Günseli Önal

Günseli Önal

gonal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İnsanoğlunun en büyük kabusu, soyunun sona erme olasılığı olmalı. Bilinmeyen geleceğe ilişkin yapılan bilim/kurgu filmlerin birçoğunda, insanın yarattığı yapay zeka/robot/ makinelerin, yaratanına hükmettiği karanlık bir tablo görüyoruz. Kalan bir avuç insanın kendi yarattığı makinelere karşı başkaldırısında ihtiyaç duyulan şey ise, bir “lider”. Veya, “Matrix” adlı filmde olduğu gibi bir “kurtarıcı”.
Bugünlerde CNBC-e’de gösterilen “Battlestar Galactica” adlı dizide, yıllar önce insanlar tarafından yapay zeka kullanılarak üretilmiş robotlarken, zaman içinde kendi zeka ve bilinçleri oluşan Saylonlar, efendilerine karşı örgütlenerek savaş başlatıyor. İnsanların yaşadığı 12 koloniyi nükleer silahlarla yok ediyor. Savaşyıldızı adlı geminin mürettebatı ve hayatta kalabilen 30 bin dolayında insan, Saylonlar’ın yeni silahları karşısında tamamen çaresiz kaldıkları yolculukları boyunca, kendileri için yeni ve güvenli bir yer olacağına inandıkları efsanevi gezegen Dünya’yı arıyor. Her bölümün başında aynı cümleyi görüyoruz: “Hükmedemeyeceğiniz şeyi asla yaratmayın”

Yapay zeka ufukta

Sizin ‘terminatör’ünüz neye programlanmış
CNBC-e’nin, insanlığın ufuk çizgisini bilim/kurgu ile aşmayı deneyen bir başka dizisi de, “Terminator: The Sarah Connor Chronicles”. Öngörülen gelecekte, insanlığın önemli bir bölümünü yok eden bir felaket yaşanmış yine.
Makinelerin hükmettiği karanlık bir dünyada, kalan bir avuç insan ümitsiz bir savaş veriyor. Gelecekten günümüze gönderilen amansız ölüm makinesi robotlar, tarihin normal akışını değiştirmek için, geleceğin insan direnişçilerinin lideri John Connor’ı öldürmeye programlanmış.
Yani, insanlığın kaderi 15 yaşındaki bu çocuğun yaşamasına bağlı. Annesi Sarah, büyüyünce dünyayı kurtaracak olan oğlunu robotlardan koruyor. En büyük yardımcısı da, gelecekten gönderilen ve Connor’ı korumaya programlanan bir başka robot. “Makine uygarlığı”na start verecek olan “Skynet” adlı yapay zeka ufukta ve “devreye girmeyi” bekliyor.

Hükmedilemeyen çocuk
Oğlunu hayatta tutmak ve zaten gerçekleşmiş olan geleceği değiştirebilmek için tarihin normal akışını aksi yöne çevirmek isteyen Sarah, yapay zekanın devreye girmesini de engellemeye çalışıyor. Oğlu için hayatını her gün tehlikeye atmaktan çekinmeyen Sarah, geçen bölümde bir şeyin farkına vardı. Gözünün bebeği gibi sakındığı ve tehlikeli bir duruma girmemesi için kontrol altında tutmaya çalıştığı oğlu, söylediğini yapmadı. Tam tersini ama kendisinin doğru bulduğunu yapmayı seçti. Hükmedilmesi mümkün olmayanın, programla-nabilen makineler değil oğlu olduğunu gördü Sarah o gün. Annesi olarak onun özgür iradesini istediği yöne bükemeyeceğini, kendi yolunu kendisinin seçeceğini anladı oğlunun...
Benim gördüğüm ise şu: Bu öyküde, beyni programlanabilen robotların ve iradesine hükmedilemeyen özgür bireylerin mücadelesi, ana kuzusu genç bir erkeğin zamanın hep ileriye doğru akmasını sağlayacak olan “öncü”ye dönüşmesine yarayacak. Bu hep böyle oldu, hep de böyle olacak. Tarih belki tekerrürden ibaret ama zamanın nehri tersine akmayacak...

Takıldım ‘üç çocuk’ meselesine...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kadınların en az üç çocuk doğurmasını istemesinden beri takıldım bu çocuk meselesine. Demokrasinin henüz yerleşmediği gelişmekte olan bir ülkede, çoğunun sağlıklı gelişemeyeceği, eğitilemeyeceği, istihdam edilemeyeceği açıkça görülen genç nüfusun kontrolsüzce çoğalmasını isteyenlerin kafasında nasıl bir gelecek var acaba? Bu insanlar, hayal ettikleri geleceği yaratabilmek için çocukların beyinlerini programlayabileceklerini mi sanıyorlar?
Sarah Connor bir şeyi daha fark etti dizide. Gerçek hayattaki savaşın satranç tahtası üzerindeki savaşa benzemediğini... Satrançta, yapay zeka artık insanı yenebiliyor. Ama insan, savaşta aklı çelinebilen ve kalbi çalınabilen değişken bir varlık. Savaş sırasında, kuralları değiştirebiliyor ve öngörülemeyen hamleleri yapabiliyor. İnsanoğlunun bu değişebilirliği ve öngörülemezliği, umudun korunmasını sağlıyor.
Halil Cibran’ın “Çocuklar” adlı şiirinden birkaç dize çok şey anlatıyor: “Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil / Çünkü onların da kendi düşünceleri var / Bedenlerini tutabilirsiniz ama ruhlarını değil / Çünkü ruhlar yarındadır, siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz / Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz / Ama, sakın onları kendiniz gibi olmaya zorlamayın / Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.”