Efsane KADINLAR

14 Nisan 2015

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda, bu sezonun son yeni oyunu olan ‘Hayal-i Temsil’, geçen hafta Kadıköy Haldun Taner Sahnesi’nde seyircisiyle buluştu. Yiğit Sertdemir’in yönettiği ‘Hayal-i Temsil’in yazarı, genç kuşağın başarılı kalemlerinden Ahmet Sami Özbudak.
‘Hayal-i Temsil’, 2014 - 2015 sezonunda kutladığı 100. yaşında, seyircisini kucaklamaya devam eden ‘Darülbedayi’nin geçmişine ışık tutacak değerde ve kutsallıkta bir oyun. Türk tiyatro tarihinin, çok önemli iki kadın oyuncusu Afife Jale ve Bedia Muvahhit’in, eski makyör Dikran Efendi’nin belli belirsiz hatıraları arasında sahnede adeta yeniden canlandığı ‘Hayal-i Temsil’, düşle gerçeğin birbirine karıştığı bir dünya sunuyor seyircisine.

Masallar değerlidir…
Afife ve Bedia’nın aşkları, tutkuları, hayalleri, Şebnem Köstem ve Hümay Güldağ’ın başarılı oyunculuklarıyla, bir zamanlar ilk kez seyirci karşısına çıktıkları o sahnede, şimdi yeniden hayat buluyor. Oyunda anlatılan, sadece Dikran Efendi’nin dünyasına özgü bir masal gibi görünse de, biliriz ki masallar hep değerlidir. Hatta masallar tiyatro sahnesine hayattan daha çok yakışır. Ancak bana kalırsa, ‘Hayal-i Temsil’i asıl değerli kılan,Türk

Yazının Devamı

‘ARAF’TA KALANLAR

7 Nisan 2015

Derya Artemel ve Muharrem Özcan... Onlar, ‘Oyun Atölyesi’nin parlayan yıldızları. Geçen sezondan bu yana oynadıkları ‘Araf’ oldukça ses getirdi. Oyunları hep ayakta alkışlandı. Salonları doldu taştı. Bir de tüm bunların üzerine Muharrem, çiçeği burnunda rejisi ‘Dolu Düşün Boş Konuş’la, ‘Afife Jale Tiyatro Ödülleri’nde, ‘En İyi Yönetmen’ dalında aday gösterildi.
Tiyatroyu bir yaşam biçimi olarak benimseyen oyuncular, sahnede görünen kadar görünmeyeni de yansıtmakla yükümlü. Bunun için de sadece sahnede ‘iyi’ olmaları yetmiyor. Hayatın içinde, taşıdıkları yürekleriyle, yaptıklarıyla, kurdukları cümlelerle de “iyi” olmaları gerekiyor. Demem o ki, iyi oyuncuların, kumaşı da iyiyse, sahne ışıltılı bir oyun alanına dönüşüyor onların sayesinde. Aynı ‘Araf’ta olduğu gibi.

Umudun çiçek bahçeleri
Ariel Dorfman’ın tek perdelik oyunu ‘Araf’, yeni bir oyun değil. Ancak metnin, yazarının sözünü, her izleyişte farklı bir biçimde yorumlamayı getiren, tuhaf bir büyüsü var. Sahnede görünen kasvetli ortamın ardında, sadece umudu elden bırakmayanların görebildiği bir çiçek bahçesi uzanıyor boylu boyunca. Kadının kalbinden erkeğe, erkeğin kalbinden kadına giden; Bazen çok uzun bazen de

Yazının Devamı

‘Babam 9 Doğurdu’

31 Mart 2015

Woody Allen’in yönettiği ‘Cassandra’nın Rüyası’ filminde çok sevdiğim bir replik var; “Bu dünyada sırtınızı her zaman dayayabileceğiniz tek şey, ailenizdir.” İlkokulda, Hayat bilgisi derslerinde öğrendiğimiz çekirdek aile tanımını hepimiz hatırlarız. ‘Anne, baba ve çocuklardan oluşan...’ diye başlayan o tanımın içinde, o zamanlar çocuk olan bizler, şimdi anne baba olduk ya da olamadık ama hayatı, en önemlisi de insanın bir ailesinin olmasının, ne kadar büyük bir güç ve zenginlik olduğunu öğrendik diye düşünüyorum.
Koşulsuz sevilmek
Ali Poyrazoğlu, Türk tiyatrosu adına büyük bir kazanç ve oldukça önemli bir isim. Her zaman seyircisini doğru yerden yakalamayı başaran oyunların sahnelendiği Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu’nda, bu sezonun dikkat çeken oyunu ‘Babam 9 Doğurdu’. Bir aileyi birbirine bağlayan en önemli şeyin sevgi olduğunu ve insanı sadece ailesinin yaşamı boyunca koşulsuz sevdiğini anlatan, bu sımsıcak, keyifli oyun hepimizin hayatlarının bir yerine dokunuyor. Poyrazoğlu’na eşlik eden başarılı rol arkadaşlarıyla, oyunun güncel göndermeleri ve keyifli esprileriyle zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Sizi de aileden saydığını açıkça hissettiren oyun ‘Babam 9

