Hemşehrini kollayacaksın

3 Ekim 2011

Geçen haftanın yoğun gündemi arasında kaynayıp giden bir haber vardı. İTO Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, meslek komiteleri toplantısında müfettişlerin kendisine yaptığı bir uyarıdan söz etti. Yatırımcı bakanlıklara birer mektup gönderen Demirtaş, “İzmir projelerinin İzmirli firmalara yaptırılmasını” istemişti. Müfettiş, bu isteğin yasalara aykırı olduğu uyarısı yapmış ve düzeltilmesi gerektiğini bildirmişti.
Demirtaş sözlerine yasalara aykırı bir ifade olmadığı konusunda ısrarlı. Bence de “eşitler arasında bir tercih söz konusu olduğunda İzmirli firmanın tercihini istemek” yasadışı değil. Hatta işlerin daha hızlı yürümesi için gerekli.
Aslında o müfettişe geçenlerde Başbakan Erdoğan’ın yayınladığı bir genelgeyi hatırlatmakta yarar var. Erdoğan, genelgesinde, kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılacak mal alımlarında, Türkiye’de üretim yapan firmaların mallarının tercih edilmesini istiyor. Öyle “eşitler arasında tercih” tavsiyesi de yok; doğrudan “Türkiye’de üretileni alacaksın” diyor. Bu da aynı şey değil mi?
Zaten Ekrem Demirtaş da, bu uyarıyı dikkate bile almamış. Tam tersine, İzmir-İstanbul Otoyol Projesi’ni üstlenen konsorsiyumdan Astaldi firması ile temasa geçmiş

Yazının Devamı

Fuar panayır olsun

26 Eylül 2011

80’li yıllara gelene kadar İzmir’de iple çekilirdi fuar. O yıllardan itibaren dünya büyük bir değişime girdi. Teknoloji hızla gelişmekte, “küreselleşme” denilen yapılanma, sınırlarımızı zorlamaktaydı. Bu ortamda fuarcılık da kabuk değiştirmekteydi elbette.
“İhtisas Fuarı” kavramını da işte bu sırada tanıdık. Dünyada artık, bizimki gibi genel fuarcılık kalmamıştı. Artık belli ürün gruplarını ve o piyasadaki profesyonelleri hedef alan dev ihtisas fuarları dönemi başlamıştı.
Bizimki ise bu kavramlara hiç mi hiç uymuyordu. Bir defa profesyonelleri hedef alan, işadamlarının gezip ticari bağlantılar yaptığı bir fuar değil, gezmeye, eğlenmeye meraklı kitlelerin doldurduğu bir panayır alanıydı bizimki.
Yabancıların “hall” veya “halle” dedikleri, dev bir çatı altında değil, geniş bir parka dağılmış derme çatma binalarda kuruluyordu. Ayrıca bir ay süren fuar da yoktu artık. Fuarlara artık ülkeler değil, firmalar katılıyordu. 90’lı yıllar gelip SSCB’nin çökmesi ve ülkelerin gövde gösterisi için gerekçelerinin de kalmamasıyla fuarımız iyice gözden düştü.
Nedense bu dönemde işbaşına gelen belediye başkanlarının temel sloganı “İzmir’i fuarlar ve kongreler kenti yapmak” idi... Ancak

Yazının Devamı

Tuttuğunu koparan adam

5 Eylül 2011

İzmir’de bu sıfatla anılmaya gerçekten hakkı olanlardan biri; hatta başta geleni Ekrem Demirtaş.
El atıp da başarmadığı bir konuyu hatırlamıyorum. Üstelik öyle işlerde başarılı oldu ki, düşünmenin; başlamanın bile cesaret istediği şeylerdi hemen hepsi.
İzmir’de ilk vakıf üniversitesini o kurdu. İTO Vakfı‘nın temelleri üzerinde yükselen İzmir Ekonomi Üniversitesi‘nin bugün geldiği nokta ortada.
Alkollü içkilerle ilgili yasal düzenleme kabul edilir edilmez, ilk şirketi kuran Demirtaş oldu.
Özel havayolu şirketlerinin kurulmasına izin çıkar çıkmaz, bu işe cesaretle dalan ilk kişiydi. Çok büyük yatırımlar gerektiren bu işe kendisi kadar inanan birkaç kişi daha olsaydı, eminim İZAİR bugün daha da başarılı yerlerde olurdu.
Türkiye ile Yunanistan gırtlak gırtlağa iken, rahmetli İsmail Cem ile Yorgo Papandreu henüz sirtaki yapmamışken, Ege Kıyıları ile Yunan Adaları Ekonomik İşbirliği Konseyi‘ni kurdu. Bugün iki ülke arasında ticaret hacmi geliştiyse, bayramda 21 bin Türk Yunan Adalarını gezmeye gittiyse hep bu sayededir.
İzmir bugün EXPO 2020 hayalinin peşinde koşuyorsa, Demirtaş’ın payı büyük. 90’lı yıllarda İzmir’de EXPO yapma fikrini ilk dile getiren dönemin Mimarlar

