Erol Yaraş

Erol Yaraş

ege@mil­li­yet.com.tr

Tüm Yazıları

Ayhan Baran’ı İzmir’de tanımayan yoktur. Hani “karıncaincitmez” derler ya öylesine mükemmel ve müstesna bir kişiliktir.
“Yaklaşık 5 yıldır İZSİAD Yönetim Kurulu’nda beraber görev yapıyoruz, bir yıldır da İZSİAD’da o başkan ben de başkan yardımcısıyım.”
Baran iyi bir yönetici olduğu gibi mesleği olan zeytin ve zeytinyağı konusunda duayen kelimesi onun engin deneyimini anlatmak için yetersiz kalır.
Egeli Sabah’ta geçen hafta Ayhan Baran ile yapılmış bir röportaj vardı. Baran yıllardır zeytin ve zeytinyağında yaşadığı sıkıntıları en güzel şekilde açık açık anlatmış ve sektördeki ikiyüzlüleri net bir şekilde deşifre etmişti.
Doğruları alt alta sıralayan Baran’a, nasırına bastığı çok bilenlerden(!) cevap gecikmedi. Hem de ne cevap.
Yapılan tüm şarlatanlıklar ortada olmasına rağmen sanki yıllardır onlar kutsal ürün zeytini koruyup kolluyorlar, Ayhan Baran’da onların elini kolunu bağlıyor engelliyordu. Tabii bu zeytin dostu geçinenlerin yaptıkları açıklamalara sektörü yakından bilenler “popolarıyla“ güldüler.
Baran, Sabah Egeli’de bakın sektöründeki olumsuzlukları nasıl özetlemiş.
-TBMM çatısı altında araştırma komisyonları kuruldu, çalışmalar yapıldı. Sorunlar anlatıldı, her şey dosyaya kondu raflarda duruyor.
-Biz insanımıza zeytinyağımızı tanıtamadık, anlatamadık. Anlatamıyoruz. 1950’li yıllarda “zeytinyağlı yiyemem aman” diye para verip beste yaptırdılar. Uluslararası ayçiçeği ve margarin firmalarının para vererek yaptırdığı besteler. Ben ona kızmıyorum, onların işi bu.
-Zamanında bizim sektörü dağıttılar ve zeytinyağımızı İtalya’na verdik; orada o gelişti, bize de ayçiçeğini getirttiler. Bir yılda kişi başı 14-15 kilo ayçiçeği yağı tüketiyoruz. Zeytinyağını ise 1,5 kilo. Hala 2 kiloyu yakalayamadık.
-Bizim hedefimiz bu yağın Türkiye’de de tüketilmesi. Türkiye’de yağ konusunda ciddi bir eksikliğimiz var. Yılda 700-800 bin ton yağ ithal ediyoruz mısır, kanola gibi. Bu kadar yağ ithal ediyoruz pırlanta gibi çıkan 200 bin ton zeytinyağını ne yapacağımızı düşünüyoruz. Olacak şey değil.
-Şu anda fındık yağı ile yapılmıyor ama diğer yağlarla tağşiş yapıyorlar. Kanola gibi.
-Tanıtım için planlamalar var da uygulamıyoruz. Diğerlerinin de işine gelmiyor. Çünkü açıktan yağ satıyorlar. Kayıt dışı fazla.
-Üreticilere destek olalım diyorum, bana dahilide işleme rejimi kapsamında yurtdışından ithal zeytinyağı getirilmesini desteklemiyorum diye kızıyorlar. Üreticiyi yok edersin. Pamukta yaşadık bunu üretici olmazsa olmaz.
-Onlar ihracatçı değil de ondan. İhracatçı adam dahilide işleme rejimi istemez, teşvik etmez. Onlar günü kurtarıp günlük iş yapmak isteyenler.
Ağzına sağlık Ayhan abi ne güzel söylemişsin.
Ayhan abi bunları söyleyince karşı taraf hemen atağa kalktı ve alışık oldukları yöntemle bel altından vurmaya çalışarak yılların iş adamını ekonomi bile bilmemekle suçladılar.
Pes etmek yok abi. Hatırlarsan televizyondaki programda bu sözde ihracatçıları DİR’den dolayı çok ağır eleştirmiştim. Kendini zeytin dostu olarak tanıtan bu tipler beni, Hamdi Türkmen’i ve Nedim Atilla’yı “Ali Kemal” olmakla suçlayınca ben de gerçek vatan hainlerinin zeytinyağında ithal isteyenler olduğunu söyledim. Utanmadan bizi mahkemeye verdiler, emniyette ifade verirken, sözlerimi kayda geçiren polis memuru unutamayacağım bir cümle kullanarak bana moral vermişti.
Polis “zeytinyağı ithal etmek mi istiyorlar” diye sorduğu cümleye, “evet“ deyince “vatan haini olarak az bile söylemişsiniz” diyerek bana en büyük desteği vermişti. Daha sonra yetkili savcı yargılanmamıza gerek olmadığı görüşünü belirterek davayı düşürmüştü.
Savcının bu kararı “Dahilide İşleme Rejimini” savunanlara en büyük tokat olmuştu.
Sevgili Ayhan Ağabey, bir yazımda bunlar için “su uyur DİR’ciler uyumaz” demiştim. Hala aynı görüşteyim, uyumadıklarını sana kustukları zehirden anlayabilirsin.
Yalnız tek üzüntüm kendilerini yok etmeye çalışan bu DİR’ci tayfasına hala zeytin üreticinin ve dürüst ihracat-çının selam sabah vermesidir.

