Ayşe Gökçe Susam

Ayşe Gökçe Susam

milliyetege@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Uzunca bir aradan sonra Çağan Irmak geçmiş kameranın başına, toplamış ekibi ve yine bir “masal” anlatmış bizlere. ‘Babam ve Oğlum’ gibi, ‘Prensesin Uykusu’ gibi bir masal film, ‘Dedemin İnsanları’ da. Çağan Irmak dünyasından, çocuksu, iyilerin kazandığı, çirkinliklerin mümkün mertebe hasıraltı edildiği, arka planda mübadeleden, Kıbrıs çıkarmasından, 12 Eylül’den çokça söz edilse de politik açıdan yeterince sağlam olmayan bir masal film.
Aslına bakarsanız tam bir modern Yeşilçam klasiği!
Bizim damak tadımıza göre kotarılmış, dibine kadar romantik, klişesi bol, seyri keyifli, gözyaşlarını döktürmeye yeminli bir masal film.

Bir Ege masalı
Yönetmen, yeni filminde Babam ve Oğlum’da açtığı yoldan ilerliyor. Yine üç kuşak bir ailenin hikayesi... Bir dede, bir torun. Yine arka fona darbe yıllarını alan bir Ege masalı.
Çok bizden, çok bildik. Özellikle Egelilerin evlerinde sık sık anlatılan hikayeler var beyaz perdede. Kireçle tertemiz duvarları sıvanmış avlulu evler, herkesin sabah ilk iş, evinin, dükkanının önünü süpürdüğü, birbirini tanıdığı, selamsız kapısının önünden geçmediği nostaljik zamanlar.

Komşuluk, dayanışma...
Esnaflığın bile çok farklı olduğu zamanlar..
Gündüz vakti dükkan kapısının kapatılmadığı, kefen bohçası isteyen ihtiyarlardan para alınmadığı bir kumaşçı dükkanı mesela...
Ve onun hayatlarımıza, insanlığımıza kattığı değerler...
Bana sorarsanız filmin en başarısız yanı, klişelerden kendini kurtaramayışı. Irmak, klişe karakterler ve klişe söylemlerle bir Yeşilçam tadı yakalasa da, izleyicinin gönlünü fethetse de, politik ve sanatsal olarak çok daha başarılı olabilecek filminin kıymetinden çalıyor.
“Peki filmin en başarılı yanı ne diye?” sorarsanız, ben tereddütsüz, “konu seçimi” derim. Babam ve Oğlum’un gişe başarısında da gördük; Irmak, bu ülkenin sinema seyircisinin duygusal kodlarını iyi bilen bir yönetmen.
Dedemin İnsanları filminde seçtiği konu da, bunu doğruluyor.

Göç hikayeleri
Mübadele değilse bile göç, bu topraklarda yaşayan hemen herkesin, üç kuşak ailesinin anılarında bir şekilde yer alır. En “biz buranın yerlisiyiz” diyenin tarihine bakın, mutlaka bir yol hikayesine denk gelirsiniz.
Yörük’ü, Çerkes’i, Balkan göçmeni, Bulgaristan Türkleri, Kürtler, Levantenler, Araplar, Rumlar, Almanya’da yaşayan Türkler...
Tarihin her çalkantısında yollara dökülmüş, zorunlu ya da gönüllü istikametlere koyulmuş, evini, komşusunu, bağını bahçesini, dilini, türküsünü geride bırakmış, yeni bir hayatı yolun sonunda aramaya mecbur kalmış sayısız insan hikayesi.
Ne oralı ne buralı olabilmeyi; yarısını doğduğu yarısını göçtüğü topraklarda bırakmayı siz, bizim insanımıza sorun. Binbir farklı göç hikayesi dinleyin...
Sinemamızda, daha çok yol hikayesi anlatacağız, daha çok göç filmleri izleyeceğiz.
Tüm bu yaşanmışlıklar, aktarılan acı tatlı anılar, böylece dile gelecek zaman içinde. Hikayelerimizi anlata anlata, paylaşa paylaşa yenileneceğiz.
Tüm zayıf ve güçlü yanları bir yana, Dedemin İnsanları, sadece bu açıdan bile önemli bir film. Gidin görün.
DNAlarımıza işlemiş Yeşilçam filmleri genişliğinde ağlayın gülün.