde bir tek Türkiye kara sularında, dinamitle, tüple, zehirli yemle, gece fenerle, iç sularda trol ve gırgırlarla av yapıldığına şahit olursunuz. Böylesine kıyım, yok edici avın yapıldığı başka bir ülke yeryüzünde yoktur. Ne yazık ki başta Sahil Güvenlik olmak üzere Tarım Bakanlığı ve Su Ürünleri yetkililerinin tam bir denetim yaptığı söylenemez.
Dolaşın, dürüst ve ilerisini düşünen balıkçılarla sohbet edin, bir paket sigaraya ne dümenler döndüğü size anlatsınlar. Biraz önce yazdığım gibi bu arsızlar ancak denizlerimiz kuruyunca rahat edecekler. Şimdi bakıyoruz Seferihisar’dan sonra Karaburun’da da yaşayanların başında balık çiftliği belası var.
Sanki başka yer yokmuş gibi nedense bu insanlar en güzel ve temiz koylarımızı hedef almaktan geri durmazlar. Anlamadığım bir konuda yabancı yatırımcı adı altında Yunanlıların Türk koylarında balık çiftliği kurma hevesleridir.
Yunanistan’ın kıyı şeridi, adaları da düşünürsek bizden çok daha uzun ve boldur. Neden acaba Yunanlı kendi denizini kirletmiyor da bizim sularımızda bu işi yapmak için can atıyor. Bizi yönetenlere olaya birde bu açıdan bakmalarını tavsiye ederim.
Geçmişte İzmirliler olarak siyaseten yalnız olduğumuzu söyler Ankara’da sesimizin duyulmamasından şikayet ederdik. Ama durum şimdi öyle değil.
Bakan Binali Yıldırım’ın kabinedeki gücünü, yine Bakan Ertuğrul Günay’ın Bakanlar Kurulu’ndaki etkisini bilmeyen yoktur. İlknur Denizli, Aydın Şengül, Erdal Kalkan AKP’nin önde gelen isimlerindendir. Ya CHP’lilere ne demeli Mehmet Ali Susam, Aytun Çıray, Mustafa Moroğlu gibi ağır toplar.
Görüldüğü gibi İzmir siyaseten artık Ankara’da sesini çok daha gür duyurabilecek bir güçtedir. Bu artılarımıza rağmen yine de denizlerimizi yok eden canavarları durduramazsak oturup yanlışın nerede olduğunu bir kez daha düşünmemiz lazım.
Son not: Türkiye’nin ekonomik çıkarlarının olduğu yatırımları durdurmak için “Hayır” kampanyası açan “İstemezükçülerin” hiç birini Karaburun’daki eylemlerde göremedim (Enis Dinçeroğlu hariç). Özellikle termikçiler nerelerdesiniz; biraz Karaburun’dan da ses verin. Bakın termik’e “Evet” diyen Aziz Kocaoğlu “Balık Çifliklerine hayır” diye kükredi. Sizden bir tıs bile yok.