Sevda Serbest

İstanbul, Marsilya, Milano… Üçü de dünyanın en güzel şehirlerinden… Bu üç güzel şehirden ilham alan İtalyan müzisyenler Luca Rampinini ve Fabio Marconi, ülkemizin genç piyanistlerinden Yiğit Özatalay bir araya gelip Connections Project isimli şahane bir grup ortaya çıkarmışlar. 2013’te Milano, İstanbul, Lyon, Toulouse ve Marsilya’da sunulan bu projeyi, ilk kez 13 Kasım’da Nardis Jazz Club’ta izleme şansı elde ettim. Kırmızı Palto bestesi ile akşamın en çok alkış alan bestelerinden birine sahip olan piyanist Yiğit Özatalay’dan bahsetmek istiyorum biraz.

Yiğit Özatalay’ı ilk kez Genco Erkal’ın yönetip oynadığı, Dostlar Tiyatrosu yapımı “Ben Bertolt Brecht” oyununda piyanist olarak dinleyip çok beğenmiştim. Ardından Mercedes Casali ile verdiği konserde kendisini alkışladığımı hatırlıyorum. Yine Ali Paşa Hanı’nda Dostlar Tiyatrosu’nun 2013 yapımı “Yaşamaya Dair” adlı oyununda da müzik direktörü ve piyanist olarak sahne aldı.

Türkiye’nin yetiştirdiği en yetenekli genç piyanistlerden biri olan Özatalay’ı 28 Kasım akşamı Melisa Kral Band ile Nardis Jazz Club’da dinleyebilirsiniz.

sevdaserbest1@gmail.com

@sevdaserbest

İstanbul’un bir fotoğraf festivali yok derken, bu yıl Fotoİstanbul adıyla düzenlenen 1. Beşiktaş Uluslararası Fotoğraf Festivali, karanlık odadan dijitale büyük bir içerikle şehrimizin fotoğraf festivali boşluğunu dolduracak gibi görünüyor. İstanbul’da şimdiye kadar yapılmış en kapsamlı fotoğraf organizasyonu olan Fotoistanbul 1. Beşiktaş Uluslararası Fotoğraf Festivali; gelenekselleşerek, bir dünya metropolü olan İstanbul’a bir fotoğraf festivali kazandırmayı hedefliyor. Ekim ayı ortasından beri Barbaros Meydanı, Beşiktaş Demokrasi Meydanı ve Ortaköy Yetimhanesi’nde birbirinden güzel fotoğraf seçkilerini sergileyen festivali 18 Kasım’a kadar ziyaret edilebilirsiniz.

Ben özellikle tarihi bir bina olan Ortaköy Musevi Yetimhanesi’ndeki sergiyi gezmeyi tercih ettim. Binanın tarihi dokusu festivalin teması olan ‘’Şehirler ve Hikayeler’’ için çok anlamlı bir mekan seçimi. Öncelikle binaya büyüleniyor ve ardından her odasında ayrı bir hikayenin olduğu, doğuyla batı, klasikle modern, ustayla öğrencinin ortaklaşa çıkardıkları muhteşem bir yolcuğa çıkıyorsunuz. 6 atölye çalışması,80 slideshow, sanatçılar ve eğitimciler tarafından verilecek birçok konferans ve portfolyo

Fotoğrafa gönül vermiş herkes için basılı fotoğrafın değeri çok büyük. Aslında sadece fotoğrafa gönül vermeye gerek de yok. Anılarını seven ve onları doğru şekilde saklama taraftarı olanlar da aslında basılı fotoğraf sevdalısı. Ancak hayat artık sandığımızdan da hızlı akıyor. Bu hızlı akışta anı fotoğraflamak, iyi kareler yakalamaya odaklanmak ön planda… Peki ya fotoğrafladığımız anların, karelerin baskısını alabilmek fotoğraf aşkımızın neresinde kalıyor? Benim için en az güzel ışığı yakalayabilmek kadar değerli. Doğrusunu söylemek gerekirse fotoğraflarımın baskısını alabilmenin giderek kolaylaşıyor olduğunu görmek, kolaylaşırken kalite ve hızın da arttığını görmek oldukça sevindirici.

