Günseli Önal

Günseli Önal

gonal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hayatta kaçınılması mümkün olmayan tek bir gerçek var. Herkesin bir gün tadacağı... “Ölüm”. Bir de doğum ile ölüm arasındaki zamanımızı nasıl kullandığımızı, nasıl yaşadığımızı, yaşam yolumuzu nasıl yürüdüğümüzü gösteren bir gerçek daha var. Ama, bundan kaçınılması mümkün. O yüzden herkesin tadamadığı ve çoğunlukla da tadamadan ölüp gittiği bu gerçek, doğamızdan gelen cinsel arzularımız.
Ama, başkalarının doğru bulduğu şekilde, onların gözlerinden bakarak, utanılacak bir duruma düşmemek için toplum tarafından onaylanan şekilde yaşanan cinsellikten söz etmiyorum. Söylediğim, içimizden kendiliğinden yükselen, gerçek arzularımız. Hayatı “gerçekten” yaşayabilmemizi sağlayacak olan yol...
İtalya’da son dönemde kabinedeki kadın bakanlar ve televizyon yıldızlarıyla adı çıkan Başbakan Silvio Berlusconi, başbakanlıktaki konferans salonuna asılan tabloya uyguladığı sansürle tartışma yarattı. Giambattista Tiepolo’nun 17. yüzyılda yaptığı “Mabette Açılan Hakikat” adlı tablodaki kadının çıplak göğsünün ve göbeğinin, üstüne kumaş resmedilerek kapatılmasını, sanat eleştirmenleri “sansür” olarak niteledi. Başbakanlık yetkilileri, “Gazetecilerin dikkati dağılmasın diye böyle bir uygulamaya gittik. Başbakanın sürekli çıplak bir kadınla aynı kadraja girmesi de rahatsızlık yaratabilirdi” dedi. 

Yalanın gözlerini kör eden ışık
Sanat eleştirmenleri, duvara bizzat Berlusconi’nin tercihiyle asılan tablonun, sansür sonrasında tüm anlamını yitirdiğini vurguluyor. Tablodaki genç ve duygu dolu kadın “gerçeği”, çıplaklığı da “gerçeğin çıplaklığı”nı simgeliyor. Tabloda “zaman“ı simgeleyen “ihtiyar” adamın kollarındaki kadının sol elinde bir ayna var. Sağ eliyle güneşe uzanıyor. Eleştirmenlere göre, gerçeğin ışığı yalanın gözlerini kör ediyor.
Bana göre, bedeninden utanmayan, doğal arzularını yaşamaktan korkmayan, başkalarının ayıplayacağından çekinerek kendini örtme veya olduğundan farklı gösterme yoluna gitmeyen, kendi gerçeğini inkâr etmeyi ve çarpıtmayı denemeyen bu genç kadın, aynaya baktığında kendini olduğu gibi görüyor. Ve aynada gördüğü kadın olduğunu biliyor. Genç, güzel, doğal, çıplak, mutlu... Gerçekten korkmadığı için ertelemediği arzularını her yeni günde yaşayan, zamanı yakalamış bir ölümsüz...
Tablonun anlattığı bu. Gerçeği örten, tercihinin sonuçlarından korkan Berlusconi’nun yaptığı ne peki? 

Lolipoplar yenilmek için...
Washington Times’ın haberine göre, Mısır’da iki ay önce binlerce kişiye ulaşan ve “türban - lolipop benzetmesi” kullanılan kampanya, türban takan kadınların sayısında patlamaya yol açmış. Yüzde 72’si türbanlı olan Mısır’daki kadınlar, din adına değil de, erkeklerin tacizine uğramamak için örtünüyormuş. Ülkedeki erkeklerin yüzde 62’si açık kadın gördüğünde tacizde bulunuyormuş. Sırf kadın oldukları için tacize uğrayanların oranı yüzde 83’e ulaşmış. Kadınlar tacize uğradıklarında, bunu yetkili makamlara bildirmek istemiyormuş. Çünkü erkek “Yüz bulduğu için laf attığını” söylüyor, çoğu muhafazakâr olan adalet yetkilileri de kadını değil erkeği haklı görüyormuş.
Radikal İslamcıların kampanya fotoğrafında, açık ve kapalı kadını temsilen yan yana duran iki lolipoptan, ambalajı açık olan başı açık kadınları tasvir ediyordu. Açık lolipopun üzerinde sinekler uçuyor, Arapça mesajda “Onları (erkekleri) durduramazsınız ama kendinizi koruyabilirsiniz” deniliyordu.
 Üniversiteden sınıf arkadaşım Levent Solak, buna ilişkin yazımı okuyunca bir mail göndermişti. Sineklerin şekere konmasının çok doğal olduğunu, sinek ilacının olmadığı dönemlerde tabaklara konulan şekerli suya yapışmaları sağlanarak yakalandıklarını anımsatmıştı. 

Görüntüyü örtüyle kurtarmak
Levent, bayiden gazete alırken lolipoplara dokunduğunda ambalajları çok düzgün görünse de bazılarının yarım ya da boş olduğunu fark etmiş. Nedenini sorduğunda, bayi, “Bu şekilde ambalajlanması mümkün değil. Fabrikasında çalıştım. Nedenini bulmak için çok düşündüm. Bir süre sonra bulabildim” demiş.
Lolipopun sabitlendiği plastik çubuğun ortasındaki, boydan boya ince bir yol gibi uzanan boşluğu göstermiş. “Karıncalar aradan girip şekeri yiyiyorlar. Ambalaj gayet düzgün lakin içi boş. Yani malı götürmüşler” demiş.  Lolipopları, üzerine konan sinekler değil ama o çubuğun içinden geçen karıncalar yemiş.
Levent de şunu yazmış: “İstediğin kadar sar, sarmala. Görüntüyü kurtarabilirsin. Fakat doğayı ve gelişimi engelleyemezsin”.
“Doğamız”, yani “çıplak gerçek”, eninde sonunda kendine bir yol buluyor. Öyle ya da böyle. İşin doğası bu.