Günseli Önal

Günseli Önal

gonal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bir süredir, arada “lucid rüya”lar görüyorum. Yani, derin uyku anında zihnim uyanıyor, gördüklerimin farkına varıyor, kararlar alıp rüyamda uygulayabiliyor, bunun olası sonuçlarını gözlerim açıkken yaşadığım “gerçekliğe” de taşıyıp, deneyimleyebiliyorum.
Böyle bir rüyamda, fiziksel olarak bana hiç çekici gelmeyen, tanıdığım bir erkekle bir ilişki yaşadığımı gördüm geçenlerde. Sabah, gitmesi gereken bir yer olduğu halde, benimle kahvaltı etmek için kalmıştı. Benden bir şey yapmamı istedi. Zaten yaptığımı söyledim ama yalandı. İnanması için bir belge gösterdim ama olduğunu söylediğim şey değildi, yanıltıyordum. Elimden alıp bakmasın diye de, çok doğal davranıyormuş gibi yapıp katladım ve peçetenin altına koydum. İstemedi. Bir şey söylemedi. Rahatladım. O da rahatsız gibi görünmüyordu.
Bu sırada, zihnimin yalan söylemeye ihtiyaç duymayan bir yerinden, üçüncü bir kişi gibi, o masada olanları izliyordum. Yalan söylediğim çok belliydi. Sesim, mimiklerim bunu açık ediyordu. O kağıdı gösterip hızla kaldırırken doğal değildim, tersine kuşku uyandırıyordum. Hiç güven vermiyordum. Zaten o da, yalan söylediğimi biliyordu. Yalanımı yüzüme vurmamasının nedeni olgunluğu veya anlayışı değildi.
O masada, ben ve o erkek, huzursuz ve kontrollü idik. Ben söylediğim yalana inandığına kendime inandırıyor, o da yalanıma inanmış gibi yapıyordu.
İlişkimiz, yalanlar üzerine inşa ettiğimiz iskambilden bir kule gibiydi. Gerçekler konuşulmak istenip tek bir kağıt yerinden çekilse yerle bir olacak, rol yaparak inşa ettiğimiz bir kule... Sözler, duygular gerçek değildi...

Sevgilinin yalanını yakalamak
İnternet arama motoru Google’ın ABD’de bazı büyük kentlerinde geçen yıl uygulamaya giren, cadde ve sokakların 360 derece dönebilen kameralarla çekilen “göz hizası” görüntülerini İngitere’de de yayınlama hazırlığı, ülkeyi karıştırmış. Nedeni, uygulamanın “özel hayata müdahale” olacağı ve hırsızlara kolaylık sağlayacağıymış...
Aslında, bütün gün balkonda veya dükkanının önünde oturup gelip geçenleri, etrafta olup bitenleri izleyen meraklı bir insanın görebildiğinden daha fazlası değil bu görüntüler. O sırada bulunmadığımız bir yere teknoloji sayesinde gidip, “kim, nereye, ne zaman, kiminle geldi, ne yaptı” diye etrafı izleyen o insanların gözünden bakmak gibi. 

Gerçek niye korkutur?
Bu haberi bir arkadaşımla konuşurken, İstanbul’da da yapılacak olsa böyle bir şeyin hiç hoşuna gitmeyeceğini,  görmek istemediği bir insanı atlatmak için yalan söylediğinde, google yüzünden yalanının ortaya çıkabileceğini söyledi.
Tepkilerin asıl nedeninin, özel hayata müdahale veya hırsızlık korkusundan çok, gerçeği söylemekten veya yaşamaktan korktuğumuz için başvurduğumuz  yalanların yakalanma olasılığı  olduğunu düşündüm o an. Böyle bir imkan, söylediği yerden başka bir yere giden kocanızın veya sevgilinizin yalanını yakalamanızı sağlayabilir. O da, yanınızdan ayrıldıktan sonra, evinizden çıktığınız andan itibaren gitiğiniz yerlerde, en azından dışarda takip edebilir sizi. Hiçbir şey saklı veya özel kalmayabilir.  Evet ama asıl korkulan bu mu gerçekten? Yoksa her şeyi tüm gerçekliğiyle bilmek mi korkutuyor insanı? 

Eldekini de kaybetmek
Baş edemediği duygularını, gerçekleştiremediği hayallerini, dile getiremediği isteklerini, yaşayamadığı arzularını yok sayarak, gerçeği çarpıtarak, yalan söyleyerek, kendini kandırarak yarattığı sahte gerçekliğinden vaz-geçebilmesi mümkün mü insanın?
Gerçeğin yıkıcı olabilecek etkisiyle elindekini de kaybetmek yerine, karşılıklı ve sessiz bir akitle yaratılan “sahte gerçekliği” yaşamayı tercih edenler, cesaret edebilir mi buna? Zor görünüyor.
Ben niye gördüm o rüyayı? Yalanlarla yaratılan gerçekliğin ne kadar anlamsız ve boş olduğunu, beni ve zamanımı nasıl tükettiğini görmem, her şeye sıfırdan başlamayı göze almaya hazır olduğumu gösteriyor sanırım...