Yazının Devamı

KONUSUZ MUTSUZLUK

24 Mart 2015

Can Ceylan, IrishMafia’yı 2010 yılında kurdu. Ülkemizde, artık ödenekli tiyatrolar bile çok farklı tartışmaların içine çekilmeye çalışırken, o hiç yılmadı, küsmedi ve beş yılda tiyatrosunu çok iyi bir noktaya getirdi. Adının sempatisinden midir bilinmez, insanımız alternatif tiyatroya da sıcak bakıyor şimdilerde. Bu da Can’ınki gibi yemeden, içmeden sadece kendi çabasıyla, inancıyla, tiyatro aşkıyla ayakta durmaya çalışan grupların yüzünü güldürüyor. Seyirci alternatif işleri seviyor, takip ediyor. Biletler satılıyor, salonlar doluyor. Yeni yazarlar, yönetmenler çoğalıyor. Öyle ya da böyle ister öde- nekli ister özel olsun, tiyatro her biçimde insana iyi geliyor.

IrishMafia adı nereden geliyor?
Sohbet ederken, Can’a “Tiyatronun adını neden IrishMafia koydun?” diye sorunca önce bir durdu. Sonra “Cidden merak ediyor musun?” diye sordu. “Evet” dedim. Sonuçta farklı bir isim bu. Özellikle de bir tiyatro için.
“Tamam anlatayım ama gülme. Çok saçma çünkü” dedi. “Olsun” dedim, “Sen anlat”... “Çocukken reenkarnasyona inanırdım ve İrlanda mafya filmlerine bayılırdım. Robert De Niro’ya da deli gibi hayrandım. Tek isteğim bir an önce ölmek ve yeniden dünyaya

Yazının Devamı

TATMiNKAR ÖDÜL

17 Mart 2015

Kız çocuklarına, akılları bir şeylere ermeye başlar başlamaz, erkeğin her zaman bir adım önde olduğu ya da olması gerektiği öğretilir. Konuyu ilk çağlara kadar götürenler olur; “Erkek avcı, kadın toplayıcıdır” derler. Atasözlerine bağlayanlar olur, “Yuvayı dişi kuş yapar” derler.

Ne seninle ne de sensiz
Tarihin en uzun beraberliği kadınla erkek arasında olduğuna göre dünya varlığını sürdürdükçe, bu beraberlik daha pek çok yazıya, söze konu olacaktır.
Avcılar hayat boyu avlanacak, toplayıcılar da ya avcıları görmezden gelecek ya da avcılar olmadan yaşamayı öğreneceklerdir. Ancak kadınla erkek arasındaki, bu ‘ne seninle ne de sensiz’ paradoksu bitmeyeceği için avcıların, toplayıcıların, dişi ya da erkek kuşların hikayeleri de hiç bitmeyecek demektir. Kim bilir, belki de bitmemesi daha iyidir.
Şenay Saçbüker ve Hüseyin Köroğlu, Tiyatro Aşhk’ta tam da böyle bir hikaye üzerine bir oyun oynuyorlar. Sevilmeye ihtiyacı olan bir kadın ve sevmeye dair tüm bildiklerini unutmuş bir adam... Amaçları farklı olsa da, derinlerde bir yerlerde kırgınlıkları, hassasiyetleri aynı. ‘Tatminkar Ödül’, itiraflar ve itirazlarla büyüyen bir döngünün içinde, kentin merkezindeki bir