Yazının Devamı

Antalya herşeyde bizi geçiyor

29 Ağustos 2011

Sözünü ettiğim yalnızca ekonomik anlamda bir geriye düşüş değil... Turizmde yaptığı büyük patlamayla ekonomik anlamda yukarılara çıksa da; seracılıkta zaten eskiden beri var olan potansiyelini yükseltse de henüz Antalya İzmir’i yakalamadı. Böyle giderse o günlerin de geleceği açık ama benim şimdilik sözünü ettiğim şehircilik ve sosyal gelişme anlamında yapılanlar.
Hatırlayanlar olacaktır. Birleşmiş Milletler’in “Kadın dostu kentler” projesine Türkiye’de katılan 15 kent bulunduğunu yazmıştım. Antalya ve İzmir de bu kentler arasındaydı. Ancak İzmir ve diğer kentler adeta yerinde sayarken Antalya’nın hızlı bir şekilde gerekli yapılanmayı oluşturduğunu ve kentte istenen değişiklikleri yapmak üzere harekete geçtiğini anlatmıştım. İzmir’de ise henüz belediyeler ve valiliğe bağlı birimler arasında koordinasyonu sağlayacak yapılanma dahi oluşturulmadı. Böyle kaplumbağa hızıyla gidersek, Antalya Türkiye’nin kadın dostu ilk kenti unvanını alacak. Oysa Türkiye’de böyle konular gündeme geldiğinde İzmir hep öncülük etmişti şimdiye kadar.
Son olarak Antalya “yayaya saygılı kent” haline gelmek için harekete geçti. Valilik ve belediye bunun için işbirliği yapıyor. Antalya Valisi Ahmet

Yazının Devamı

Çakma İzmirliler ve çakma partililer

22 Ağustos 2011

CHP’nin İzmir milletvekillerinin, seçilip Ankara’nın yolunu tuttuktan sonra kenara çekildiler. AK Partililer Ramazan münasebeti ile de olsa iftarlarda boy gösteriyor. CHP’li vekillerin ise bir-ikisi dışında sesi soluğu çıkmıyor. Birgül Ayman Güler Genel Başkan Yardımcısı olmanın da verdiği enerjiyle parti örgütlerini geziyor. Bir de Rahmi Aşkın Türeli; ilçeleri dolaşıyor.
Zamanının büyük bölümünü Norveç’te geçirdiği için “Oslo milletvekili” mi yoksa “İzmir milletvekili” mi olduğu konusunda beni tereddüte düşüren Erdal Aksünger‘in hakkını yemeyelim. Bir o, biraz da Aytun Çıray, örgüt gezileri dışında ses veren vekillerden... Aytun Bey, İzmir’de olup biten hemen her şeye müdahale ediyor. Hemen her konu üzerinde söyleyecek birkaç sözü oluyor.
Son olarak Aynur Tartan’ın hazırladığı; CNN Türk’te yayınlanan programda Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay‘’ın söylediklerine kafayı takmış. “Burada hayat var” isimli programda konuk olan Günay, başka kentlerden İzmir’e getirilip aday yapılmaları eleştirilen Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve kendisinin durumundan bahsederken, “Binali Bey Urla’dan bir ev aldı. Ben de Çeşme’den ev alarak İzmirli olmaya hazırlanıyorum” demiş.
Aytun

