Kendimizi kandırmayalım

28 Kasım 2011


İzmir bir Expo macerasına daha kavga gürültü ve karmaşa içinde atıldı. Bir önceki 2015 adaylığımızda da bir yandan siyasi iktidarın İzmir alerjisi ve diğer yandan her zamanki kendi iç çekişmelerimiz içinde çalkalanıp durmuştuk.
Kenti temsilen kimin organizasyonun başında olacağı konusunda kişisel egolar üzerinden yürüyen tartışmalar bir hayli enerji kaybettirmişti bize...
Ankara cephesinden tek Abdullah Gül (Adaylık başvurusu döneminde Dışişleri Bakanı, oylama sırasında ise Cumhurbaşkanı idi) elinden gelen desteği vermişti, sağolsun...
Yine bir Expo organizasyonuna adayız; kalabalık bir heyeti Paris’e yollamışız...
Dakika bir, gol bir...
İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne operasyon!

Yazının Devamı

CHP’nin iki ayaklı böcekleri

21 Kasım 2011

CHP’nin İzmir Büyükşehir Belediye Meclis Grubu toplantıları, her zaman çok renkli olagelmiştir. Hele hele son dönemde yeni ilçelerin de katılması sayesinde kalabalıklaşınca haliyle renk cümbüşü daha da arttı.
Muhabirlik yıllarımdan hatırlarım; en kısır zamanında dahi birkaç haber veya en azından haber konusu olacak istihbarat çıkarmışımdır bu toplantılardan.
Şimdi de bazen çok ciddi bazen gırgır, bazen de tekmili birden lezzette olaylar yaşanıyor bu grupta.
Geçen hafta da Tacettin Bayır başkanlığında yapılan da böyle bir toplantıydı. Geceye damga vuran ve elbette büyük yankı uyandıran çıkış ise beklendiği gibi Bayır’dan geldi. AK Parti Hükümeti’nin İzmir’e bir hayli yüklenmesinden rahatsız olduğu açık; Ulaştırma Bakanı’na “Bu adam Binali falan değil; Cin Ali” diyerek tarihe adeta not düşecek bir söz etti.
* * *
Haliyle bu söz ertesi gün bazı internet sitelerinde ve gazetelerde hak ettiği yeri buldu. Gerçi AK Parti İl Başkanı Akay ifadeyi ayıplayınca “Bu sözü söylediğimi nereden biliyorsunuz” diye başlayan; “Söylemiş de olabilirim; söylememiş de” diye biten, kafa karıştırıcı bir açıklama daha yaptı Sayın Bayır ama konumuz bu değil.
Ertesi gün yapılan ikinci grup

Yazının Devamı

Kongreler şehri İzmir

14 Kasım 2011

İzmir’in bir sanayi kenti değil, “Kongreler ve Fuarlar Kenti” olması gerektiği üzerinde fikir birliğine varılalı benim bildiğim 25-30 yıl oluyor.
Bu söylemi, ilk kez Burhan Özfatura‘nın seçim bildirgesinde okuduğumu hatırlıyorum. Daha sonra pek çok kişi böyle olması gerektiğini söyledi; sonraki seçimlerde de her adayın ortaya koyduğu programın “olmazsa olmaz” maddesi haline geldi.
Sonrasında yaptığımız; her zamanki gibi konuşup durmak oldu. İzmir’i fuarlar ve kongreler kenti yapmak için doğru dürüst, somut bir adım atmadık. Yeni fuar merkezini Gaziemir’e taşımayı bile 10 senedir başaramadık. İnşaat başladı başlıyor derken, dünyada bu alanda büyük değişimler yaşandığını dahi görüp değiştirecek refleksi gösteremedik.
Tıpkı “Enternasyonal İzmir Fuarı”ndan ihtisas fuarcılığına tam anlamıyla geçemediğimiz gibi...
Oysa dünya çoktan başka bir aşamayı geride bırakmış; bizim yapmayı hala başaramadığımız dev sergi salonlarını yapmakla yetinmemiş; ortasında oteli, kongre merkezi, sanatsal aktivitilerin yapılacağı yerler, gerektiğinde spor müsabakaları yapmaya uygun “hall”lar ile “Convention Center” devrine geçmişti.
Biz eveleyip gevelerken, yalnızca fuarcılığın, bankacılığın

