Uğur İşven

Uğur İşven

ugur.isven@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


İki arkadaş yıllar sonra karşılaşır.
Hal hatırdan sonra sıra çocuklara gelir. Biri sorar:
- Senin oğlan ne yapıyor; okul bitti mi?
- Bitti bitti... Mühendis çıktı bizimki... Güzel bir işe de girdi. Nişanladık; yakında evlendireceğiz hayırlısıyla... Senin oğlan ne yapıyor?
- Vallahi sorma... İşletmeyi bitirdi ama iki yıldır boşta. Doğru düzgün bir iş bulamadık. Kaldırım mühendisi oldu yani.
Bir küçümseme veya başarısızlık ifadesi olduğu bilinir. Yani “kaldırım mühendisi” olmak pek öyle istenen, aranan bir meslek değildir.
Kimse bu tanımlamayla anılmak istemez.
* * *
Ancak gelin görün ki, İzmir’de son yedi aydır tanık olduğumuz gelişmeler, durumun pek öyle olmadığını gösterdi.
“Kaldırım mühendisliğinin” öyle yabana atılacak bir iş olmadığını, beceri istedğini açık seçik ortaya koydu.
İnönü Caddesi’ni savaş alanı haline getiren kaldırım inşaatından söz ediyorum.
Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun “Eline verdiğimiz hazır taşı bile üst üste koyamadı” diyerek müteahhit firmayı beceriksizlikle suçlaması, gizliden gizliye süren savaşın bir bakıma kamuoyuna ilanı oldu.
Kocaoğlu’nun ağır eleştirilerine yanıt, müteahhit firmanın Yönetim Kurulu Başkanı Azat Yeşil’den geldi.
Yeşil, gecikmenin sorumlusunun kendileri olmadığını, altyapı için kullanılacak malzemelerin kendilerine geç ulaştığını, bu yüzden kazılmış kaldırımları günlerce öyle bırakmak zorunda kaldıklarını söylüyordu.
* * *
Yapılan çalışmaları yakından görenler, Yeşil’in haklı olma ihtimali bulunduğu sonucuna varabilir. Çünkü orada yapılan iş gerçekten de sadece kaldırıma taş döşemek değil. Elektrik şebekesinin yeraltına alınmasından tutun da özel yağmur suyu toplama sistemine, telefon, internet altyapısına, hatta bazı yerlerde atık su ana kanallarının yeniden yapılıp bağlanmasına kadar kapsamlı bir altyapı çalışmasıyla paralel yürüyor işler.
Yani birkaç kurumun koordineli ve birbirinin işine engel olmayacak beceri içinde çalışmalarını gerektiren yerler bir hayli fazla.
Küçük bir aksamanın büyük gecikmelere sebep olabilecek sonuçlar doğurabileceği açık.
Peki bu gecikmenin olmaması için koordinasyonu kuracak olan kim?
Malzeme akışının düzgün yürümesini, gereken hamlenin gereken zamanda yapılmasını kim sağlayacak?
Elbette ki belediye!
* * *
Bu tartışmada kimin haklı olduğuna biz karar verecek değiliz.
Zaten iş o kadar karıştı ki, bir sonuca varmak da zor.
Başkan Kocaoğlu tarafından bakarsanız, bir sürü ihaleyi zamanında tamamlamış bir müteahhidin İnönü Caddesi’nde çuvallaması akıl alır gibi değil.
Bu yüzden bu işin arkasında başka işler olduğunu söyleyenlere, “Yaptığımız ihalelerde sürekli aksaklık olmasının başka açıklaması yok” diyerek, siyasi komplo yorumları yapanlara inanması mümkün.
Müteahhit tarafından bakarsanız, gerçekten de bu işlere yeni başlamış bir acemi değil.
Ahmet Sarışın‘ın Konak Belediye Başkanı olduğu dönemden beri adını duyageldiğimiz; kaldırım, yol inşaatı gibi çok sayıda belediye işini tamamlamış; sonrasında dev konut projelerinden büyük kamu ihalelerine kadar çok daha kapsamlı işlerde adı olan bir müteahhit.
Son talip olduğu işin Ankara-İzmir Hızlı Tren ihalesi olduğunu hatırlatmak, cesametini anlatmaya yeter.
Biz yine de vatandaşın tarafından bakalım.
Sonuçta bulunduğum taraf burası.
Çünkü yedi aydır o sıkıntıyı çekenlerden biri de benim.
Ve vatandaş adına diyorum ki; “Ey müteahhit, ey belediye... Size 30 Mart’a kadar süre. İki ayda bu işi bitirin. Bitmezse, ikiniz de gözüme görünmeyin.”
Bu kadar!