Geçtiğimiz hafta, Canon’un yeni pazara sunduğu, fotoğrafçıları kalbinden vuracak ürünü Sosyal Printer’larını deneyimlediğim adrenalin dolu Land Rover etkinliğine katıldım. Etkinlikte artan sosyal medya kullanımı ile senkronize edilmiş harika bir baskı keyfi yaşadım. Land Rover’la ile Off Road’ın inceliklerini öğrenirken Karadeniz kıyılarında enfes fotoğraflar çekip onları hem sosyal medyada paylaşmanın hem de yeni Sosyal Printer’lar sayesinde doğrudan buluttan baskı alabilme keyfini yaşadık.

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından, Zoë Ryan küratörlüğünde ‘’Gelecek artık eskisi gibi değil’’ sloganıyla daha en baştan her yanınızı sarıp sarmalıyor 2. İstanbul Tasarım Bienali… Galata Rum İlköğretim okulunun gizemli kapılarının ardında 4 katı da dopdolu bu tasarım yolculuğu, 14 Aralık’a kadar sizi bekliyor. Ücretsiz olarak gezilebilecek olan bu tasarım şöleni, toplumsal olaylardan, kendi iç sorgulamalarınıza kadar giden müthiş bir deneyim sunuyor. Tasarım Bienali sadece sanatçıların ve tasarımcıların eserlerini sunmakla yetinmiyor, sizin de bizzat fikrinizi merak ediyor ve o fikirleri sizden alıp, sergiliyor bile…

Ek, Biç, Ye, İç Projesi

53 proje ve etkinliğe ev sahipliği yapacak olan 2. İstanbul Tasarım Bienali’nin bana göre en önemli projelerinden biri Ek-Biç-Ye-İç isimli oluşum. Yetiştirme manifestosuna göre Ek- Biç kütüphanesi, Taksim Meydanı’nın kenarında açılacak olan Ek-Biç-Ye-İç isimi restoranın bir hazırlık aşaması. Giderek kalabalıklaşan şehirlere ve yerel gıda üretimine dikkat çeken bu çalışma ile ziyaretçiler kolektif bir şekilde maydanoz, lahana, biber gibi bitkileri kendi elleriyle ekiyor, büyümelerine tanıklık edebiliyorlar. Kent bahçeciliğinin önemine

Broadway’i n ünlü müzikallerine ev sahipliği yapan Zorlu Center PSM’de 30 Ekim akşamı 17 yıldır birçok ülkeye uyarlanmış Seni Seviyorum, Mükemmelsin, Şimdi Değiş isimli müzikal oyunun galası yapıldı. Talimhane Tiyatrosu işbirliğinde sahneye konulan oyununun yönetmenliğini başarılı müzikallere imza atmış olan Lerzan Pamir ve Mehmet Ergen üstlenmiş. Eserin sahibi ise yine Tony Ödülleri’nde birçok ödül almış oyunun da yazarı olan Joe Dipietro. Böyle iyi bir kadrodan ne çıkar dedik ve koltuklarımıza oturup perdenin açılmasını bekledik.

Oyunda her biri müzikal tiyatro oyunlarında çok iyi işler ortaya çıkarmış olan Adem Yılmaz, Anıl Altınöz, Begüm Günceler, Defne Koldaş, Ezgi Erol ve Mert Ayaydın’ı görüyoruz. Özellikle kadın oyucuların seslerini birçok animasyon filminden hatırlayabilirsiniz. Kadın- erkek ilişkilerine herhangi bi yerden değil, tam ortasından bakan müzikal oyunda, her an sahnede kendinizi görmeniz mümkün. Seyircinin alkışları ve tepkileriyle interaktifleşen oyununun müzikleri ve başarılı sahne tasarımı da bir Amerikan romantik komedisi izliyor hissine kapılmanıza sebep olabilir.

Nerede olursak olalım, hangi yaşta ve hangi koşullarda yaşıyorsak yaşayalım hepimizin karşı

Resim sanatını sadece duvarlara, objelere hapsetmek artık tedavülden kalktı. Türkiye’de kullanılabilir sanatın öncülerinden Ceylan İnsel, çocukluğundan bu güne süregelen resim sanatı coşkusunu t-shirt’lere yansıtıyor. Bize de bu ilham dolu eserleri zevkle taşımak düşüyor.

Atölye 26 isimli sevimli bir tasarım atölyesine sahip olan İnsel ile resimden, modaya kadar keyifli bir söyleşi yaptık.