Yazının Devamı

Kaş yapayım derken göz çıkartmak

7 Kasım 2011

Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, geciken metro çalışmaları nedeniyle yıllarca sıkıntı çeken İnönü Caddesi esnafı ve halkına bir iyilik yapma ihtiyacı hissetti. İzmir’in dört bir yanında yenilenen kaldırımlar İnönü Caddesi’nde “daha kaliteli” malzeme ile yapılacaktı. Pahalı doğal taşlar kullanılarak, sıkıntı çekenlere bir anlamda teşekkür edilecekti.
Yanılmıyorsam, ilk kazma temmuz ayı ortalarında Üçyol’daki otobüs duraklarında vuruldu. Sonra her iki yöne doğru ilerledi. Sonra karşı kaldırımlara geldi sıra... Haklarını yemeyelim; elektrik, kanal, yağmur suyuna kadar altyapının da birlikte yapıldığını görüp işin ağır ilerlemesine “Olur o kadar” diyorduk.
Ancak, tahammül sınırları aşıldı. İnsanlar aylardır toz toprak içinde, kaldırımlarda cambazlık yapıyor.
Başkan Kocaoğlu’nun bu işe başlarken iyi niyetli olduğundan kimsenin kuşkusu yok. Ancak sonuç istediği gibi olmadı.
Vatandaşlar ve bölge esnafı isyan noktasında. Bazı dükkanların önüne hiç olmazsa taş döşenmiş ama tamamlanmamış. Üçyol’da bir esnaf, yarım yamalak bitmiş kaldırımı gösterip şöyle dedi: Bak ağabey, şurada her gün 4-5 kişi yere kapaklanıyor. Burada ilk çalışma başladığında Ramazan’a 10 gün vardı.

Yazının Devamı

Cumhuriyet’e dokunmayın

31 Ekim 2011

Deprem gerekçesiyle Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının iptal edilmesi, toplumda büyük tepki yarattı. Baloların, resepsiyonların, eğlence etkinliklerinin yapılmamasına kimsenin bir şey dediği yok. Aksine bu etkinlikler yapılsa, eleştirilir.
İyi de, resmi törenler niye iptal edildi? Tam da milli dayanışmaya ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde; böyle bir günde birliğimizin güçlenmesini sağlayacak törenlerin iptal edilmesine mantıklı bir açıklama yok.
“Asıl hedef Cumhuriyet” diyenler haksız mı?
Daha önce de terör saldırısı nedeniyle 30 Ağustos resepsiyonunu, bir başka bahaneyle de Atatürk’ün Ankara’ya gelişini kutlamak için 90 yıldır düzenlenen Garnizon Koşusu iptal edilmişti.
Şimdi de Cumhuriyet kutlamalarını iptal için deprem gerekçe gösterildi.
Oysa daha Cumhuriyet’imizin birinci yılını kutlamaya günler kala, 1924’te Erzurum 6.9 şiddetindeki bir depremle sarsılmıştı.
O sırada Karadeniz gezisinde bulunan Mustafa Kemal, geziyi yarıda kesip deprem bölgesine gitti. Hasar büyük, kış yakındı. Gazi yere çöktü, düşünceliydi. Kurduğu genç Cumhuriyet savaştan yeni çıkmıştı, yoksuldu. Evi yıkılan, evlatlarını şehit vermiş bir köylüye “Devletten bir isteğin var mı?” diye sordu. “Bir

Yazının Devamı

Hani bizi denizle barıştıracaktınız?

