Uğur İşven

Uğur İşven

ugur.isven@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Geçen hafta sonunda, İzmir’den bir grup gazeteci ile Turkcell’in İstanbul’daki Şebeke Kontrol Merkezi‘ndeydik. Türkiye’nin dört bir yanındaki vericiler, aktarıcıların, baz istasyonlarının durumunun gözlenebildiği ve bir aksaklık durumunda müdahale edilebildiği merkezi, NASA’nın uzay uçuşlarını kontrol ettiği yere benzettim ben.
Turkcell, İzmir’den Van’a uzanan bir çizgiyle Türkiye’yi kuzey ve güney olmak üzere iki sorumluluk bölgesine ayırmış. İzmir’in de dahil olduğu güneyin Başkanı Bahadır Üçer bize bu merkezi tanıtan kişiydi. Bolca soru sorarak kendisini terlettik ama içtenlikle cevaplar verdi. Saklayacak, gizleyecek hiçbir şeyi olmayan, açık ve kendinden emin bir kurumun yöneticisi olduğunu gösterdi.
Hatta, İzmir’in baz istasyonları konusunda Türkiye’de en fazla dava ile karşılaştıkları yer olduğu bilgisini de veren Üçer; “Bize 498 dava açılmış durumda. Onların dava sayılarını vermek bana düşmez ama diğer iki operatör de en çok İzmir’deki davalarla uğraşıyor” dedi.
Anlaşılan o ki, cep telefonunu herkes kullanıyor ve seviyor ama “Baz istasyonu benim yakınımda durmasın. Karşı mahallede dursun” diyor.
Bahadır Üçer, Avrupa ülkelerinde de Türkiye’deki gibi sokaklarda, apartman tepelerinde baz istasyonları olduğunu, hatta Türkiye’deki ışınım yayma üst sınırının Avrupa’nın dörtte biri kadar olduğunu söylüyor.
Ortaya koydukları bilimsel araştırmalar, baz istasyonlarının ışınım yayma konusunda evimizdeki buzdolabından düşük, televizyonla neredeyse eşit olduğunu söylüyor. Bunları neden etkili biçimde anlatmadıklarını sorduğumuzda ise bu konuda yeterince etkili olamadıklarını kabul ediyor.
“İnsanlar, her sokağa bir baz istasyonu kurmak yerine yüksekçe birkaç yere güçlü baz istasyonları kursalar olmuyor mu?” diye soruyor; ben de bu soruyu Bahadır Üçer’e aktarıyorum. “Keşke öyle bir imkan olsa” diye başlıyor. Anlattığına göre bu işi televizyon yayını yapar gibi tek merkezden yapmanın teknik olarak imkanı yok. “Öyle olsa, yüzlerce baz istasyonu kurmak gibi bir yükün altına girmezdik” diyor.
Çünkü cep telefonu için ayrılmış frekans alanı belli. Üstünde, örneğin uçakların haberleşme bandı varsa, altında askeri bant var. Her bir cep telefonu baz istasyonuna sık sık sinyal göndermek zorunda ve aradaki banda yalnızca 440 cep telefonu sığıyor. Bu rakamı teknolojiyle artırmak mümkün değil. Bu yüzden telefon çoğaldıkça yeni baz istasyonları gerekiyor.
Üçer, olağanüstü durumlara da dikkat çekiyor ve Van Depremi’nde cep telefonu sayesinde enkaz altındaki 64 kişinin kurtarıldığını hatırlatıyor.
Özetle cep telefonu hayatımızın vazgeçilmezi. Ancak kafa karışıklığının da giderilmesi gerekiyor. Bu işe devletin ilgili kuruluşu BTK mı öncülük eder, Turkcell mi ağabeylik yapar bilmem ama insanların tarafsız ve bilimsel bir platformda aydınlatılması şart. Biz de ona göre karşı direkteki baz istasyonuyla dost mu olacağız, yoksa cebimizdeki telefondan bile mi vazgeçeceğiz; bir karar verelim.