Şeker’leme

1 Mart 2018

2009 yılında Danıştay’ın iptal kararı, 2012’de de başta Şeker-İş olmak üzere sendikaların, Ziraat Mühendisleri Odası gibi meslek örgütlerinin ve bazı sivil toplum kuruluşlarının yükselen muhalefeti nedeniyle yapılamayan şeker fabrikalarının özelleştirilmesi işlemi ile ilgili yeni bir süreç yaşanıyor.

Bu konunun gündeme geldiği geçmiş süreçlerden beri, farklı tarihlerde, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi karşıtı 4 yazı yazdım ve bu da beşincisi.

Konu asla şeker”leme” yapmaya gelmiyor.

Unutuldu derken bir bakıyorsunuz yeniden gündeme gelmiş.

Konumuza gelirsek.

Uygulanan kota sistemi ve girdi maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle, Türkiye şeker üretimi her geçen yıl düşüyor.

1998 yılında 500 bin hektarda şeker hammaddesi olan pancar üretimi yapılırken bu sayı 2015 yılında 270 bin hektara düşmüş.

Bu düşüşe bağlı alarak, çiftçi sayısı da 450 bin aileden 120 bine gerilemiş.

Yazının Devamı

Sütçüler! Mart ayına dikkat!

22 Şubat 2018

Ulusal Süt Konseyinin (USK) çiğ süt fiyatını belirlemediğini, altı ayda bir üretici örgütleri ile sanayiciyi bir araya getirerek, taraflara maliyetleri sunduğunu, dolayısıyla sadece aracı bir rol üstlendiğini her zaman yazıyorum ve anlaşılır oluncaya kadar da yazmaya devam edeceğim.

Buna rağmen Konsey, piyasada çiğ süt fiyatları azaldığında üreticiler, arttığında da sanayiciler tarafından “günah keçisi” ilan edilmiş durumda

USK’nın 16 Ocak’ta yaptığı “tarafları bir araya getirme” toplantısında, 2018’in 1 Şubatı ile 30 Haziranı arasındaki 6 aylık dönem için çiğ süt referans fiyatı litrede 1 lira 53 kuruş olarak kabul edildi.

Ardında yüksek enflasyon rakamları gerekçe gösterilerek, bundan böyle referans fiyatının belirlenmesinde, kamuoyunda Gıda Komitesi olarak bilinen, Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesinin görüşünün de alınacağı basına yansıdı.

Sonra piyasada ne oldu?

Referans fiyat belirlenmesinin “USK’dan alınıp Gıda Komitesine bağlandığı” haberi sahada “yeni bir süt krizi mi geliyor” endişelerine neden oldu.

Çünkü üreticiler USK’nın, en az sanayicinin olduğu kadar kendi çıkarlarını da savunduğunu biliyorlardı.

***

Yazının Devamı

Tohuma sahip olmak!!!

15 Şubat 2018

Elinizde toprağınız, gübreniz, elektriğiniz, ilacınız, suyunuz var ama tohumunuz yoksa herhangi bir ürünü yetiştiremezsiniz. Bu nedenle tohum, gıda zincirinin ilk ve en önemli halkası kabul ediliyor.

Bunu bilen büyük şirketler, tohumu kontrollerine almak için her türlü gayreti gösteriyorlar.

Ülkelerdeki binlerce çeşidi birkaç çeşide indirgeyip patentleyip-paketliyorlar.

Patent-leyerek ve paketleyerek gelecekte gıdayı silah olarak kullanma gayretlerinin yanı sıra tohumculuk aynı zamanda müthiş bir ekonomik faaliyet.

Küresel tohum piyasası 41.5 milyar dolar ve Monsanto, yüzde 26 payla bu pazarın en büyüğü konumunda.

Türkiye’ye gelince...

3 Nisan 2012 tarihinde çıkarılan “tohumculuk hizmetlerinde yetki devri yönetmeliğinin” 18/a maddesiyle piyasada denetim yetkisi “Türkiye Tohumcular Birliği”ne verildi. Böylece tohum çok uluslu şirket ve onların yerli ortaklarının denetimine geçmiş oldu.

***

Yazının Devamı

Tehlike yalnız çayda mı var?

8 Şubat 2018

Okumuşsunuzdur; Çaykur Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu tarafından yapılan açıklamada; çay tarımında kullanılan kimyasal gübreler nedeniyle, toprağın verimini kaybettiği, böyle devam edilmesi halinde yakın bir gelecekte çayın filiz ve yaprak veremez hale geleceği, çay tarımının sürekliliği açısından bir an önce organik gübreye geçilmesi gerektiği ifade edildi.

Kamu-oyunun artık bu tür haberleri duymaya alışması gerektiğini düşünüyorum.

Bugün çay, sentetik gübreler nedeniyle verim vermiyorsa, diğer bitkiler de vermiyor demektir.

Şöyle bir gerilere gidelim.

