Nihayet başarıyoruz

28 Mart 2013

Yurt dışında Türk mutfağının döner ve kebaptan ibaret sanılmasından ezelden beri şikayetçiyiz. Türkiye’nin ilk uluslararası diplomalı profesyonel mutfak okulu Mutfak Sanatları Akademisi (MSA), bu makus talihi değiştirecek gibi görünüyor

MSA’nın ‘Dünyaya Türk Mutfağı Hareketi’ olarak tanımladığı bu projenin ilk adımı, uluslararası akreditasyona sahip diplomalı ilk ve tek Profesyonel Türk Mutfağı eğitimini vermek olacak. Türk Mutfağı bu eğitimle dünyanın önde gelen profesyonel aşçılık okullarının müfredatına girecek. MSA yetkilileri, ayrıca Türk Mutfağı’nın uluslararası profesyonel mutfaklara doğru bir tanımla girmesini de amaçladıklarını söylüyor. Akredistasyon da uzman bir İskoç kuruluşundan alınıyormuş. 2 haftalık teorik bilgi ve mutfak uygulamalı yoğun eğitim sonunda adaylar, uluslararası geçerliliğe sahip Türk Mutfağı Eğitimi diplomasına sahip olacakmış. Yani kısaca, MSA bu sayede ilk diplomalı Türk mutfağı eğitimini vererek mutfağımızın dünyanın saygın mutfak okullarının müfredatına girmesini sağlıyor. Bir de 12 yıllık çalışmanın ürünü olan, 1939’dan Günümüze Yazılı Kaynaklarda Yemek Kültürü Terimleri Sözlüğü’nü de tamamlamışlar. Kısaca MSA’yı

Yazının Devamı

BAHARA HAVALI BiR GiRiŞ iÇiN

26 Mart 2013

Kışın kalın, karanlık kıyafetlerinden sonra yeni mevsimi deri ceket giyerek karşılayacağız dediğimde şaşırmayın! Bu ceketler capcanlı renkleriyle baharın hakkını veriyor

Kış boyunca hırka niyetine giydiğim deri ceketlerin bu bahar da pek moda olduğuna çok sevindim. Yalnız siyahları, koyu kahveleri bir kenara bırakıp tercihinizi kum renginden, nane yeşilinden, saks mavisinden ve hatta safran sarısından yana kullanmanız gerekecek. Önde gelen markaların hepsinin koleksiyonunda renkli deri ceketlere yer var. Lakin bir deri kofeksiyon cennetinde yaşadığımız için ben size Derimod marka olanları tavsiye edeceğim. Trendi bir adım öteye taşımak isteyenler için zımbalı, rock’n’roll tatta modeller de tasarlamışlar. Hem serin geçen günlerde üşütmeyecek hem de artık baharın geldiğinin altını çizecek bu iddialı ceketlerin süet yorumları da Derimod koleksiyonunda yerini buluyor.

DÜĞÜN MEVSiMi AÇILMIŞTIR

Harıl harıl ‘Marie Claire Wedding’ dergisi için hazırlık yaparken bir yandan gelinlik, düğün, balayı tercihlerinde nelerin son moda olduğunu öğreniyorum. Anladım ki balayında son noktaya ulaşmak isteyenlerin mutlaka egzotik bir adaya gitmesi gerekiyor! Eskisi gibi balayı için Paris’e

Yazının Devamı

Gece-gündüz İstanbul

21 Mart 2013

Sanat, tarih, tiyatro, alışveriş ve hatta detoks dahil olmak üzere, İstanbul’un bu hafta önerdiklerinin listesidir...

Cesaretin var mı detoksa?

Bahara girerken herkeste bir bezginlik, yorgunluk... Ben bu insanları anlamadım; bütün kış güneşli hava isterler. Bahara girerken de hep aynı memnuniyetsizlikleri, mutad şikayetleri nükseder. Bahara sağlam girmek için çare arayanların dilinde bir detoks muhabbetidir gidiyor. Bir kere detoks yapmayı deneyip ertesi gün vazgeçmiş biri olarak, biraz mesafeyle kulak verdiğimi de itiraf edeyim. Lakin bedeni, sindirim sistemini dinlendirmenin, kısa süre de olsa adam gibi beslenmenin hayrını reddetmek ne mümkün! Meraklıları için paylaşacağım bir önerim var. Dr. Onur Aydınoğlu ve Ulli