24 Ekim 2011

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, İzmir halkını ulaşımda denizi daha fazla kullanmaya teşvik etmeye; onları denizle barıştırmaya çalışıyor. Bu düşüncesini hayata geçirmek için ihale engellerini aşıp yeni gemiler almak için çaba harcıyor.
Bu konudaki heyecanını, karşılıklı oturup konuştuğunuzda anlamak mümkün. Ancak bu işi emanet ettiği kişilerin aynı heyecanı taşımadıkları da kesin. Taşısalar, Körfez’in her yanına günün her saatinde ulaşım imkanı sağlamak için çaba harcarlardı.
Oysa tam tersini yapıyorlar. Son örnek, Göztepe’den sabah 09.00’dan sonra düzenlenen vapur seferlerini ekonomik olmadığı gerekçesiyle kaldırmaları.
Tanıdığım pek çok insan var buradan vapura binip Konak, Alsancak yönüne giden...
Çoğu da işadamı, avukat, mimar... Yani işlerine çok erken saatte gitmeleri gerekmiyor. İsteseler, şoförlü arabalarının arka koltuğuna kurulur veya lüks arabasının direksiyonuna geçip işlerine gidebilir. Trafik sıkışıklığına bir katkı da onlar yapabilir!
Ama yapmıyorlar. Sırf deniziyle barışık bir İzmirli olmak adına; tanıdıkları insanlarla sohbet ederek, sabah çayını, kahvesini yudumlayarak işlerine gitme keyfini yaşamak için deniz yolunu tercih

Yazının Devamı

Meslek odaları nerede?

17 Ekim 2011

İzmir’de her haftaya farklı bir olay damgasını vuruyor. Geçen hafta da Karşıyaka Kulübü’nün Mavişehir’de yapmak istediği stat projesinin yarattığı fırtına vardı. Ancak bu fırtına sırasında, bir kesimin hiç sesinin çıkmaması canımı sıktı. Oysa en ufak bir şey olduğunda (çoğunda benim de desteklediğim) çıkışlarına alışmıştık.
Olayı çoğunuz biliyor ama kendi bakış açımdan bir özet yapmamda yarar var.
Mavişehir bölgesi planlanırken, nerelerin yeşil alan, nerelerin spor alanı kalacağı belirlenmiş, yüksek binaların yapılacağı yerler de böyle ayrılmıştı. Emlak Konut yerini özel yetkilerle donatılmış TOKİ’ye bıraktıktan sonra, şehircilik ilkeleri biraz tırtıklandı, bölgede yoğunluk arttı. Ancak hiç bu boyutta bir tırtıklama girişimi yaşamadığımız için, son olaya gelene kadar çok fazla önemsenmedi.
TOKİ, imar planında “spor alanı” olarak belirlenmiş söz konusu araziyi dört kez ihaleyle satma girişiminde bulundu; ancak başaramadı. Benim anladığım kadarıyla; hem bu arazinin durumunu, hem KSK’nin stad özlemini bilen malum aracı kuruluş, “Sen burayı al, ben gerisini hallederim” diyerek bir vatandaşa bu araziyi aldırdı. Ardından allanıp pullanıp 100’üncü yıl rüya projesi diye konu

Yazının Devamı

20 binlik cami

10 Ekim 2011

Bir zamanlar, İstanbul spor basının ağzına adeta sakız ettiği cümleydi; “İstanbul’a 100 binlik stad şart!”
Takımlar stadları paylaştı; taraftar da büyütülen bu statlar arasında bölündü de; konu kapandı.
Neyse... Asıl konumuz bu değil.
Bu muhabbeti aklıma getiren, geçen hafta İzmir İl Müftü Vekili İlyas Öztürk‘ün söylediği sözler. Camiler ve Din Görevlileri Haftası nedeniyle bir açıklama yapan Öztürk, İzmir’e 10-15 bin kişinin ibadet edebileceği, işlevsel bir camiye ihtiyaç olduğunu söylüyordu. Bu cami görsel anlamda da kültürümüzü ve inancımızı yansıtacak bir cami olmalıydı.
Zaman zaman, büyük kitlelerin, kalabalık protokolün de katıldığı cenaze törenleri olduğunu hatırlatan Öztürk, “İzmir’de kalabalık cenaze namazının kılınabileceği bir cami yok” diyerek, Konak Meydanı’nda kılınan rahmetli Ahmet Piriştina’nın cenaze namazını hatırlatıyordu.
Benzer yakınmayı dile getiren bir başka kişi ise İzmir’in önde gelen işadamlarından Kemal Çolakoğlu oldu. Çolakoğlu, Sabah gazetesinde, kalabalıkların toplanabileceği; İstanbul’dakiler gibi bir camimiz olmamasını büyük eksiklik görüyordu.
Başbakanımızın annesinin cenaze töreninde de gördük. Fatih Camii avlusunda binlerce kişi

Yazının Devamı