Haberin Devamı

Dosta, düşmana son kez

Haberin Devamı

Geçen hafta Alaçatı Açık Deniz Balık Yarışması’na katıldık. Bizim takımda Mahmut-Can-Cem Özgener, Bülent Zarif, Osman Demirkaya ve Erhan Görücüoğlu vardı. Cumartesi günü 9 kiloluk bir orkinos yakaladık. Pazar günü ise 4 balıkla döndük.
Biliyorsunuz yıllardır balık yakalama konusunda bizim ekiple dalga geçilir. Biz de dillendirmesekte ekipte kimin ayağının sıktığını hep araştırırız.
Galiba bu sefer bulduk. İlk gün bizimle beraber avlanan Mahmut, ikinci gün iş seyahatine çıktı. Biz pazar günü onsuz denize açıldık. Gece ayrılırken “Mahmut yarın 3-4 balık yakalarsak senin için hiç iyi olmaz” şeklindeki esprime “abi öyle de olursa sakın Hamdi Türkmen duymasın” diye tembihlemeyi unutmadı.
Pazar günü Mahmut’un korktuğu başına geldi ve biz 4 tane orkinos yakaladık. Telefonla babasına devamlı bilgi veren Can teknede herkesi kahkaya boğan espriyi patlattı;
“Biz tekneyi alıyoruz, seni takımdan çıkarıyorum. Bundan böyle kulübede oturuyorsun...”
Sevgili Mahmut gördüğün gibi ben Hamdi’ye tek bir kelime bile etmedim. Fotoğraf ta tüm dedikoduculara cevap oldu umarım.

Haberin Devamı

İZSİAD’da artık kadının adı var

İZSİAD yönetimine şimdi AKP’den milletvekili olan İlknur Denizli döneminde girdim. Denizli ile birlikte İZSİAD çok önemli projelere imza attı. Fakat derneğe üye olduğum günden beri bir konu beni hep rahatsız ediyordu oda derneğin ismi. İzmir Sanayici ve İşadamları Derneği olan kurumu bir kadın yönetiyordu ve yaklaşık 100’de kadın üyesi vardı.
İlknur Denizli ile bu konuyu konuşup “adımıza kadını da ekleyelim” dedim. Önerime çok olumlu baktı ve çalışmalara onunla başladık. Denizli milletvekili olunca dümene geçen Ayhan Baran ile tamamladık.
Yönetim kurulunda oy birliği ile aldığımız kararla derneğimizin adına kadını da ekledik. Yeni adımız İZSİAK... Açılımımız İzmir Sanayici İşadamları ve Kadınları Derneği. Bu Türkiye’de alınan ilk karar önümüzdeki günlerde genel kurul yaparak yeni adımızı tüm üyelerimizin onayına sunacağız.
Bazı çatlak sesler çıkabilir.
Biz İzmir olarak farkımızı yine ortaya koyduk. Darısı diğer SİAD’ların başına.