Allmendinger’le
8 Günlük Bahar Yenilenişi Detoksu, bahsettiğim... Yılda iki defa yapılması tavsiye ediliyor. Halsizliğe, cilt sorunlarına, ve hatta Türk insanları olarak şiddetle maruz kaldığımız strese dahi iyi geleceği iddia edilen detoks, ilk kez yapacak olanlar için de uygunmuş. Toplu detoks hareketinin parçası olmak isteyenlerin
3 Nisan’da Healistanbul ofisinde bir araya gelmesi gerekiyor. Önce tanıtım, sonraki

Yazının Devamı

BİR GÖREN BİR DAHA UNUTAMAZ

19 Mart 2013

Danimarka markası Monies’in ahşap, kemik, boynuz ve doğal taşlarla tasarlanan olağanüstü mücevherlerini özgüvenle taşıyabilecek Türk kadınları aranıyor

Nişantaşı’nın ardından o şık butik konseptini Bebek’e de taşıyan Danimarkalı mücevher markası Monies’in yaratıcıları, yıllarca Donna Karan, Chanel, Christian Lacroix için koleksiyonlar hazırlayan Gerda ve Nikolai Monies... Paris’in, Lille’in, Zürih’in, Roma’nın, Milano’nun ardından İstanbul’da da mağaza açtılar. Takıları için bir adım daha öteye gidip vücut heykelleri demek, bana daha doğru geliyor. Ahşap, kemik, boynuz ve doğal taşlarla hazırlanan tasarımların ihtişamından gözümü alamıyorum; bir yandan da düşünmeden edemiyorum; bu ‘larger than life’ takıları özgüvenle, sessizce sakince taşıyacak Türk kadınları kimlerdir diye...

TÜRK TASARIMCILARIN ÇANTA ATAĞI

İki marka var, başarılarını gururla takip ettiğim. Birincisi Güneş Mutlu Mavituncalılar’ın Mehry Mu’su; en yabancı marka düşkünü kadınların doldurduğu Nişantaşı’nın sokaklarında da İstinyePark’ın koridorlarında da kollarında Mehry Mu’nun türlü renkteki çantalarıyla geziniyorlar!
Portföy çantalarının yanında shopping bag’inin nasıl da popüler

Yazının Devamı

Olmuyor olamıyor

14 Mart 2013

İstanbul Fashion Week’i çok doğru bir organizasyona dönüştürebilirdik. Bir şu Türkler olmasaydı...

Marie Claire dergisi ekibi olarak bir defileden diğerine koşuşturma günlerimiz başladı... Dünyanın tüm hatırı sayılır moda haftalarının organizasyonunu üstlenen IMG,
farkını İstanbul Fashion Week’te de hissettirmiş. Lounge’lar, mekân olarak Antrepo 3’ün seçilmesi, defilelerde yer karmaşasının sona ermesi, basın için ayrılan bölümün işlerliği; hepsi organizasyonun artılarından... Eminim iki etkinlik geçtiğinde daha da öteye gidecek. Değişmeyecek tek şey, bu defileleri biz Türkler’in izleyecek olması... Haftanın en konuşulan gösterilerinden olan Atıl Kutoğlu defilesinde, sıra numaramı bekliyorum. İşte bir örnek diyalog: “Ben Atıl’ı
Manhattan’dan aramıştım. 2 kişilik olamaz yerim, biz 5 kişilik yer istiyoruz.” Örnek diyalog 2: “Yerim önlerde mi? Yanımda kim oturuyor?” Sırasıyla cevaplarım: 1- Atıl Kutoğlu’nun, o kim bilir ne çılgın geçen hazırlık sürecinde, sizin 2 yerine 5 kişi gelme ‘kararınızı’ bilebilmesi mümkün değil. Tabii, bunu anlayabilmek için hayatını kazanma uğruna çalışan bir insan olmak gerekir önce... Günlerini 3 saatlik öğle yemekleri-pilates dersleri-kuaför

Yazının Devamı

Milano’nun üç gülü

12 Mart 2013

Jabiroo seyahat sitesinin mönüsünde yer alan dünyaca ünlü üç İtalyan markasına ait otel, tasarım kültürüne aşina olanları bu klasmanda da cezbetmeyi başarıyor

Maison Moschino, 1840’tan kalma, neoklasik bir demiryolu istasyonundan otele dönüştürülmüş.