Önce biraz sizi tanıyabilir miyiz?

1975’de İstanbul’da doğdum ama doğduktan 40 gün sonra başlayan ülke değiştirme alışkanlığı halen devam ediyor.Boston’da iletişimin üzerine ‘New York Parsons School of Design’’da grafik tasarımından mezun oldum. Daha sonra Paris’te Sipa Press’te staj yaptım, İstanbul’da Orhan Taylan’ın yanında resim çalışmalarına devam ettim. Bir süre sonra beş yılımı geçirdiğim Milano’ya taşındım ve orada bir arkadaşımla kurduğumuz bir tasarım ve resim atölyemiz vardı. Orada tunik ile t-shirtlerin üzerine desen çalışmalarıma başladım. Şimdi İstanbul’dayım artık.

Atöye 26’da bulunan tasarımlarınızdan biraz bahsedebilir misiniz?

Atölye 26’da tek tek elle boyadığım t-shirtlerim bulunuyor ve de yaz için keten gömlek elbiselerim var. Onun dışında yurtdışındaki

Kuzey Güney dizisindeki; Zeynep'i, Fatmagül’ün Suçu Ne dizisindeki; Meltem'i, Lale Devri dizisindeki; Yeşim'i o giydirdi.

Çok sevilen dizi karakterlerini haftalarca bu genç ve başarılı modacının tasarımlarıyla izledik. Türkiye'nin en önemli moda ve tasarım festivallerinden biri olan GalataModa Festivali öncesinde genç modacı Ece Salıcı ile göz alıcı tasarımlarını ve modaya bakışını konuştuk.

Modaya gönül verişinizden bize biraz bahsedebilir misiniz? Nasıl başladınız?

Moda benim çocukluk tutkumdu, en büyük hobimdi diyebilirim. Biraz klişe olacak ama barbie’lerine elbiseler yapan bir çocuktum. Sürekli kadın figürleri çizerdim. Annem de çok stil sahibi bir kadındır. Her zaman farklı kombinler yapar. Sanırım onu izleyerek büyümek de bir diğer neden. Bir de annemin sanat galerisi vardı, o ortamda büyümek de beni sanata yönlendirdi diye düşünüyorum. Hacettepe Üniversitesi’nde İktisat okurken, asıl istediğimin moda olduğunu daha iyi anladım ve üniversiteden sonra Milano’da Istituto Marangoni’de Moda Tasarımı eğitimi aldım.

Neler size ilham veriyor? Nelerden besleniyorsunuz?

Etrafımdaki herşey bana ilham olabilir, bazen bir kadın, bazen bir müzik, bazen bir nesne, bir film. Seyahatlerim de

3-6 eylül tarihleri arasında Hatay’da düzenlenen Uluslararası Akdeniz Mutfak Günleri, hem Hatay halkının enerjisi hem de festivale destek verenlerin emeği ile "iz bırakan" bir festival oldu.

Akdeniz Mutfak Günleri hem o meşhur Hatay yemeklerinin hem de Akdeniz ülkelerinin damak tadlarını anlamak, karşılaştırabilmek ve aralarındaki uyumu hissedebilmek açısından oldukça verimli ve keyifliydi. Özellikle Hatay valisi M. Celalettin Lekesiz’in festival boyunca tüm etkinliklere dahil olması, festival ruhunu yerinde izlemesi festivali başarıya götüren en önemli sebeplerden biri diyebilirim. Hatay İl Yenilik Platformu’nun, yerel-ulusal sivil toplum kuruluşlarının, Kültür Bakanlığı’nın da desteğini hissettiğimiz festivalin Hatay halkının coşkusu ile büyük bir karnavala dönüşmesini de unutmamak gerek. “Hatay’ın önce insanına aşık olursunuz” cümlesini desteklercesine eşlik etti her şey...

4 gün süren etkinliğe, 77’si yurt dışından 97 dünyaca ünlü Michelin Yıldızlı aşçı, gurme ve oldukça kalabalık bir basın grubu katıldı. Etkinliği yaklaşık 2 bin kişi takip etti. Hatay’da esnaftan, çiftçiye herkes festivali kucaklamış durumda. “Bunu da tadın mutlaka, asla bırakmam, buranın en meşhur yemeği