Yazının Devamı

Bu taktikle kale korunmaz

15 Ağustos 2011

Dünya ekonomik krizi, Ortadoğu’yu, Suriye’yi falan konuşurken biz geçen hafta İzmir’de kendi küçük dünyamızda birbirimizi tartışmaya, hatta birbirimizi yemeye devam ettik.
CHP’nin isyancı belediye başkanlarını, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun aday olmayacağını ilk kez parti grubunda dile getirmesini, isyan ateşini söndürmek için Volkan Canalioğlu ile birlikte İzmir’e gelen CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin‘in temaslarını izledik.
Dünya sorunlarını irdelemeyi ağır ağabeylerimize bırakıp biz yine kendi dünyamıza dönelim.
Bu girişi yapmamın sebebi, Gürsel Tekin’in parti yemeğinde yaptığı konuşmaya kafayı takmış olmam. Gürsel Tekin, belediye başkanları arasındaki krizin basın tarafından büyütüldüğünü hatta çıkarıldığını iddia etti. AK Parti’nin kamuoyunun kafasını karıştırmak için ‘İzmir’de kale düştü’ diye haberler yaptırdığını savundu.
Peşinen söyleyeyim; Gürsel Bey kendini kandırıyor. Kendini kandırmıyorsa, gözlerinin içine baka baka partililerini kandırıyor. AK Parti’den hiç kimse gazetecileri arayıp bu veya buna benzer bir spekülasyon haberi yapamalarını istemedi. En azından bizden böyle bir şey isteyen olmadı.
Diyeceğim odur ki; Gürsel Bey,

Yazının Devamı

Çeşme’ye mayetik tren

8 Ağustos 2011

Rahmetli Özal’ın 80’li yıllarda iktidara geldiği dönemde, İzmir’e yaptığı ilk büyük yatırım, Çeşme Otoyolu olmuştu. O dönemde böyle duble yol hamleleri başlamamıştı. Otoyol desen, Adana-Pozantı‘yı saymazsan hiç yoktu.
İnsanlar kazalarda sapır sapır dökülüyordu. Ama Özal herşeyi bırakmış, en acil işmiş gibi Türkiye’nin kıt kaynaklarının önemli bir bölümünü Çeşme Otoyolu’na dökmeye karar vermişti?
O dönemi yaşayanlar hatırlar. Kıyamet koptu. 80 küsur kilometrelik bu yolun gereksiz olduğu feryatları yükseldi. Türkiye’nin parasının sokağa döküldüğünü savunanlar çoğunluktaydı.
Ancak Özal hiçbirini dinlemedi. Temelini bizzat attı ve otoyolu tamamlattı?
Neden?
Çünkü Özal’ın kafasının takıldığı başka bir şey vardı. Türkiye’nin en büyük kenti, en köklü sanayicilerin, tüccarların yaşadığı İzmir’in sırf Çeşme yüzünden potansiyelini yeterince kullanmadığına inanıyordu. İzmirli işadamlarının yaz geldi mi Çeşme’ye kapağı atmak için can atmalarına kızıyor ve her fırsatta da bunu eleştiriyordu. Baktı olmayacak, “Bari şu otoyolu yapayım da, Çeşme’ye daha çabuk gidip gelsinler; çalışmaya daha fazla zamanları kalsın” dedi.
Turizm gelişsin diye yapmış da; Çeşme’yi Ro-Ro limanı haline

Yazının Devamı

Ters bir milletiz biz

1 Ağustos 2011

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, en az iki haftada bir seçim bölgesi İzmir’e geliyor. Vatandaşla, sivil toplum örgütleriyle görüşüyor, çalışmalarla ilgili denetimler; açılışlar yapıyor. İzmirliler Bakan’ı biraz daha iyi tanıyor. Bunlar daha önce fazla tanık olmadığımız; güzel şeyler. Ancak kendisinin de bizi daha iyi tanımaya ihtiyacı olduğu açık.
Önceki gün Bostanlı Balıkçı Barınağı’nda balıkçılarla kahvaltı ederken sorunlarını dinledi; sohbet etti. Kooperatif Başkanı Hakan Zarif’in yerel yönetimlerden, hizmet gelmemesinden şikayet etmesi üzerine patladı:
“İzmir’de yerel yönetimlerden şikayet etmeyene rastlamadım. Kimse memnun değil ama yüzde 70 oyla seçiyorsunuz! Bu nasıl iştir anlamadım!”
Aslında anlaşılmayacak bir şey yok...
İster Cumhuriyet değerlerine bağlılığından, bunları yitirme kaygısından deyin, ister inadından olduğunu söyleyin.
İzmir’in yapısı bu... Tersine gitmeyi çok sever İzmirli... Siz inat ettikçe bir kat daha fazla inadına gider...
O yüzden inatlaşmak, cezalandırmak gibi şeyler bize göre değil anlayacağınız...

Yazının Devamı