İkinci dünya savaşından sonra “savaştan çıkan dünyayı beslemek” söylemiyle, büyük tarım şirketleri tarafından hibrit tohumlar ön plana çıkarıldı.

Yerli tohumların aksine, hibrit tohumlar sulanınca ve gübrelenince verim verebiliyorlardı.

Bir de hastalıklara karşı duyarlıydılar ve ancak ilaçlar yardımıyla ayakta durabiliyorlardı.

Hemen hemen bütün gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi, Türkiye’de de tarımda büyük oranda yerli tohumlar üretimden çıkarıldı.

Yazının Devamı

Kooperatif Bakanlığı

2 Şubat 2018

Okuyucular tarımdaki kooperatifleşme ile ilgili neden sürekli olarak yazılar yazdığımı belki merak ediyorlardır.
Konu, Türkiye’de anlaşılır olana dek de bu konuda yazmaya devam edeceğim.
Uzun lafa gerek yok, sadece bir örnekle tarımdaki örgütlenmenin ne kadar önemli olduğunu anlatayım.
Koope-ratifleşme oranı ,zenginlik ve refahın olduğu Yeni Zelanda’da yüzde 100, AB ülkelerinde yüzde 85, ABD’de yüzde 75 iken, fakirlik ve iç karışıklıkların olduğu Ortadoğu’da ortalama yüzde 1...
Ne kadar anlamlı bir istatistik değil mi?

Türkiye’ye baktığımızda ise oranın sadece yüzde 15 gibi düşük bir rakama tekabül ettiğini görüyoruz.

Yazının Devamı

Açgözlülük dünyayı bitiriyor!

25 Ocak 2018

İnsan doğası, elindekinden daha fazlasını isteme üzerine kurgulanmış.

Eldekiyle yetinmeyenler, doğayı mahvederek ve geride büyük çevresel yıkımlar bırakarak daha çok istiyorlar.

Geldikçe de doymuyor, daha çok, daha çok talep ediyorlar. Bunun adı da resmen açgözlülükten başka ne olabilir ki?

***

Ancak bunun sonuçları oldukça ağır.

Gittikçe artan açgözlülük, çevresel koşullardaki kötüleşmeler ve nüfus artışı nedeniyle, gelecekte insanlık açlık tehlikesiyle daha fazla karşı karşıya kalacak.

Birleşmiş Milletler, 2050 yılında dünya nüfusunun şimdikinden 2 milyar artarak 9.5 milyara ulaşacağını tahmin ediyor.

Bugün gelirin daha adil dağıtılması sağlanarak 7.5 milyar insanın karnı doyurulabilir ve dünyada da açlıktan kimse ölmez.

Yazının Devamı

İklim değişikliği ve kooperatifleşme

18 Ocak 2018

Isı artışının bu yüzyıl sonuna kadar 1.5 derecede tutulabilmesi için ABD hariç dünyanın geri kalan hükümetleri mücadele veriyorlar.

Mücadele daha çok, sera gazı emisyonlarını azaltma yönünde oluyor.

Bunun için de ülkelerin fosil yakıtlardan vazgeçmeleri ve politikalarını yenilenebilir enerjiden yana oluşturmaları gerekiyor.

Bu konuda, başta Almanya olmak üzere, AB ülkeleri bir hayli yol almış durumdalar.

Örneğin Almanya 2030 yılında elektrik üretimini tamamen yenilenebilir enerjiden elde edecek.

***

Ancak birçok ülke, henüz bu konuda yeterince adım atmıyor.

Burada fosil yakıt çıkaran, işleyen ve satan uluslararası şirketlerin rolü var tabii ki.

Yazının Devamı

Terör örgütleri kırsalı süpürüyor

4 Ocak 2018

İŞİD Suriye’de, El Kaide Irak’ta, her ikisi birden Libya’da, Boko Haram ve El Şabab Afrika’da terör estirip asker-sivil ayırımı yapmadan katliamlar yapıyorlar.

Genellikle kırsaldan şehre doğru bir terör kıskacı hakim bu zavallı coğrafyada.

Terör örgütleri kendilerinin yaratan ABD, İngiltere, Fransa, İsrail gibi emperyalist ülkelere iki koldan yardım edip görevlerini yerine getiriyorlar.

Birincisi, emperyalist ülkeler, zaten kendilerinin kurdukları ve sahada onlar için vekalet savaşları yürüten terör örgütlerini bahane ederek, bu ülkeleri işgal ediyorlar.

***

Yani terör örgütleri, işgalin bahanesini yaratarak bu anlamda kusursuz bir iş görüyorlar.

İkincisi, bu örgütler daha çok kırsalda faaliyet gösteriyorlar.

Bunların yarattığı terör ve yıkımdan kaçan köylüler, kırsalı boşaltarak, kendilerini daha güvenli hissettikleri şehir merkezlerine atıyorlar.

Yazının Devamı