Yazının Devamı

Gerçeğin gizi üzerine bir oyun

10 Mart 2015

İçinizde dizginlenemez bir duygu büyütüyorsanız ve bunun farkındaysanız, onu durdurmaya çalışmanız çok zordur. Bu duygunun adı ne olursa olsun, kontrolü sizin dışınızdadır. Siz onun önünü kesseniz de o kendine hep bir çıkış yolu bulur. Bir süre sonra içiniz yollarla dolar. O yollardan, insanlar, şarkılar, hayatlar geçer ama siz hep orada kalırsınız, savaştığınız yerde.
Zamanla, kalmanın yenilgisi sizi esir alır ve izlemeyi öğretir zorla; her şeyi öylece izlemeye başlarsınız. Azar azar izlersiniz önce ve gün geçtikçe biraz daha fazla. Alışmaktan korksanız da izlemek cazip gelir; kendinizi durduramazsınız.
Sonra bir gün, izlemeye alışmamaya çabalayan gözleri bozulmuş ruhunuzu, alıştığını izlerken bulursunuz ki, en tehlikelisi de budur.

Seçim sizin...
‘Yazar’, deneysel tiyatronun önde gelen isimlerinden Tim Crouch’un en çok tartışılan oyunu. İzleyenler, izlenenler, izletenler ve izletilenler üzerinden, kimi yerlerde yadırgatıcı, kimi yerlerde ironik ama bir o kadar da gerçek bir yerde duruyor; hayatın içinde. “Nereden bakarsanız bakın seçim sizin” diyor. Gerçek burada, gözünüzün önünde. Ne kadar görmek isterseniz, o kadar görün.
Tim Crouch’un

Yazının Devamı

BEN O iSTANBUL’U ÇOK SEVDiM

3 Mart 2015

Ne çok ev var şu İstanbul’da... Ne çok insan; ne çok hayat. Kimbilir ne çok hayal kırıklığı barınıyor kapalı kapıların ardında, ne çok kalp kırılıyor ve bir yerlerde bir kadın ‘her şeye rağmen’ yaşadığı dünyada kendini korumaya çalışırken, adamın biri o dünyanın tam ortasına kabus gibi çöküveriyor. İstanbul’un gizlediği hayatlarda hep sevinç, hem de hüzün barınıyor.

Küçük insanların büyük duyguları- nın usta kalemi Özen Yula’nın ‘Ben O İstanbul’u Çok Sevdim’ adlı oyunu, Bakırköy Belediye Tiyatroları’nda izleyicisiyle buluştu.
Oyun, gündelik ve sıradan gibi görünen bir akşamda, bir apartman dairesinde yaşananlar üzerinden insanı anlatırken, hayatın sürprizlerine hazırlıklı olmayı da hatırlatıyor izleyene.

Güçlü insanların hikayesi
Oyunda Zeyno Eracar, Nurhayat Atasoy, İlkin Tüfekçi, Hüseyin Durak, Sercan Yener ve Tuğba Yarbağ rol alıyor. Dekor tasarımı Ayçın Tar’a, kostümleri Sadık Kızılağaç’a, dramaturji Ceren Ercan’a, ışık tasarımı ise Yakup Çartık’a ait.

Yazının Devamı

ORADA BİR SiTE VAR UZAKTA...

24 Şubat 2015

Biz, ışıklı reklam panolarının hayatımızı şekillendirdiği, algı ve davranışlarımızın kocaman ekranlı cep telefonları aracılığıyla, parmaklarımızın ucunda büyüyüp küçüldüğü bir dünyada yaşayıp giderken, aramızda birkaç sincaba fit olan birileri var. Yanlış okumadınız, bildiğimiz sincaplardan söz ediyorum. Bir sitede, insanlarla birlikte yaşayan, şu tatlı, sevimli orman hayvancıklarından…

Yalnızlaşanların öyküsü
Çimler biçiliyor, havuzun suyu her gün klorlanıyor, dış cephe camları sürekli silinip paklanıyor. Site sakinleri korunaklı duvarlar arasında oldukça mutlular. Hiçbir şeye ihtiyaçları yok çünkü mimar ve mühendisler, müteahhitlerle el ele vererek onlar için her türlü kolaylığı düşünmüşler.
Arabaları, para kasaları, mücevherleri 24 saat güvende. Her şey saatli, şifreli ve tam da olması gerektiği gibi. Ancak onlar, yüksek katlı binaların, oksijene hasret, teknolojiye alışkın konforlu daireleri içinde, kendilerini bekleyen tehlikelerin farkında bile değiller. Ama tehlikelerin farkında olan biri var; Turgay Doğan.
O, ‘Site’nin yazarı ve yönetmeni. Bu oyunu yazmasının nedeni de site yaşantısına alışan insanların, bir süre sonra kendilerine ve çevrelerine nasıl

Yazının Devamı