Listenin başında özellikle girişindeki çiçekçi-çikolatacı dükkanının şıklığı yıllardır şehri her görenin aklında yer eden Armani Hotel var. Ardından SPA’sıyla fark yaratmış, Armani’nin iki adım ötesinde yer alan, belli ki barı şehrin en önemli görme-görülme noktası olan Bulgari Hotel geliyor. Listeye son eklenen Maison Moschino ise, daha avangard bir yol izlemiş. Birincisi Milano’da kalanların en beylik tercihi olan Duomo Katedrali’nin dibinde değil. 1840’tan kalma, neoklasik bir demiryolu istasyonundan dönüştürülmüş otel, Haydarpaşa Garı hezimetini yaşamış olmamızdan sebep, “Bak, ne de güzel oluyormuş!” diye hayıflanmamıza neden oluyor. İtalya’nın en önemli tasarım markalarından birinin ev sahipliğini üstlendiğini hatırlatan nice detayı var Maison Moschino’nun... Girişte o sezonki Moschino koleksiyonundan esinlenerek tasarlanmış elbise-lambalar, lokantadaki tavana dek uzanan Moschino elbiseler ‘giydirilmiş’ oturma

Yazının Devamı

Stresle baş etmenin yolları

7 Mart 2013

Uzun zamandır konserler hariç dışarı çıkmazken son zamanlarda, hem de hafta sonları gece çıkmak ister oldum. Sanırım artık baş edebilme noktasını çoktan aştığım stres seviyem, kendi başına verdi bu kararı

Geçen sene hep duyduğum ‘şöyle doluydu böyle kalabalıktı’ laflarına hiç kulak asmadan Şişhane’deki Bird’ün barını, kendim için bir cuma gecesi klasiğime dönüştürüverdim. Zaten oldum olası barda yemek yemeyi severim; Changa’da da Delicatessen’de de bende durum böyle. İş çıkışı metroya atlayıp 8 civarı varıyorum -logosunu dahi çok beğendiğim- Bird’e (Selim Ünlüsoy yapmış)... O beni başta kaçırtan izdiham hali de tarih olmuş; doğrusu ben de eskiden “Burada oturarak yemek yemek azap, tepende bir sürü insan var” diyenlerdendim. Şimdi mekân sahibi Aliye Turagay, ayakta insan sayısını kontrol altına almayı başararak meseleyi kökünden çözmüş. Kapının önünde abuk paparazzi halleri de yok -ki kendilerine Nişantaşı’nda yeni açılan Zeynel’in önünde dahi rastlayabilirsiniz!-. Gruplar, benim gibi barda en yakınlarıyla bir arada olanlar, kendi halinde ve bence bu tip bir bistro-bara çok yakışan müzikler eşliğinde yemeğini yiyor. Müzik seçiminin kalitesi de mekânın diğer sahibi Joost

Yazının Devamı

BRUGGES SOKAKLARINDA

5 Mart 2013

Dilimin ucunda Frank Zappa’nın “Bir biranız ve havayolu şirketiniz yoksa gerçek bir ülke olamazsınız. Bir futbol takımı ya da nükleer silah da yardımcı olur ama en azından bir biranız olmalı...” sözleri... Belçika’nın Brugges şehri sokaklarında farklı bir lezzet arayışındayım

Kendi memleketinde 45 yıldır en sevilen markalardan biri olmayı başarmış Efes Pilsen’in bir diğer milli gurur kaynağı olmuş markayla buluşmasına şahit olmak üzere Belçika-Brugge’daydım. Efes Pilsen, şemsiyesi altındaki marka çeşitliliği artırmak için şimdi de Belçika’yı mesken tutmuş. Bira kültüründen haberdar olanların hep beğeniyle andığı Belçika biralarının en meşhurlarından biri olan Duvel’i de bünyesine katmış.

Oturaklı bir marka, oturaklı bir bira
Ortaçağdan kalma binaları, her köşedeki çikolatacıları ve nefis lokantalarıyla her gezenin anlata anlata bitiremediği Brugges’ün şehir tarihi müzesinde Duvel’in buruk, is kokulu tadıyla buluşmamız gerçekleşiyor. İlk izlenim, arkadaşlarla boş ve hoş sohbetlere eşlik edecek hafif bir lezzet değil; kendi ritüelleri olan, oturaklı bir birayla karşı karşıya olduğumuz yönünde...

Yazının Devamı