Uğur İşven

Uğur İşven

ugur.isven@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları

Her şey, hazırlanan yeni ulaşım kartları yönetmeliğinin, görüşü alınmak üzere Sayıştay’a gönderilmesiyle başladı.
Benzer durumlarda, o güne kadar herhangi bir görüş alma ihtiyacı hissedilmemişti. Sayıştay yasalarında yapılan bazı değişiklikler ve belediyeye yönelik operasyonlar yüzünden yoğurdu üfleyerek yeme ihtiyacı hisseden belediye yönetimi, görüş sorma ihtiyacı hissetti.
Eh... Haliyle sen “Bak bakalım bunda bir sakatlık var mı?” diye sorarsan, onlar da içinden sakat bir durum çıkarmak için ıcığını cıcığını inceler ve çıkarır işte böyle...
* * *
İzmir’de 60 yaş kartı olayı işte böyle patlamıştı. Ardından gelişenleri biliyorsunuz.
Büyükşehir Belediyesi 31 Ocak’tan itibaren bu kartları uygulamadan kaldırdı. Risk almaktan korkan belediye yönetimi de meclisten aldığı “Hükümet 60 yaşa ilişkin yasal düzenleme yapsın” tavsiye kararı ile hem topu hükümete attı; hem de aklınca konuyu kendi açısından kapatmış oldu.
Ancak kazın ayağı öyle değildi.
Bunu Başkan Kocaoğlu da anladı; kendisine “tavsiye kararıyla hem yükte kurtuluruz, hem AK Parti’yi sıkıştırmış oluruz” tavsiyesinde bulunanlar yanıldı. 60 yaş kartı tepkileri gün geçtikçe büyüdü. Yapılan protestolardan hem belediyeyi sıkıştıran iktidar, hem de “ürkek ve şaşkın” belediye yönetimi nasibini aldı.
Sorunun çözümü için getirilen önerileri siyasi ve mali risk oluşturduğu gerekçesiyle reddeden ve “Bekara karı boşamak kolay” diyerek eleştiren Başkan da sonunda pes etti.
Bu gerçeği kafasına dank etiren ise bir hanımefendinin “60 yaş kartını kaldırdın; mutlu musun?” diye sitem etmesi oldu. Anladı ki halk hükümete kızıyordu kızmasına ama belediye başkanını asıl sorumlu kabul ediyordu.
* * *
Ardından yeniden çözüm arayışları başladı. 60 yaş kartları yeniden verilirken, “Olası zimmet çıkma durumunda payıma düşen parayı ödemeyi kabul ediyorum” diye imza alınması önerisi de ortaya atıldı. Ancak hukukçular “Böyle bir imzanın hukuki bağlayıcılığı olmaz” diye görüş bildirince, iş yine yattı.
Kocaoğlu, hafta içinde katıldığı bir televizyon programında içine düştüğü sıkıntıyı “Vallahi bu para yarın zimmet olarak çıktığında karşılayabileceğim büyüklükte bir para olsa, imzayı tek başıma atacağım” diyordu.
Tahmin edilen zimmet faturası, yıllık 15 ile 20 milyon lira arasında.
Başkan her ne kadar bir dönem vergi rekortmeni listesine girecek kadar gelir sahibi bir işadamı olsa da, bu kadar büyük bir miktarın riske atılması o kadar kolay değil.
* * *
Her ne kadar biz bir şey tavsiye edince Başkan “Bekara karı boşamak kolay” dese de bir öneride bulunmadan geçemeyeceğim.
İstanbul’da da, Ankara’da da 60 yaş kartı sistemi var. İki belediyenin uygulamaları farklı. Bana göre Ankara’nın (pik saatlerde binişi yasaklayan) sistemi bize çok uygun.
Alırsın Ankara’nın yönetmeliğini, meclisten geçirir uygulamaya başlarsın. Bir yıl sonra Sayıştay denetçileri gelir “Bu ne” diye sorarsa, Ankara’yı işaret edersin.
Olmazsa bu işin Danıştay’a kadar yolu var.
Hangi başkana böyle zimmet çıktı?
Üstelik halk yararına yapılan bir uygulama için.
Bu kadar çekingen olmanın da alemi yok.

Haberin Devamı

Yetiş doktor!

Haberin Devamı

Milliyet Ege’de her hafta tanınmış bir ismi ağırladığımız “Misafir Odası” sohbetleri çok tuttu. Önceki hafta ilk kez biz bir başka yere; İzmir’in en yeni hastanesi MedicalPark’a konuk olmuştuk. Bu hafta da Türkiye’nin en büyük Kulak Burun Boğaz İhtisas Hastanesi Ekol’ün konuğuyduk. Ayrıntıları iç sayfalarımızda okuyacaksınız.
Opr. Dr. Mehmet Baz ve eşi Figen Hanım, gerçekten büyük bir iş başarmışlar. Başta Prof. Ataman Güneri olmak üzere harika bir ekip oluşturmuşlar. Aile şirketi ile yola çıkıp, hekimleri ve diğer çalışanları da bu ailenin içine katmışlar. Bu aile, samimiyet ve sıcaklığını hastalarına da yansıtınca, doğal olarak herkes memnun ve mutlu.
Hastanede en karmaşık kanser ameliyatlarından bademciğe kadar her türlü operasyon yapılabiliyor. Kulak çınlamasından kekemelik tedavisine kadar uzmanlık gerektiren alanlarda tedavi imkanı var.
Bölümleri dolaşırken, KBB ile ilgili sıkıntısı olanlarımız ayak üstü de olsa sorunlarını danışma fırsatı buldu. Örneğin ben, burun tıkanıklığı sorunuyla bir süre daha yaşamaya karar verdim. Hamdi Türkmen ise “küçük dili” yüzünden uykuda nefes alma sorunu yaşadığını öğrendi. Prof. Şafak Dağlı, sorunun lazerle yapılacak basit bir müdahaleyle çözüleceğini söyleyince rahatladı. Ancak küçük bir ayrıntı var: Operasyondan sonra bir hafta kadar konuşamayacakmış.
Bunu duyunca, şaka yollu takılmadan edemedim; “Hocam şu süreyi 2-3 haftaya çıkarmanın bir yolu yok mu?”